ÖMER SAĞLAM *Deveden Kurban Oluyor da Geyikten Neden Olmuyor?


Bir kurban bayramı daha yaklaşmak üzere. Her kurban bayramı yaklaştığında nedense Prof. Dr. Zekeriya Beyaz'ı ve kendisine yapılan yargısız infazı hatırlarım ben. Adam bir televizyon programında "Arapça kurban kelimesi, Allah'a yaklaşma, Allah ile ünsiyet kurma amacı taşır ve bu anlamda, Allah'a yaklaşma amacıyla kesilip etleri fakir fukaraya dağıtılan tavuk da kurban olur..." anlamında bir laf etmişti de kendisine demediklerini bırakmamıştı tutucu çevreler.

Aslında Zekeriya Hoca doğru söylüyordu. Allah rızası için yapılan, yani Allah'a yaklaşma amacı taşıyan her türlü hayır hasenat işleri birer kurbandır. Bu tür kurbanlar, elbette Kurban Bayramı'nda veya Hac'da haccın bir parçası olarak kesilen
keçi, koyun, sığır, manda, deve cinsinden bir kurban değildir. Belki sadaka anlamında bir kurbandır. Zira bidayette zekât ve sadakalar da birer kurbandır. Yani Allah'a yaklaşma ve onun hoşuna gitme amacı taşımaktadır.

Kurban geleneği, mahiyeti farklı olmakla birlikte hemen bütün dinlerde vardır. Kur'an'da da bütün semavi dinlerde kurban geleneğinin olduğundan bahsedilmektedir(El-Hac 22/34). Ayrıca Hz. Adem'in iki oğlunun Allah'a kurban takdim ettiklerinden bahsedilerek (el-Mâide 5/27), kurban geleneğinin geçmişinin insanlık tarihi kadar eski olduğu vurgulanmaktadır.

İslam ve dinler tarihçileri, Hz. İbrahim'in Kâbe'yi yaptığı dönemde "Batha Vadisi" denilen o bölgenin, tapınaklar ve sunaklar vadisi olduğunu söylerler. Demek oluyor ki; kurban ibadeti Hz. İbrahim'den de önce bilinen ve uygulanan bir gelenekti. Demek oluyor ki; Hz. İbrahim de, Kâbe'yi bir tapınak veya sunak olarak inşa etmişti bu vadide! Bugün Kâbe'nin çevresinde hac adı altında yapılan ve Allah'a ibadet amacı taşıdığı söylenen çeşitli ritüeller de bir nevi tapınma merasiminden ibarettir aslında.

Kurbanın en ucuz hali, Zekeriya Beyaz'ın gündeme getirdiği gibi tavuk ise, en pahalı hali de sanırım insan kurban edilmesi olmalıdır. Zira, geçmiş medeniyetler arasında tanrıya insan kurban eden medeniyetler de bulunmaktadır. Hatta İslami literatürde Hz. İsmail'in, Yahudi literatüründe Hz. İshak'ın, babaları Hz. İbrahim tarafından kurban edilmek istendiğinden bahsedilmektedir. Anlaşılan Hz. İbrahim kendi sunağı olan Kâbe'yi yaptıktan sonra oğlu İsmail'i veya İshak'ı Allah'a kurban etmeyi düşünmüştür.

Kurbanın İslam dinindeki hükmüne gelince, çoğunluk ulema Kurban ibadetinin sünnet olduğunu, yani Hz. Peygamber'e özgü bir ibadet olduğunu söylemiştir.  Hanefi imamlarının çoğunluğu ise kurbanın "Vacip" olmakla şartlarını taşıyan bütün Müslümanları kapsadığını söylerler. Yani bu anlamda kurban, aslında tartışmalı bir ibadettir. Bize kalırsa kurban, ibadetten öte dinsel bir gelenek veya kültürel bir motiftir. Diyanet de zaten bizim gibi düşünmüş olacak ki; 1999 yılında yayınlanmış iki ciltlik İlmihal isimli eserde Kurban konusunu, "İman ve İbadetler" konularının işlendiği Birinci ciltte değil, "İslâm ve Toplum" konusunun işlendiği ikinci cildinde yer vermiştir.(1)

Peki Hangi Hayvanlardan Kurban Olur?

Kur'an'da kurbandan bahsedilirse de hangi hayvanların veya nelerin kurban olacağından bahsedilmez. Dolayısıyla; hangi hayanların kurban edileceği, büyük ölçüde Hz. Peygamber'in uygulamalarından ve sözlerinden hareketle ulema tarafından tespit edilmiştir. Ortalıkta uydurma hadisler uçuştuğuna göre; acaba ulemanın kurban olacak veya olmayacak hayvanlar olarak yaptıkları tespitler ne kadar güvenilirdir? Ya da kurbanlık hayvanlar, hangi kriterlere göre tespit edilmiştir?

Mesela "Kurban" bölümünün Eski Diyanet İşleri Başkanı Ali Bardakoğlu tarafından kaleme alındığı anlaşılan Diyanet İlmihalinde şöyle denilmektedir: "Dinen kurban olarak kesilmesi kabul edilmiş hayvan türleri şunlardır: Koyun, keçi, sığır, manda ve deve. Dolayısıyla ancak bu hayvanlardan (veya türdeşleri) kurban kesilebilir. Tavuk, kaz, ördek, deve kuşu, ceylan gibi hayvanların kurban olarak kesilmesi geçerli değildir. Kurbanın geçerliliği açısından bu hayvanların erkek veya dişi olması arasında fark yoktur. Ancak koyunun erkeğinin, diğerlerinin ise dişisinin kesilmesi daha faziletli görülmüştür."(2).

Ali Bardakoğlu'nun, dolayısıyla Diyanet'in yazdıklarından anlıyoruz ki; tavuk ve türlerinden, yani kanatlı hayvanlardan kurban olmaz. Dolayısıyla; Zekeriya Beyaz'ın yaklaşımı Diyanet tarafından da reddedilmektedir. Peki Ali Bardakoğlu'nun. Dolayısıyla Diyanet'in "koyun, keçi, sığır, manda deve veya bunların türdeşlerinden kurban kesilebilir" ibaresini nasıl anlamalıyız?

Bize kalırsa: ceylan, geyik, karaca, yaban keçisi, yaban koyunu gibi hayvanlar keçi ve koyunun türdeşleri; bizon, bufalo, öküz başlı antilop, sığır ve mandanın türdeşleri; zürafa ise devenin türdeşidir. Şu halde Diyanet'in yaklaşımına göre, daha doğrusu bizim Ali Bardakoğlu'nun yazdıklarından çıkardığımız yoruma göre; bu hayvanlardan da pek ala kurban kesilebilir! Eğer burada temel kıstas hayvanların evcil olması ise, bu hayvanlar da pek ala evcilleştirilebilirler.

Madem İslam Akıl ve Mantık Dinidir; Buyurun O Zaman:

Dini yayınlar yapan bir internet sitesinde şöyle deniliyor: "İslâm bilginleri, Kur’ân-ı Kerîm’de ve Hz. Peygamber (asv)’in hadislerinde belirtilen amaç ve ilkeler ışığında ictihad ederek, hangi hayvanların etinin helâl ve haram olduğunu ya tek tek veya gruplandırarak belirlemeye çalışmışlardır. Buna göre, geyik, ceylan, dağ keçisi, yabanî sığır, deve kuşu, tavuk, kaz, ördek, zürafa, güvercin, bıldırcın, koyun, keçi, deve, sığır, manda, ekin kargası, tavus, kırlangıç, tavşan ve turna vb. hayvanların eti yenir. Vahşi hayvanlar gibi ot yeyip geviş getiren hayvanlardan olan bufalonun eti de yenir. Saldırgan olmayan, geviş getiren ve otçul bir hayvan olan kanguru, eti yenen hayvanlar arasında yer alır ve isteyenler etini yeyebilir.
Zebra, yaban eşeği türlerinden biridir. Her ikisinin yenmesi de helaldir."
(3)

Biraz şaşırdınız değil mi? Ben de şaşırdım. Şu halde ve elbette bize göre; bu hayvanların eti yenebildiğine göre; bütün bu hayvanlardan pek ala kurban da kesilebilir/kesilebilmelidir. Madem İslam akıl ve mantık dinidir, şu halde "bu hayvanlar yenilir ama kurban olarak kesilemez" önermesi, akıllı ve mantıklı değildir. Eğer bu hayvanların etleri yeniliyorsa, kurban edilmeleri de normaldir ve ancak kıymetlerine göre sevap derecesi elbette farklı olacaktır.

Kurbanlık Hayvanların Tespitinde Hangi Kriter Esas Alınıyor?

Eğer evcil olmak şartı varsa, bütün hayvanlar evcilleştirilebilirler. Otçul olmak şart ise şu halde pek çok hayvan otçuldur. Çif tırnaklı olmak bir kıstas ise karaca, geyik, antilop, ceylan, bizon, bufalo, antilop, yaban keçisi, yaban koyunu gibi pekçok hayvan çift tırnaklıdırlar.  Eğer temel kıstas hayvanların değeri ya da kıymeti ise, buyurun size orkinos balığı, fiyatı tam 1.5 trilyon lira. Yani bugünkü canlı hayvan fiyatları üzerinden yaklaşık 150-200 boğaya denk geliyor kıymet olarak. Yani yaklaşık 1400 kişinin kurbanı demek istiyoruz(4).

Peki bu durumda eğer temel kriter, hayvanın ekonomik değeri ise 200 TL'lik 10-15 kg.lık bir keçi, kurban oluyor da 1.5 trilyon liralık 350 kg. ağırlığındaki orkinos (ton) balığı neden kurban olmuyor hocam; buyur cevaplandır bakalım. Hani hep diyorsunuz ya; İslam akıl ve mantık dinidir diye, o bakımdan soruyorum: Hadi akıllı ve mantıklı bir cevap verin bakalım...

150-200 boğalık bir balık kurban olamayıp, 250 TL'lik bir koyun veya keçi kurban oluyorsa burada bir mantık hatası olmalıdır. Böyle bir ibadet ve böyle bir din olamaz.

Arabın evcil devesi kurban oluyor da Türk'ün evcil ren geyiği neden kurban olamıyor? Bakın Dukha Türkleri, ren geyiklerini evcilleştirmişler, tıpkı bir öküz veya at gibi, her türlü hizmetinden istifade ediyorlar. Binek hayvanı olarak kullanıyorlar, yük taşıyorlar, çift sürüyorlar, etinden, sütünden, derisinden istifade ediyorlar. Yani Arabın devesinden daha kıymetlidir ve daha çok işe yarıyorlar Ren Geyikleri(5).

Bırakın Hz. Peygamber şöyle demiş, böyle demiş diyerek çoğunluğu uydurma olan sözüm ona hadislerden hüküm çıkarmayı ve ibadet türetmeyi de aklınızı kullanın aklınızı. Şöyle düşünün artık: Hz. Peygamber,  peygamber olduktan sonra da, başta ibadet olmak üzere, cahiliye döneminden kalma birçok alışkanlığını ve uygulamasını İslami dönemde de uygulamaya devam etmiş, sadece Allah'tan gelen emirlere uygun olarak onları yeniden dizayn etmiş, onlara yeni şekiller vermiştir. Giyim, kuşam, yeme-içme ve beslenme alışkanlıklarını da eskiden olduğu gibi devam ettirmiştir.

Kurban kesme konusuna gelince; Hz. Peygamber yaşadığı dönemde, çevresinde kolayca ve ucuz yoldan ulaşabildiği hayvanlardan kurban kesmiştir. Nedir o hayvanlar, keçi, koyun, sığır ve deve. Bugün de Arabistan yarımadasında yaşayan ve o iklime uyum sağlamış hayvanlar zaten bunlardır. Haliyle kurbanı da bu hayvanlar arasından kesecekti ve öyle de yapmıştır. Esasen cahiliye dönemi Arapları da Lat, Menat Uzza ve Hübel'e yaranmak için kurban kesiyorlardı ve kestikleri kurbanları herhalde kendi ekonomik güçlerine uygun olarak keçi, koyun, sığır, manda ve develerden tercih ediyorlardı. Hz. Peygamber'in yaptığı ise sadece, kurban kesilen Tanrıyı değiştirmek olmuştur. Müşriklerin putlar için kestiği kurbanı, Allah için kesmeye başlamıştır. Kurbanlık hayvanlar ise aynı kalmıştır.

Eğer Hz. Peygamber, Arabistan'da değil de mesela, Sibirya'da veya İskandinavya'da yaşasaydı kurban olarak muhtemelen geyik de kesecekti. Japonya'da yaşasaydı belki de balıktan da kurban edecekti. Öyle ya, o günkü şartlarda herhalde kalkıp da Arabistan'dan deve getirtmeye kalkışmayacaktı. Kim bilir belki devenin adını bile duymayacaktı. Çünkü o halde Kur'an, Japonya'daki veya İskandinavya'daki şartlara göre inecek, o ülkelerde yetişen bitki ve hayvanlardan bahsedecekti.

Çünkü dediğimiz gibi Kur'an'da hangi hayvanların kurban edileceği yazmaz. Bu konuda bir sınırlama yoktur. Kurban'da esas amaç yardımlaşma ve dayanışma, araç ise ekonomik güç ve kesilecek hayvandır. Kurbanda temel amaç yardımlaşma ve dayanışma üzerinden Allah'a yaklaşmak, Allah'ın rızasını kazanmak ise, herkes ekonomik gücüne göre kurbanını keser, ihtiyaç sahiplerine dağıtır veya ailesinin ihtiyacı için kullanır. Etinin kilosu 25 TL olan bir keçi kurban oluyor da etinin kilosu 5.000 TL. olan ve bir kilosunun fiyatı 7 kişilik danaya denk gelen bir orkinos (ton) balığı, kurban sayılmıyorsa, ya sizin dininizde bir sakatlık vardır ya da aklınızda ve beyninizde efendiler. Lütfen her şeyi olduğu gibi dininizi de sorgulayın. Çünkü Kur'an'ın emri de bu yöndedir...

07.08.2017 









1-bkz. İlmihal, TDV(İSAM) Yayını, c,2, İstanbul,1999, s.1-11.
2-Age, s.6-7.
3-https://sorularlaislamiyet.com/buffalobufalo-zurafa-zebra-kanguru-midilli-ve-deve-kusu-gibi-hayvanlarin-etinin-yenilmesi-helal.
4-http://habervitrini.com/magazin/bu-baligin-fiyati-tam-15-trilyon-lira-440520,
5-http://www.hurriyet.com.tr/kayip-turkler-ren-geyigi-insanlari-dukhalar-28526955
  • ALINTI YAPMAK İÇİN

    • Yazarlarımızın makaleleri ve Sayın Günay Tulun'a ait şiirlerin, "Radyo-TV ile diğer basın ve yayın organlarında" yayım ilkesi: Önceden haber verme, eserin aslına sadık kalma, eser sahibiyle alıntının yapıldığı yer adlarını anlaşılır bir açıklıkla belirtmektir. Yayın öncesi bildirim imkânının bulunamadığı aniden gelişen durumlardaysa nezaket gereği, [sessizliginsesi.tr@gmail.com] adresine yayın sonrası bilgi gönderilmesini rica eder; tüm yayınlarınızın başarılı geçmesini dileriz.
  • ESER EKLEMEK İÇİN

    • "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm basılı ya da dijital yayın sayfalarında halkımızın geniş dünya ilgisine uygun olarak her türlü konuya yer verilmiştir. Yayınlanan fotoğrafların büyük bir kısmı "Kadim Okurlarımız" tarafından gönderilmiştir. Fotoğraf ve çizgi resimlerde "İlişkinlik-Telif Hakkı" konusunda tereddüt oluştuğunda bu eserleri yayından çekme hakkımız saklıdır. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm gazete, dergi, site, blog gibi yayın araçlarında yayınlanan makale ve diğer yazı türleriyle fotoğraf, resim, yorum gibi her türlü eserin; üçüncü şahıs, kurum ve kuruluşlara karşı her türlü sorumluluğu, bu eserlerin sahibi olan yazar, gönderici ve ekleyicilerine aittir. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"nun yayın organlarına kayıt edilen ya da kaydedilmek üzere gönderilen eserlerin, telif hakları konusunda problemsiz olmaları önemli ve gereklidir. Yayın Kurulu, gönderilen eserleri yayınlamaktan vazgeçebileceği gibi, dilediği yayın organlarından birinde ya da hepsinde aynı anda ya da değişik zamanlarda yayınlayabilir, yayınlamak isteyen üçüncü şahıslara, tüzel kişiliklere ve kurumlara onay verebilir ya da onlar tarafından yayınlanmasını engelleyebilir. Yalnız şu unutulmamalıdır ki bu eserler, okura saygı kuralı gereği Türkçe kurallarına uygun olmalıdır. Yazılar yayınlandıktan sonra, yazar ya da ekleyicisi; istifa, uzaklaştırılma, çıkarılma dâhil herhangi bir nedenle yazı göndermesi sonlandırılmış olsa dahi "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu Yayın Kurulları"nın oy birliği içeren onay kararı olmadan eserlerinin kayıtlarımızdan ihracını isteyemez, istediği takdirde bunun reddedileceğini en baştan bilmelidir. Gönderici ve yazarlarımızın bu konuya önceden dikkat etmeleri, ileride ihtilaf doğmaması için baştan eser göndermemeleri gerekmektedir. Yayın organlarımıza ekleme yapanlar, bu konudaki sorumluluklarını okumuş ve kabul etmiş sayılacaklardır. Uzun süre yazı göndermeyen ya da yazmayı bırakan köşe yazarlarımızın o güne kadar gönderdikleri tüm yazılar "Konuk Yazarlar" bölümüne aktarılarak yeniden yazı göndermeye başladığı güne kadar köşesi kapatılır. Köşeyi kapama ya da kapatılan köşeyi açıp açmama konusunda karar sahibi, "Sessizliğin Sesi Grubu" ile "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"dur. İhtilaf durumunda, İstanbul'un Kadıköy Mahkemeleri yetkilidir.
  • YORUM YAZMAK İÇİN

    Sayın Okurlarımız: Yorumlarınızı; Grubumuza ait "Google, Yahoo, Mynet, Hotmail, TurTc " ve diğer posta adreslerimize göndermek yerine, "Yorum bölümü açık olan sitelerimiz"deki; yorum yazmak istediğiniz yazının alt kısmında yer alan "Yorum", "Yorum Yapın", "Yorum Yaz" veya "Yorum Gönder" tuşlarını kullanarak doğrudan kaydetme olanağınız bulunmaktadır. Yazacağınız yorumlarınızın; gecikmeksizin, anında yayına girmesini dilerseniz bu yolu tercih etmenizi, saygılarımızla öneririz.

Google'da Webler Arası ve Site İçi Arama

*TATİL ve DİNLENME
Marmara Adası
DAVRAN MOTEL

*HASTANE RANDEVU SİSTEMİ
182 Merkezi Hekim Randevu Sistemi ile RANDEVU ALMA

FotoğrafımGrup Kimliğini Görüntülemek İçin Tıklayın




HABERCİDEN, "Yazarlar ve Ozanlar" ile "Sessizliğin Sesi" Gruplarına Ait Özgün Bir Kanaldır.