Marmara'da İsim Çok "Marmara'nın Kitabı 2"

Bu gruba ait tüm sitelerde yayınlanan makaleler, hiçbir dönemde sansür edilmemiştir. Ayrıca Nisan 2012′den
beri de redakte edilmemekte; doğrusu ve yanlışıyla eser sahibinin gönderdiği özgün hâlde yayınlanmaktadır.
Marmara Adası’yla ilgili bu yazı serisinde; konuların kesin bölümlere ayrılmadığını, olayların kronolojik kesinlikle sıralanmadığını, değinilmiş bir konuya ileride tekrar değinilebileceğini şimdiden haber vermeliyim.
Çünkü bu yazı serisi ne bir tarih ne de bir coğrafya kitabıdır.

İçeriği tabii ki doğrularla işlenmiştir.Yalnız bu doğrular, beyinlerimizi yıkayarak oraya yerleştirilmiş ve doğru olduğuna inandırıldığımız çarpıklıklar değil; yapılan araştırmalardan, gözlemlerden ve gerçeklerden elde edinilerek, ortaya çıkarılmış doğrular olacaktır. Zaman zaman “Hadi canım!” diyeceğiniz cinsten de olsa; doğruyu anlatmak, yalanlar içinde yönünü kaybetmekten iyidir. Gerçeğin ve doğruların çarpıtılmış doğrulardan üstün olacağına kimsenin itirazı olmaz, sanırım. 

Marmara'yla Marmara "Marmara'nın Kitabı 1"

Bu gruba ait tüm sitelerde yayınlanan makaleler, hiçbir dönemde sansür edilmemiştir. Ayrıca Nisan 2012′den
beri de redakte edilmemekte; doğrusu ve yanlışıyla eser sahibinin gönderdiği özgün hâlde yayınlanmaktadır.


ŞU YUNAN NE YAMAN
Marmara Adası… 
Kimi Eski Yunan’a kimi hiç doğmamış hayali Bizans’a kimisi de aklının kestiği, gönlünün seçtiği bir devlete bağlar doğumunu. 
Bu koskoca adayı görmemek için, eski kavimlerin, tümden tuhaf yaratıklar olması gerekmez mi? Hem soruyor hem de teklemeden cevaplıyorum: Gerekir tabii… 
Ne akıllı şu Yunan. Her şeyi sahiplenmiş en baştan! Yunan uygarlığı tüm uygarlıklardan üstünmüşmüş de…

Merhaba

Bu gruba ait tüm sitelerde yayınlanan makaleler, hiçbir dönemde sansür edilmemiştir. Ayrıca Nisan 2012′den
beri de redakte edilmemekte; doğrusu ve yanlışıyla eser sahibinin gönderdiği özgün hâlde yayınlanmaktadır.
Birkaç gün sonra 57 yaşım bitiyor.
Bu cümle bana, 1978 yılında babacığımın ajandasında 6 Kasım tarihinin yanına yazdığı "58 bitiyor" yazısını hatırlattı. Öldüğünde tarih 23 Ağustos 1978'di ve o ne yazık ki 58'ini bitireceğini yazdığı 6 Kasım tarihini göremedi. 

Bu iki kelimeyi ne zaman hatırlasam hâlâ içim sızlar ve geleceğe yönelik bir şeyler yapacağımı söylediğimde ben, hemen yanına bir "kısmetse" sözcüğü eklerim. 

Evet, kısmetse bundan sonra bu köşeden 57 yılda yaşadıklarımın bende iz bırakan bölümlerini yazarak sizlerle paylaşmayı düşünüyorum.
Ancak 57 yıl oldukça uzun bir süre, ne kadar zamanda yazarım, nereye kadar yazarım, yazdıklarım ne kadar ilgi görür de nereye kadar paylaşırım, onu zaman gösterecek elbet. 

Mustafa Sabri veya Rıfat Börekçi Olmak (Diyanet'e Açık Mektup)

Grubumuza ait sitelerde yer alan tüm makaleler, hiçbir dönemde sansür edilmemiştir. Redakte işlemleri de 
eser sahiplerince yapıldığından, yazılar; doğrusu ve yanlışıyla yazarının gönderdiği özgün hâlde yayınlanır.
Sayın Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez,
Sayın DİB Teftiş Kurulu Başkanı Doç. Dr. İsmail Karagöz,
Sayın Başkan ve Sayın Teftiş Kurulu Başkanı, 

Malumları olduğu üzere; Sayın Başbakan ısrarla göstericiler tarafından Dolmabahçe Bezmialem Valide Sultan Camii'nde içki içildiğini ve ayakkabılarla camiye girildiğini söylerken, adı geçen camiinin müezzini Sayın Fuat Yıldırım, camide içki içmek şeklinde bir eylemin olmadığını ifade etmektedir. AB Bakanı Sayın Egemen Bağış ise Sayın Başbakanla aynı düşüncede olarak, Müezzin Fuat Yıldırım'ın, göstericilerden korktuğu için önceki ifadesini değiştirdiğini iddia etmektedir. Olayın faili olan gösterici Emre Öztürk ise camiye girdiği sırada elinde bira kutusu değil, 330 ml.lik kola kutusu olduğunu söylemektedir ki; adı geçen gösterici buna ait görüntüleri medyada da paylaşmış bulunmaktadır(1)

Sayın Egemen Bağış'ın, müezzinin göstericilerden ve camiye gelen cemaatten çekindiği için ifadesini değiştirdiği şeklindeki iddiasını doğrusu asla inandırıcı bulmuyorum. Zira hem bir din adamı olan müezzinin yalan söylemeyeceğine inanıyorum, hem de adı geçenin, Sayın Başbakandan ve sizden değil de halktan çekineceğine inanmıyorum.

Aleviliği Tanımak Günahsa Gelin Birlikte İşleyelim

Bu gruba ait tüm sitelerde yayınlanan makaleler, hiçbir dönemde sansür edilmemiştir. Ayrıca Nisan 2012′den
beri de redakte edilmemekte; doğrusu ve yanlışıyla eser sahibinin gönderdiği özgün hâlde yayınlanmaktadır.
Yazımızın birinci bölümünde de dile getirildiği üzere; Diyanet İşleri Başkanlığının Alevilik konusundaki kurumsal görüşünü yansıtan en sağlam belge, 19.11.2008 tarihinde Diyanet İşleri Başkanlığı'nın resmi internet sitesinde "Sayın Oral Çalışlar'ın Radikal Gazetesinde hazırlamış olduğu 'Aleviler' yazı dizisi nedeniyle Başkanlığımızın da görüşlerine başvurmak düşüncesiyle yönelttikleri sorulara Başkan Yardımcısı Prof. Dr. İzzet ER tarafından verilen cevaplar:" başlığı ile yer alan basın açıklamasıdır. Neydi Oral Çalışlar'ın Diyanet İşleri Başkanlığı'na yöneltmiş olduğu sorular:  
1) Diyanet İşleri Başkanlığı, "Aleviler"i bir inanç grubu olarak nasıl tanımlıyor?
2) Aleviler Diyanet’e göre bir mezhep midir?
3) Cemevleri bir ibadet yeri olarak kabul edilebilir mi?
4) Diyanet İşleri Başkanlığında bir Alevi bölümü kurulmasını ister misiniz?

Aleviler Kendilerini Dara Çeksin, Sünniler İse Tövbe Etsin

Grubumuza ait sitelerde yer alan tüm makaleler, hiçbir dönemde sansür edilmemiştir. Redakte işlemleri de  
eser sahiplerince yapıldığından, yazılar; doğrusu ve yanlışıyla yazarının gönderdiği özgün hâlde yayınlanır.
Iğdır Üniversitesi öğretim üyelerinden dostum Yrd.Doç.Dr. Yakup Erdal Ertürk facebook sayfasında"Sorum Geldi" başlığı ile şöyle bir yorum yapmış:
"Türk Milleti MHP'ye oy verenlerden, ya da MHP'li olanlardan mı ibaret? Ülkücüler dışında kalanlar Türk Milleti'ne ait değiller mi? Türk Milleti'nin mensupları sadece İslam Dini'ne bu dinin Sünni bir mezhebine mi mensup olmak zorunda? Biz TÜRK MİLLİYETÇİLERİ Türk Milleti'nin bekasını isterken sadece MHP'li ve Sünni İslam'a mensup olanların mı bekasını istiyoruz?

AYIR ise, Alevi, Şii, Hristiyan hatta Yahudi Türkler denince niçin onları İMANA GETİRME gayretkeşliğine düşüyoruz... Benzer durum bu inançların her birinin mensupları için de geçerlidir. Ana akım Türklerin, Hanefi Mezhebine mensup olmakla TANRI İLE İLİŞKİLERİNİ bu mezhebe göre düzenledikleri anlamına gelir. Diğerleri de Tanrı ile ilişkilerini kendi meşreplerine göre düzenlemektedirler. Buna sadece saygı duymak gerekir. Çünkü doğrusunu yalnızca ALLAH bilir... 

Ayasofya Orada Mahzun Dururken Topçu Kışlası Niye?

Grubumuza ait sitelerde yer alan tüm makaleler, hiçbir dönemde sansür edilmemiştir. Redakte işlemleri de 
eser sahiplerince yapıldığından, yazılar; doğrusu ve yanlışıyla yazarının gönderdiği özgün hâlde yayınlanır.
Sincan'da üç hilalli bayrağın altındaki imparator
Geçtiğimiz Cumartesi günü (15 Haziran) Sincan'da yapılan AKP mitingi, gerçekten de ilginç görüntülere sahne oldu. AKP'li belediyelerin çarşıda pazarda tellal bağırtarak, cep telefonlarına mesaj göndererek ve "Haydi Sincan Meydanı'na bir iki..." diyerek özel otobüs konvoyları tertip etmek suretiyle ve devşirme kalabalıklar toplayarak gerçekleştirilen mitingin en ilginç görüntülerinden birisi hiç şüphesiz Başbakan Erdoğan'ın konuştuğu platformun önünde dalgalanan üç hilalli bayrak idi. Yani anlayacağınız Sayın Başbakan, Sincan mitingindeki konuşmasını tam anlamıyla üç hilalli bir bayrağın gölgesinde yapmış bulunmaktadır.

Manzarayı ilk gördüğümde aklıma gelen şu oldu: Bizim başbakan galiba imparatorluğa özendi; baksanıza tıpkı sefere çıkan Osmanlı padişahlarının, savaş meydanlarında yeniçerileri gaza getirmek için üç hilalli sancakların altında hitap etmesi gibi o da akıncılarına üç hilalli sancağın altında hitap ediyor! Ünlü Davos krizinden sonra kendisini "Son Osmanlı Padişahı" ve "İslam Halifesi" ilan eden yalakalarının çabası meğer boşuna değilmiş. Başbakansa bu bol yağlı sözlerin büyüsüne kendisini çok fena kaptırmış gözüküyor şeklinde oldu...

Allah'ın Evinde Çilingir Sofrası Kuran Densizler

 Grubumuza ait sitelerde yer alan tüm makaleler, hiçbir dönemde sansür edilmemiştir. Redakte işlemleri de 
eser sahiplerince yapıldığından, yazılar; doğrusu ve yanlışıyla yazarının gönderdiği özgün hâlde yayınlanır.
Başbakan'dan duyduk ve işittik ki; Gezi Parkı göstericileri, en sonunda Dolmabahçe'deki tarihi Bezmialem Valide Sultan Camii'ne ayakkabılarıyla girmişler! Girmekle de yetinmemişler bir de camide çilingir sofrası kurup ufaktan ufaktan demlenmişler! Kafayı bulup, koro halinde "Bu kadeh senin şerefine emmoğlu. Bu şarkıyı bir daha çal..." şarkısını söylediler mi bilmiyoruz ama vakıa böyle! Çünkü Başbakan olayı böyle aksettirdi topluma. Sosyal medya şimdi bu haberle adeta yıkılıyor...
 
Bizim kültürümüzde camiler kutsaldır. Camilere ayakkabı ile girilmez. Bırakın camilere ayakkabı ile girmeyi, camilerde namaz ibadeti dışında başka etkinliklere de yer verilmez. Verilse bile fazla hoş karşılanmaz. Hatta bizim camilerde dünya kelamı etmek bile yasaktır! Mesela bizim mahallenin camiinin cümle kapısında şöyle bir uyarı yazısı vardır(hem vallahi, hem billahi):

Chéri Avrupa, We Love Amerika

Şu “Amerikanistanistanya”nın gerçek sahipleri her zaman ilgimi çekti. Mazlum, kendi içinde bölünmesi için üzerinde her türlü oyun oynanmış, soykırıma uğratılmış bir ulus. Tüm bunlar yetmezmiş gibi uygarlıktan yoksun, pespaye, çocuk kaçıran sarhoş katiller sürüsü olarak damgalanmışlar.
*
Kimler tarafından?
Bugünkü Amerika’nın kurucusu olarak İngiltere, Fransa, İspanya gibi Avrupa denen yerden gönderilen idam mahkûmu caniler tarafından…
*
Kimler tarafından?
Coşkulu bir sevinçle karşıladıkları, ölümden kurtardıkları, yemeklerini, giysilerini paylaştıkları Avrupalılar tarafından. Şu “Batı” dediğimiz güruh ne ahlaksız! Bu tür sahtekârca tescilleri sık sık yaptıklarının en büyük şahididir Türkler. İşte Ermeni Meselesi, Girit, Kıbrıs, Balkanlar ve bugünün Arap Ülkeleri! Hangi birini sayayım?

Keşke Çıraklıkta Kalsaydın Be Usta!

Grubumuza ait sitelerde yer alan tüm makaleler, hiçbir dönemde sansür edilmemiştir. Redakte işlemleri de 
eser sahiplerince yapıldığından, yazılar; doğrusu ve yanlışıyla yazarının gönderdiği özgün hâlde yayınlanır.
Köşe komşum olan Sayın Mustafa Önder tarihli yazısının başlığını "Sen ne yaptın be usta" şeklinde atmıştı. Dolayısıyla yazımızın başlığında Mustafa Bey'den bir miktar esinlenme var.
Bilindiği gibi; Sayın Başbakan üç dönemdir iktidarda ve bu üç dönemi, kendisine göre üçe bölmüş bulunuyor. Birinci dönemi "Çıraklık Dönemi" olarak nitelendiren Başbakan, ikinci dönemi"Kalfalık Dönemi", üçüncü dönem olan içinde bulunduğumuz iktidar yıllarını ise "Ustalık Dönemi" olara nitelendirmiştir.
Bu türlü bir nitelendirme, her ne kadar masonluktaki ünlü derecelendirme sistemini akla getiriyor ise de biz dini bütün bir Müslüman olan Tayyip Bey'in, iktidar dönenimi çıraklık, kalfalık ve ustalık dönemi olarak isimlendirme konusunda Türk Kültürü'ndeki "Ahilik Geleneği"nden hareketle ve özellikle Muhteşem Süleyman döneminin ünlü Mimarbaşı

Ampuldeki Çatlak ve Mirac Kandili Bedduası

Grubumuza ait sitelerde yer alan tüm makaleler, hiçbir dönemde sansür edilmemiştir. Redakte işlemleri de 
eser sahiplerince yapıldığından, yazılar; doğrusu ve yanlışıyla yazarının gönderdiği özgün hâlde yayınlanır.
Hükümetin "Taksim Gezi Parkı" için düşündüğü proje bahane edilerek Türkiye çapında gerçekleştirilen eylemler, tıpkı bir "Turnusol Kâğıdı" gibi kimin ne mal olduğunu çok güzel ortaya çıkarmıştır Türkiye'de. Kanaatimce bu eylemlerin en güzel ve faydalı taraflarından birisi bu olmuştur. Özetle; bu yaygın eylemler neticesinde, ak koyun, kara koyun, sağlıklı koyun, elbette hastalıklı ve ötürüklü (ishale yakalanmış) koyunlar, kendilerini çok güzel belli etmişlerdir. Bir başka sevindirici yan da, bu milletin sadece koyunlardan ibaret bir sürü olmadığı artık anlaşılmıştır. Bu da istikbalimiz için umut verici olmuştur. Daha önce de dile getirdiğim üzere; bir kez daha tekrar etmek gerekirse, ne polisin aşırı güç kullanımını, ne de çevreye, başka insanlara ve özellikle kamu mallarına zarar verenleri asla tasvip etmiyoruz. Bu insanlar, en kısa zamanda belirlenmeli, gerek görevlerini ve yetkilerini abartarak insanlara zarar veren polisler, gerekse muzır göstericiler, bir daha aynı hareketleri yapamayacak biçimde mutlaka tecziye edilmelidirler. 

Başbakan Taktı Bir Kere Topçu Kışlası'na

Grubumuza ait sitelerde yer alan tüm makaleler, hiçbir dönemde sansür edilmemiştir. Redakte işlemleri de
eser sahiplerince yapıldığından, yazılar; doğrusu ve yanlışıyla yazarının gönderdiği özgün hâlde yayınlanır.
Başbakanın, askerleri, özellikle de topçuları bu kadar sevdiğini gerçekten de bilmiyorduk! Baksanıza, Taksim Gezi Parkı'na, topçu birlikleri için kışla yapmak(!) maksadıyla Türkiye'yi büsbütün karıştırmayı bile göze almış bulunuyor. E o zaman adama sormazlar mı; madem askerleri bu kadar seviyordun, o halde bunca subay ve assubayı neden kodese tıktırdın? Neden onları hayatlarından bıktırdın? Bıktırdın ve onların önemli bir bölümünün ordudan vaktinden önce ayrılmalarına çanak tuttun ey başbakan...
  • ALINTI YAPMAK İÇİN

    • Yazarlarımızın makaleleri ve Sayın Günay Tulun'a ait şiirlerin, "Radyo-TV ile diğer basın ve yayın organlarında" yayım ilkesi: Önceden haber verme, eserin aslına sadık kalma, eser sahibiyle alıntının yapıldığı yer adlarını anlaşılır bir açıklıkla belirtmektir. Yayın öncesi bildirim imkânının bulunamadığı aniden gelişen durumlardaysa nezaket gereği, [sessizliginsesi.tr@gmail.com] adresine yayın sonrası bilgi gönderilmesini rica eder; tüm yayınlarınızın başarılı geçmesini dileriz.
  • ESER EKLEMEK İÇİN

    • "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm basılı ya da dijital yayın sayfalarında halkımızın geniş dünya ilgisine uygun olarak her türlü konuya yer verilmiştir. Yayınlanan fotoğrafların büyük bir kısmı "Kadim Okurlarımız" tarafından gönderilmiştir. Fotoğraf ve çizgi resimlerde "İlişkinlik-Telif Hakkı" konusunda tereddüt oluştuğunda bu eserleri yayından çekme hakkımız saklıdır. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm gazete, dergi, site, blog gibi yayın araçlarında yayınlanan makale ve diğer yazı türleriyle fotoğraf, resim, yorum gibi her türlü eserin; üçüncü şahıs, kurum ve kuruluşlara karşı her türlü sorumluluğu, bu eserlerin sahibi olan yazar, gönderici ve ekleyicilerine aittir. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"nun yayın organlarına kayıt edilen ya da kaydedilmek üzere gönderilen eserlerin, telif hakları konusunda problemsiz olmaları önemli ve gereklidir. Yayın Kurulu, gönderilen eserleri yayınlamaktan vazgeçebileceği gibi, dilediği yayın organlarından birinde ya da hepsinde aynı anda ya da değişik zamanlarda yayınlayabilir, yayınlamak isteyen üçüncü şahıslara, tüzel kişiliklere ve kurumlara onay verebilir ya da onlar tarafından yayınlanmasını engelleyebilir. Yalnız şu unutulmamalıdır ki bu eserler, okura saygı kuralı gereği Türkçe kurallarına uygun olmalıdır. Yazılar yayınlandıktan sonra, yazar ya da ekleyicisi; istifa, uzaklaştırılma, çıkarılma dâhil herhangi bir nedenle yazı göndermesi sonlandırılmış olsa dahi "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu Yayın Kurulları"nın oy birliği içeren onay kararı olmadan eserlerinin kayıtlarımızdan ihracını isteyemez, istediği takdirde bunun reddedileceğini en baştan bilmelidir. Gönderici ve yazarlarımızın bu konuya önceden dikkat etmeleri, ileride ihtilaf doğmaması için baştan eser göndermemeleri gerekmektedir. Yayın organlarımıza ekleme yapanlar, bu konudaki sorumluluklarını okumuş ve kabul etmiş sayılacaklardır. Uzun süre yazı göndermeyen ya da yazmayı bırakan köşe yazarlarımızın o güne kadar gönderdikleri tüm yazılar "Konuk Yazarlar" bölümüne aktarılarak yeniden yazı göndermeye başladığı güne kadar köşesi kapatılır. Köşeyi kapama ya da kapatılan köşeyi açıp açmama konusunda karar sahibi, "Sessizliğin Sesi Grubu" ile "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"dur. İhtilaf durumunda, İstanbul'un Kadıköy Mahkemeleri yetkilidir.
  • YORUM YAZMAK İÇİN

    Sayın Okurlarımız: Yorumlarınızı; Grubumuza ait "Google, Yahoo, Mynet, Hotmail, TurTc " ve diğer posta adreslerimize göndermek yerine, "Yorum bölümü açık olan sitelerimiz"deki; yorum yazmak istediğiniz yazının alt kısmında yer alan "Yorum", "Yorum Yapın", "Yorum Yaz" veya "Yorum Gönder" tuşlarını kullanarak doğrudan kaydetme olanağınız bulunmaktadır. Yazacağınız yorumlarınızın; gecikmeksizin, anında yayına girmesini dilerseniz bu yolu tercih etmenizi, saygılarımızla öneririz.

Google'da Webler Arası ve Site İçi Arama

*TATİL ve DİNLENME
Marmara Adası
DAVRAN MOTEL

*HASTANE RANDEVU SİSTEMİ
182 Merkezi Hekim Randevu Sistemi ile RANDEVU ALMA

FotoğrafımGrup Kimliğini Görüntülemek İçin Tıklayın




HABERCİDEN, "Yazarlar ve Ozanlar" ile "Sessizliğin Sesi" Gruplarına Ait Özgün Bir Kanaldır.