Sayfalar

GACALLAR ve GACALLAR

Osmanlılar Rumeli'ne geçip burada yayılmaya başladıklarında, karşılaştıkları toplumlar arasında Hristiyan bazı Türkler de bulunmuşlardır. Bunlar tıpkı Anadolu'nun Hristiyan Türkleri Karamanlılar gibi, kuzeyden gelen Uz (Guz, Oğuz), Kuman ve Peçeneklerden arta kalan Türklerdirler. Artmayanlar ise bulundukları yerlerdeki Avrupa halk ve uluslarına karışıp, onların içinde eriyerek ortadan kalkmışlardır! Artık, herhâlde kendileri bile Türk asıllarını bilmemektedirler. 

Önceleri peygamberli dinlerden hiçbirine mensup olmayan Şamanist bu Türkler, geldikleri buralarda, kendilerini, daha gelişmiş bir inanç kurumu olan Hristiyanlık içinde bulmuşlardır. Türklerin ilkel ve yalın inançları, kam veya şaman denilen büyücü bir takım kişiler eliyle uygulama alanı bulurken, Hristiyanlık o gün bile üç kıtada yayılıp örgütlenmiş bir inanç kurumudur. Bu din üstelik bu Türklerin bir süredir tebaası oldukları Doğu Roma (Bizans) ve Bulgarya'nın devlet inancıdır. Bölge imparatorları bile

otoritelerini büyük ölçüde Hristiyanlık üstüne oturtmuşlardır. İşte bu şartlar altındaki göçmen Türkler, bir süreç sonucunda kaçınılmaz olarak Hristiyan inancını benimseyeceklerdir. Yunanca (Rumca) konuşan Bizans'ın, Turkopulos veya Türkopol yani Türkoğlu dediği Türkleri, Rumeli'nde ayrıca üç isim altın da görmekteyiz. Bunlardan biri, varlıklarını bugün bile sürdürebilen ve Hristiyanlıklarını hâlâ da koruyan Gagavuzlardır. İkincisiyse, yazımıza başlık yaptığımız ana konu Gacallar, üçüncüsü Konyarlar ve belki dördüncüsü Çitaklardır. Gacal ve Çitakların aynı kökten geldiklerin öne süren bir Bulgar tezi de bulunmaktadır. 

Gacallar üzerine inceleme yapan bir Bulgar bilgini, bunların, Bulgar devletini kuran Bulgar Türklerinden ve Slavlaşmayıp özlerini koruyanlar olduklarını, keza Gagavuzların özlerini korumuş Bulgar Türk'ü olduklarını düşünmektedir. Tuna Bulgar devletinin Deliorman bölgesinde kurulduğu, başkentin Şumnu yakınındaki Pliska Aboba olduğu dikkate alınırsa, bizim bilemeyeceğimiz başka hususlar da eklenmekle bu husus pekâlâ da kabul edilir bir tez olabilecektir. 

Burada hemen belirtelim ki, Orta Anadolu'da yaşamış Türkçe konuşan Türk Karamanlılarla bugün hâlâ yoğun olarak Moldova'da (Moldavya), azınlık olarak da Romanya, Bulgaristan ve Yunanistan'da yaşamakta olan Türkçe konuşan Türk Gagavuzlar, Hristiyan olmakla birlikte Türkçe konuşmaya devam ettikleri için sonuçta Türk kalabilmişlerdir. Gacal, Konyar ve Çitaklar ise, Osmanlılarla karşılaştıklarında Türkçe konuşan Hristiyanlar oldukları hâlde, fazla gecikmeden kaynaştıkları Yörüklerin İslam dinine geçerek tam ve millî bir entegrasyon sağlamışlardır. 

Karamanoğullarıyla birlikte, Orta Anadolu'da Karaman denilen bölgede yaşadıkları için, kendilerine Karamanlı denilmiş Hristiyan Türkler, Cumhuriyet'ten sonra Lozan anlaşması uyarınca toptan Yunanistan'a göçürülmüşlerdir. Oraya Türkçe konuşarak giden atalarının ardından, şimdiki torun Karamanlıların da evlerinde olsun Türkçe konuşabilmekte oldukları bilinmektedir. Ama,Türk asıllarını bilseler bile Yunan'a karşı bunu sakladıkları bir gerçektir. Edirne'de rastladığımız böyle bir kadına, ki biz onu gördüğümüz sırada birkaç adım önünden giden eşine Türkçe seslenmiştir, kendisinin Türklüğünü sormuştuk. Yunanlı ve fakat muhakkak Türk asıllı olan bu kadın, "hayır ben Hristiyanım!" demişti! Biz ona milliyetini sormuştuk; o ise, sorumuzun cevabı olmadığını bile bile bize dinî inancını söylemişti. Ama Türkçe söylemişti! Belliydi ki, Edirne'ye birlikte geldiği diğer Yunanlılar tarafından tanınmak istemiyordu. 

Şimdi gene Gacallara dönelim. Osmanlılar Rumeli'ne geçerek bugünkü Bulgarya'da yayılıp tutunmaya başladıkları sırada, bu ülkenin kuzey doğusundaki Deliorman denilen bölgede, Türkçe konuşan bir toplumla karşılaşmışlardır. Bu toplum, Şamanist geldiği Bulgarya'da Hristiyanlaşmış Gacal Türkleridir. Balkanlarda, Bizans ve Bulgarların yerini Osmanlılar alınca, hâliyle din egemenliği de İslama geçmiştir. Esasen Türk olan Gacalların, gene Türk olan Osmanlının dinine girmesi, bu yüzden çok çabuk ve kolay olacaktır. Osmanlının Rumeli'ne geçirdiği Türkmen Yörüklerle Gacalların, hatta Rumeli'nin Türkleştirilmesine katkı sağlamak için bundan daha sonra Kırım'dan getirilen, henüz Kırım'dayken İslama girmiş Tatarların birlikte ve problemsiz yaşamalarında, İslâm ve Türklük eşit rol oynamışlardır. Ortak hayatın ilk yıllarından itibâren birbirlerine karışırlarken, Gacallar diğerlerine göre yerli olduklarından bu özelliklerini adlarıyla birlikte sonuna kadar korumuşlardır. Aralarında evlilik bağları dahi kurulmuş olsa, Gacalların yerli oluşları hep vurgulanmış, Gacal ve yerli sözleri özde birleşmiş, eş değer ve anlam kazanmışlardır. 

Deliorman Türkleri böylece mutlu ve refah içinde birkaç yüz yıl yaşadıktan sonra, 1877 yılına gelinmiştir. Halk ağzında, hicri tarihe göre “93 Harbi” denilen Türk-Rus savaşı bu yıl patlamış, arkasından da Türkiye yönüne büyük ve perişan bir göçü getirmiştir. Göç Anadolu içlerine kadar uzamıştır, fakat önemli bir nüfus Trakya'da kalıp buraya yerleşmişlerdir. Trakya'nın, artık yerli ve göçmen olarak ayrılan iki toplumu vardır. Bu ayrılık düşmanlık doğurmadan kendiliğinden oluşmuştur. Göçmenlerin arasında bizzat Deliorman Gacalları da olmalarına rağmen, yerli halka, tabiatıyla da yerli anlamında Gacal demeyi uygun görmüşlerdir. Böylece, yerli (eski) halk sanal Gacal olmuş, diğerlerine ise asıl Gacallarla birlikte ve sadece muhacir (göçmen) denmiştir. Bu durum, yani Trakya'daki asıl ve sanal Gacal varlığı bugün hâlâ daha geçerliğini sürdürmektedir. 

Konumuza elle tutulur örnekler vermek gerekirse: 
Anadolu'dan Yörük ve Kırım'dan Tatar adıyla fî târihinde gelip Vize'de buluşan atalarımızdan dolayı, ailemiz, Vize'de Gacal diye bilinip söylenmektedir. Çünkü biz, 1877'nin Balkan göçmenleri karşısında Türk Trakya'sının yerlisi durumunda olup öyle de sayılmaktayızdır. Başka bir örnek ise Havsa'nın Necatiye köyüdür. Bu köyde Deliorman'ın asıl Gacalları yaşamaktadırlar; bunlar kendilerini bilip tanıdıkları gibi, açıkça da ifade etmektedirler. Trakya'nın başka yerlerinde de toplu ve dağınık olarak asıl Gacallara rastlamak mümkündür. Bunun yanında Yunanistan'ın Dedeağaç, Drama, Kayalar, Serez gibi birimlerinde de gene Gacallar yaşamaktadırlar. 

Her ne gerekçeye dayanıyor ise, göçmenlerin, Trakya'nın yerlisi sanal Gacallara zaman zaman üstünlük atfettikleri görülmüştür. Bu konuda bizzat yaşadığımız ve bizi çok şaşırtan oldukça ilgi çekici iki olayı hatırlarız. Öte yandan, ev sahibi veya mal sahibine bakışı andıran ve sanal Gacalların pek umursamadıkları bu durum, gitgide unutulmaktadır. 





Mete Esin