Sayfalar

Sen Neymişsin Be Tayyar Abi A...

Makaleler, Nisan 2012'den beri redakte edilmemekte ve 
eser sahibinin gönderdiği özgün hâlde yayınlanmaktadır.
DİB ve TDV mensuplarının, yapmış oldukları yurtiçi ve yurtdışı seyahatlere ilişkin not tutmaları ve bu notları daha sonra makale ve kitap haline getirerek para karşılığı yayınlamaları bir gelenektir. Üstelik bu işi, genelde DİB ve TDV imkânlarını kullanarak yaparlar.  Bunun için en genel geçer yayın araçları, Diyanet Aylık Dergi ve TDV Yayın Matbaacılık ve Ticaret İşletmesi’nin yayın imkânlarıdır. Diyanet Aylık Dergi’de gezi notları ve makale olarak yayınlanan ve yazarına telif hakkı ödenen bu tür seyahatler, TDV tarafından kitap olarak yayınlanmakta ve yazarlarına hatırı sayılır miktarlarda telif hakkı ödenmektedir. Dr. Abdülbaki Keskin ve Halit Güler gibi adamlar,  seyahat notları TDV tarafından kitap olarak basılan DİB yöneticilerinden sadece birkaçıdır. Dönemin Diyanet İşleri Başkanı M.Nuri Yılmaz’ın, bu tür seyahatlerde çektirdiği fotoğraflar ise Diyanet İşleri Başkanlığı’nca “Son On Yılda Diyanet İşleri Başkanlığı” adıyla

Piramitle Piramit "KAYIP KITALAR KİTABI 11"

Tiwanaku’da en önemli yerler şuraları diyeceğim ama önemsiz hiçbir yer yok. Her yer

Darbe Süreçlerinin Değişmeyen Tek Adamı

Makaleler, Nisan 2012'den beri redakte edilmemekte ve 
eser sahibinin gönderdiği özgün hâlde yayınlanmaktadır.
“Bakü Şehitlik Camii neden ibadete kapandı?” başlıklı yazımızda dedik ki; …Zaur Şükürov, haysiyetli bir duruş sergileyerek din baronlarına boyun eğmemiştir. Yaşadığı sıkıntıların temel sebebi, bence budur. Yoksa 2005 yılında yaşanan bir olayın, 2007 yılında gerçekleştirilen bir işleme gerekçe gösterilmesi, abesle iştigaldir.”(1) Zira kendisine yazılan savunma yazısına bakarsanız, Bay Altıkulaç adı geçene karşı tamamıyla “Kurt kuzuyu mutlaka yiyecek” mantığı ile hareket etmiştir. 01.11.2007 tarih ve 0410.B/830-2689 sayılı ve İSAM Genel Sekreteri Dr. Kamil Yaşaroğlu imzasını taşıyan savunma talebi yazısından bizim anladığımız budur. 6 madde halinde sıralanan

Bakü Şehitlik Camii Neden İbadete Kapandı?

Makaleler, Nisan 2012'den beri redakte edilmemekte ve 
eser sahibinin gönderdiği özgün hâlde yayınlanmaktadır.
Taşıdığı önem itibarıyla Azerbaycan uyruklu Zaur Şükürov isimli soydaşımızın e-posta vasıtasıyla yazmış oldğu ikinci mektubu da yayınlamayı uygun gördük. Mektup olarak yazdıklarından ve birinci makalemize yapmış olduğu yorumdan anlaşılıyor ki; Zaur Şükürov, sıradan bir master veya doktora öğrencisi değil, Bay Altıkulaç’ın tek adam olduğu Türkiye Diyanet Vakfı tarafından yayınlanan ve İslam Ansiklopedisi’ne “Madde”yazarlığı yapacak derecede istidat sahibi bir ilahiyatçıdır. Yani Diyanet’in Sultan Tayyar Altıkulaç’ının itibarına mazhar olmuş şanslı kullardan birisidir! 

Dediğine göre; İslam Ansiklopedisi’nin “Sâlih, Muhammed” ve “Sâlih Dede Efendi” maddelerini o yazmış! Bu bakımdan yazmış olduğu mektubu, ciddiye almakta 

Barikat Hakikat Anıtkabir Yoldur Varana

Makaleler, Nisan 2012'den beri redakte edilmemekte ve 
eser sahibinin gönderdiği özgün hâlde yayınlanmaktadır.
Geçtiğimiz 29 Ekim günü Ankara Ulus'ta yaşanan ve sözüm ona Cumhuriyet'e sahip çıkma adına yaşandığı söylenen arbedeyi televizyonlarda görünce aklıma birçok şey geldi. Verilen haberlerde sık sık “Barikat” sözcüğü geçtiği için öncelikle, internet ortamında yazılan yazılarda Tevfik Fikret’ten Ziya Paşa’ya, hatta Victor Hugo’ya varıncaya kadar pekçok kişiye ait olduğu söylenen, ancak kanatimizce Namık Kemal’e ait olması kuvvetle muhtemel olan  meşhur söz geldi aklımıza:
Barika-i hakikat müsademe-i efkârdan doğar” yani “Hakikat güneşi fikirlerin çatışmasından doğar”  sözü. Evet, yanlış okumadınız. Biz, daha hemen herkes tarafından olur olmadık yerde ve bazen de tepe taklak edilerek söylenen bu ünlü sözün, gerçekte kime ait olduğunu bile tam olarak bilmiyoruz. Tıpkı geçenlerde bir TV programına katılan ve isminin başında Prof. Dr. yazan bir bayan akademisyenin, “Yiyin efendiler yiyin” şeklindeki mısraını okuduğu Tevfik Fikret’e

Kutsal Ötüken'de Uzun Bir Gece

Makaleler, Nisan 2012'den beri redakte edilmemekte ve 
eser sahibinin gönderdiği özgün hâlde yayınlanmaktadır.
Tarihçi Murat Bardakçı'ya milletçe galiba bir teşekkür borcumuz var. Zira geçtiğimiz 3 Kasım gecesi yayınlanan "Tarihin Arka Odası" programında ekrana öyle görüntüler getirdi ki; 1500 yıl öncesine dönmüş ve milletçe kendimizi bulmuş gibi olduk. Görüntüler, günümüzden 1500 yıl öncesine, Miladi 530-540 yıllarına ait görüntülerdi. Görüntüler, bir Göktürk Han Mezarı'na ilişkindi ve birçok objeden ve duvar resimlerinden oluşuyordu. 

Program konuklarından Kazak uyruklu doktora öğrencisi  Arkeolog Cantekin Karcaubay, Türkoloji Profesörü de olan babasının başkanlığında Kazak ve Moğol bilim adamları tarafından Moğolistan'da, Göktürklerin Kutsal Başkentleri Ötüken'de yapılan bir

Ve Huzurlarınızda; Tiwanaku! "KAYIP KITALAR KİTABI 10"

"KAYIP KITALAR SERİSİ 10"
Konuyla ilgili bir hayli bilgi sahibi olduk. İyi de o günlerin bilim çevrelerinde bu kadar patırtı koparıp, bugün neredeyse kimseler tarafından anılmayan, bu kentin bu önemli buluşun adı neymiş? 
Önceki sayfalarda söz ettiğimi sanıyordum ama konunun insanı sarıp sarmalayan keskin gizemi karşısında atlamışım bunu… Şu an yazıyor ve ilk harfiyle son iki harfine dikkat edin diyorum: Tiwanaku!..
Lütfen sözünü ettiğim o Tiwanaku'yu ya da içindeki üç harfi, yani "Tku" harflerini de alıp; az önce bir kenara koyduğunuz, sözcüklerin yanına oturtun.
Her üçü de ses çıkarmadan dursunlar orada…

Kınalı Koçu Tek Başıma Nasıl Yiyip Bitirdim?

Makaleler, Nisan 2012'den beri redakte edilmemekte ve 
eser sahibinin gönderdiği özgün hâlde yayınlanmaktadır.
"Diyanet devleti vergi kaybına uğratmaktadır!" başlıklı yazımızda(1) Diyanet'ten emekli olanlar için kullandığımız "...Diyanet İşleri Başkanlığı'ndan emekli olan din görevlilerinin, köşelerine çekilmek veya başka hizmet alanlarında çalışmak yerine derhal dini ve hayri hizmet amacı taşıyan dernek ve vakıflara kapak atmaya çalışmaları da bu insanların, halktan toplanan yardımlarda hak iddia etmelerinin en önemli göstergelerinden bir başkasıdır. Özetle bu adamlar, bir türlü bırakıp gidemezler Diyanet'i. Bu durum, tam da sineklerle pekmezci arasındaki ilişkiye benzer. Malûm; sinekler (ve bir tür sinek olan arılar) pekmezciyi mutlaka arar bulur ve kaynayan pekmezden tırtıklamak için bazen ocakta kaynayan pekmez kazanlarında haşlanmayı bile göze alırlar... Katlanmış olduğumuz bütün bu maliyetler ise, tamamıyla üç beş üst düzey Emekli Diyanet çalışanının yapacağı geyik muhabbetleri içindir" şeklindeki cümleler, DED üyesi bazı Diyanet emeklilerini rahatsız etmişe benziyor.