Alçak

Bu gruba ait tüm sitelerde yayınlanan makaleler, hiçbir dönemde sansür edilmemiştir. Ayrıca Nisan 2012′den
beri de redakte edilmemekte; doğrusu ve yanlışıyla eser sahibinin gönderdiği özgün hâlde yayınlanmaktadır.
"Alçak" kavramı, bir niteleme sıfatı olarak Türkçemizde şu anlamlara gelmektedir; yerden uzaklığı az olan, "yüksek" karşıtı. Aşağı, yüksek olmayan. Kısa boylu. Bile bile en kötü, en ahlaksızca davranışlarda bulunan, aşağılık, bayağı, soysuz, namert, rezil ve hain.

"Alçak" kavramı insanlar için kullanıldığında ağır hakaret ve küfür anlamlarına gelir; hem de en galizinden! Yani bu kavram, Anadolu'da bir kişi için kullanıldığında, kavga ve hatta cinayet sebebi olacak derecede küfür ve sövme olarak anlaşılmaktadır. Dolayısıyla; bu kavramın insanlar için öyle kolayca kullanılmaması gerekir.

Allah Kur'an-ı Kerim'inde şöyle emreder biz Müslümanlara:

Doğum Günün Kutlu Olsun Canım Ülkem

Bu gruba ait tüm sitelerde yayınlanan makaleler, hiçbir dönemde sansür edilmemiştir. Ayrıca Nisan 2012′den
beri de redakte edilmemekte; doğrusu ve yanlışıyla eser sahibinin gönderdiği özgün hâlde yayınlanmaktadır.
Bilindiği üzere padişahın vurdumduymazlığı, beceriksizliği ve aç kurtların etrafını sarmış olmasından dolayı ülke, tarihten silinmek üzereydi. 
Halk bitmiş, tükenmiş, çaresiz bir durumdayken bir lider çıktı ortaya. 
O lider Mustafa Kemal’den başkası değildi. 
Kendisine inananlarla birlikte MİLLÎ MÜCADELEYİ başlattı.

Savaşarak geçen uzun yıllar süresince düşüncesi hep cumhuriyet rejimiydi.

Mustafa Kemal, yanlış hatırlamıyorsam, arkadaşları ile birlikte ülke sorunlarını tartıştıkları bir toplantıda, hem konuşmayı dinliyor hem de elindeki kalemle bir şeyler çiziyormuş. Yanındaki arkadaşı bakmış ve bir şey anlamamış. “Ne çiziyorsun ?” diye sorduğunda “Geleceğin Türkiye sınırlarını.” diye cevap vermiş. Bu haritanın o dönem Osmanlı İmparatorluğu’nun sınırları ile alakası olmadığını gören arkadaşı gülmüş. “Hayal peşinde koşma.” demiş.
O hayal, çok zor olsa da, Mustafa Kemal ve arkadaşları tarafından gerçekleştirildi.

Stajyerim

Bu gruba ait tüm sitelerde yayınlanan makaleler, hiçbir dönemde sansür edilmemiştir. Ayrıca Nisan 2012′den
beri de redakte edilmemekte; doğrusu ve yanlışıyla eser sahibinin gönderdiği özgün hâlde yayınlanmaktadır.
Bir önceki yazı: "İlk Günler"...
Ders yılı sonunda dersler bitmiş ama okul bitmemişti. Birinci sınıf stajını yapmak durumundaydık ve staj iki bölümden oluşuyordu. İlk bölümü yapı (construction), ikinci bölümü ise topoğrafya stajıydı. Birinci bölümde fakültenin bahçesinde, kantinin önündeki boşlukta çeşitli tuğla duvar örgüleri yaptık. Stajın ikinci bölümünde ise mira kullanarak fakülte bahçesinin topoğrafik haritasını yaptığımızı, sonra da kartonları keserek haritasını yaptığımız arazinin maketini yaptığımızı hatırlıyorum.

Birinci sınıfın staj günlerine ilişkin hafızamda yer eden iki olayı burada paylaşmak istiyorum: İlki şöyle: fakülte kantininin bahçeye bakan büyük camlarından biri kırılmış,

Sanki

Bu gruba ait tüm sitelerde yayınlanan makaleler, hiçbir dönemde sansür edilmemiştir. Ayrıca Nisan 2012′den
beri de redakte edilmemekte; doğrusu ve yanlışıyla eser sahibinin gönderdiği özgün hâlde yayınlanmaktadır.
Aşık olmuştum be. Yıllar sonra yeniden aşık olmuştum. Ümidimi kaybettiğim zamanda bulmuştum ben bu duyguyu. Birden karşıma çıkmıştın. Ve bir anda bütün vücudumu sardı o sıcakcık duygu. O unuttuğum, o özlediğim sıcaklık... Yayıldı bütün vücuduma. İçimde bir şeyler kıpırdadı. Yeniden mutlu olduğumu hissettim, yeniden ümit dolu hissettim kendimi. Çünkü o kadar uzaktı ki her şey. Sanki paslanmıştı duygularım, taşlaşmıştı kalbim. Ama sen... Sen yeniden canlandırdın onları. Onlara yeniden hayat verdin. Peki ne oldu? Yine bir umutsuzluk yine gözlerde yaş... Sırf mutluluğu değil hüznü de yaşattın bana. Acıyı, yalnızlığı, sevgiyi, heyecanı... Birbirinden zıt bütün duyguları yaşattın sen bana. Sevgiyle nefreti yaşattın bana aynı anda. Ama

Samsun İl Müftüsü, Mesih misin Peygamber mi?

Bu gruba ait tüm sitelerde yayınlanan makaleler, hiçbir dönemde sansür edilmemiştir. Ayrıca Nisan 2012′den
beri de redakte edilmemekte; doğrusu ve yanlışıyla eser sahibinin gönderdiği özgün hâlde yayınlanmaktadır.
Samsun müftüsü: "Kadınlı-erkekli horon haramdır."
Oflu Hoca'dan İnciler!
"...Bunu söylemek benim görevim. Sizi uyarmazsam bana da hesabını Allah sorar. Yanınızdaki kardeşiniz bile olsa kadınlı- erkekli el ele tutuşup horon oynayamazsınız. Kadınların kendi aralarında horon oynamalarının İslam’a göre hiçbir sakıncası yoktur. Kendi aralarında oynarlar, kendileri izlerler. Samsun Müftüsü olarak ben bile izleyemem kadınların o horonunu. Siz hiç izleyemezsiniz. Demek ki kadın oynayacak kadınlar izleyecek. Erkek oynayacak, kadın- erkek izleyecek. Kadın erkek karışık şekilde oyun oynamak İslam’a göre haramdır ve hesabı vardır. Türküler de müstehcen olmayacak."(1).

"Aileler çocuklarına Sanem ismi çocuğa verilmemeli, Sanem, put demektir. Aleyna sıkça duyduğumuz bir isim ama anlamı üstümüze bela, sıkıntı demektir”(2).

Türk'ün 1500 Yıllık Orta Doğu Macerası ve Çöldeki Osmanlı

Bu gruba ait tüm sitelerde yayınlanan makaleler, hiçbir dönemde sansür edilmemiştir. Ayrıca Nisan 2012′den
beri de redakte edilmemekte; doğrusu ve yanlışıyla eser sahibinin gönderdiği özgün hâlde yayınlanmaktadır.
Türklerin Anadolu'ya gelişini 1071 ile başlatanlar yanılıyorlar. Türkler, Anadolu'ya çok daha eski tarihlerde gelmişlerdir. Çok daha önceki çağlara gitmeye gerek yoktur; mesela Hunlar, M.S. 4. yüzyılın sonlarında Kafkasya üzerinden gelerek yıldırım hızıyla Doğu ve Güneydoğu Anadolu üzerinden Suriye ve Mısır'a kadar gitmişler, aynı hızla ve geldikleri yolu takip ederek Orta Asya'daki anayurtlarına dönmüşlerdir. Bu askeri harekat sırasında, çeşitli sebeplerle bazı Türk bakiyelerinin bu coğrafyada kalmadıklarını herhalde hiç kimse iddia edemez.

Bununla birlikte Türklerin, isimleriyle, cisimleriyle, kültürleriyle, örf ve adetleriyle Orta Doğu coğrafyasında yerleşik olarak yer almaları, hemen hemen İslamiyet'in doğduğu yıllara isabet eder. Zira Hz. Peygamber'in zuhur ettiği yıllarda Mekke'de az da olsa Türk kökenli insanlara rastlanmaktadır ki; Süreyc ailesi bu ailelerden sadece birisidir.

Peşmerge'ye Özel Tezkere ve PKK'nın Kobani Zaferi

Bu gruba ait tüm sitelerde yayınlanan makaleler, hiçbir dönemde sansür edilmemiştir. Ayrıca Nisan 2012′den
beri de redakte edilmemekte; doğrusu ve yanlışıyla eser sahibinin gönderdiği özgün hâlde yayınlanmaktadır.
Bir topluluğun milletleşmesi ve bir milletin devlet kurabilmesi için bazı şartların lazım geldiği muhakkaktır. Bir topluluğun millet haline gelebilmesi için en başta dil birliği gerekir. Üzerinde birlik sağlanan dilin ise edebi ürünler üretmeye ve teknolojik gelişmeleri kavramlaştırmaya elverişli olması gerekir.

Geçenlerde bir konferansta dinlemiştim bir dil bilimciden; bir dilin özgün, yani diğer dillerden bağımsız ve başlı başına bir dil olabilmesi için öncelikle temel renkleri (beyaz, siyah, mavi, kırmızı... vs), sayıları (bir, iki, üç ...10, yüz, bin vs) , vücudun organlarını (el, ayak, göz, yüz... vs) ve akrabalık isimlerini (ana, baba, dede, nine, elti, bacanak...vs) karşılayacak kavramlara sahip olması gerekmektedir.

Bu açıdan bakılınca Kürtçe'nin, bu özelliklerin hiçbirisini karşılamadığını görürüz. Zira

Aptallığın Sürdürülebilirliği

Bu gruba ait tüm sitelerde yayınlanan makaleler, hiçbir dönemde sansür edilmemiştir. Ayrıca Nisan 2012′den
beri de redakte edilmemekte; doğrusu ve yanlışıyla eser sahibinin gönderdiği özgün hâlde yayınlanmaktadır.
Tutuklular verilip, rehineler alınıyor. 
Bohçacılar çarşısı gibi oldu ortalık. 
Narko-terör örgütü ile başlayan pazarlık denemeleri, uluslararası terör örgütleri ile devlet geleneği hâline geliyor.

İlk anda insanın canı sıkılsa da buna da alışacağımız kesin. 
Hem bunun dahası da var.

On binlerce cana kast eden eski tapu kadastrocu yeni çözüm ortağı, yakında Ankara’da Meclis'e girerse kimse şaşırmasın. Bir teröristten halk kahramanı yaratma süreci biteli çok oldu. Sırada milletvekili yaratma süreci var.

Ben bu sıranın bir an önce gelmesinden yanayım. 

İlk Günler

Bu gruba ait tüm sitelerde yayınlanan makaleler, hiçbir dönemde sansür edilmemiştir. Ayrıca Nisan 2012′den
beri de redakte edilmemekte; doğrusu ve yanlışıyla eser sahibinin gönderdiği özgün hâlde yayınlanmaktadır.
Bir önceki yazı: "Selamla ODTÜ'yü"...
Şimdi biraz da okuldaki ilk günümden bahsetmek istiyorum. Okulun açıldığı gün, yatakhane arkadaşlarımla birlikte Meclis'in önüne kadar yürüyerek servis otobüslerine bindik. Mimarlık Fakültesi ilk durak olduğundan otobüsten önce ben indim. Projesi bir yarışma sonucunda seçilen binanın ilk görüşte beni çok etkilediğini hatırlıyorum. O zamana kadar gördüğüm binalara hiç benzemiyordu. İçine girdiğimde hayranlığım daha da arttı. Sora sora birinci sınıfların ders yapacağı yeri buldum.

Bu adına 'stüdyo' denilen kocaman bir salondu ve bir tarafı bahçeye diğer tarafı da avluya bakan bir koridora açılıyordu. Yere kadar inen cam pencereleri vardı ve yüksek tavanı ızgara biçiminde karelenmişti. Duvarları badanasızdı (çıplak beton) ve beton

Acıma Suriyeli Yetime

Bu gruba ait tüm sitelerde yayınlanan makaleler, hiçbir dönemde sansür edilmemiştir. Ayrıca Nisan 2012′den
beri de redakte edilmemekte; doğrusu ve yanlışıyla eser sahibinin gönderdiği özgün hâlde yayınlanmaktadır.
Yazının başlığını, iyiden iyiye iktidar yanaşması haline gelen iş adamı Ferit Şahenk (Doğuş Holding) sayesinde yandaş medyanın amiral gemisi haline gelen Star TV'de dün akşam yayınlanan "Gönül İşleri" isimli dizide kullanılan bir replikten apardım. Dizide, evin babası Muzaffer Bey rolünde oynayan Sezai Aydın söyledi bu repliği. Replik tam olarak böyle değil tabi; "Acıma yetime, sonunda gelir koyar g..." şeklinde idi. Yani işin içinde "Suriye" yoktu. Onu ben ekledim.

Eşi tarafından terk edilen Muzaffer Bey, kızlarını çok sever ama onlara kendi kafasına göre birer damat bulamadığı için üzgündür. Bu sebeple kendi kabına çekilmiş, gazeteleriyle meşgul olarak günlerini geçirir. Büyük kızı Servet'in kocasını hiç sevmez ve ona "meymenetsiz" der. Oldukça saf birisi olan ortanca kızı Saadet'in evleneceği adam ise azılı bir hırsızdır ve düğün günü kendisini nikah masasında bırakarak

Çözüm Süreci İsyanları; AKP Vahşeti ve Misak-ı Millî Zamanı

Gruplarımızda yayınlanan makaleler sansürlenmez. 2012′den beri de redakte dahi edilmeden özgün şekliyle yayınlanır. 
Büyük bölümü, ABD deniz piyadeleri gibi çok özel komando eğitimli, asimetrik savaş /NBC diplomalı, tıpkı Hasan Sabbah’ın Alamut Kalesi haşhaşileri misal terör / tedhişte uzman robotik varlıklar Türkiye ve Orta Doğuda bozgunculuk yapmayı sürdürüyor. Çok yönlü ve dış destekli anarşi karşısında devletler aciz, halk biçare, kukla hükümetler şımarık ve sırnaşık. Bu iğrenç bir durum; Özde değil, “sözde Müslümanların” kadim tarih ve kutsal yaşam alanlarında kokuşmuşluk, yozlaşma, alabildiğine yolsuzluk olabildiğine suiistimal, yani, dört başı mamur tam rezillik hali, pespayelik, perişanlık hüküm sürüyor. Bir de, Türkiye bu güruha karşı “BM tarafından” korunacak, himaye edilecekmiş!.. Bu aşağılık bir aldatmaca, palavra ve baronlar arası kalleşçe it dalaşından başka bir şey değil. Bütün Türk-İslâm, masum-mazlum ve dürüst, adalet ve barış yanlısı insanlık âlemi ile alenen alay ediliyor.

Koalisyon Palavrası; Kalleşlik ve İt Dalaşı

Gruplarımızda yayınlanan makaleler sansürlenmez. 2012′den beri de redakte dahi edilmeden özgün şekliyle yayınlanır. 
Ekim ayının 9. günü, Cemiyet-i Akvam bozuntusu birleşmiş milletler nam, dünyanın baş belâsı, kan emici sömürge imparatorluklarının taşeronu lânetli çete Ajanslara bir açıklama yaptı: “Bu gün itibarıyla ışid’e karşı 104 ülke bir araya gelerek bm tarihinin en büyük işbirliği ve ittifakını gerçekleştirmiş bulunmaktadır!.” İleriki satır aralarında ise mezkür örgüt sekreteri muhterem: ‘birleşmiş milletler Türkiye’yi koruyacaktır!’ gibi tuhaf bir saçmalık da vazediyor.

Burada bir girizgâh yapmak gerek. Şöyle ki: 104 ülkenin karşılarında ittifak yaptığı terör, tedhiş ve anarşist (din tüccarlığı, uyuşturucu mafyalığı, mülteci ve beyaz kadın ticareti yapan) unsurların maksimum gücü, Ortadoğu hinterlandında konuşlandırılmış bütün lejyonları toplasanız 50 bin etmiyor. Bunların ikinci dereceden patron, yerel uzantı ve yevmiyeli anarşi bozuntularını da saysanız, yekûnu ciddi bir rakama ulaşmamakta.. Dolayısıyla bir avuç pislik domuzuna mukabil, 104 devlet ve hükümetten oluşan uluslararası koalisyon!..

Çok ayıp. İğrenç bir durum, tam rezillik, pespayelik ve perişanlık; Bir de, Türkiye bu güruha karşı “bm tarafından” korunacakmış ha! Bu aşağılık bir aldatmaca, palavra ve kalleşçe it dalaşından başka bir şey değil. Bütün Türk/İslâm ve İnsanlık âlemi ile alenen alay ediliyor. Öte yandan KKTC Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu’nun huzurunu suiistimal ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin onur, beka ve erdemini istismar eden birleşmiş milletler genel sekreteri'nin Kıbrıs özel danışmanı Espen Barth Eide; “güney Kıbrıs Yunan çetesinin (iyi ki) terk ettiği “toplumlararası (devletlerarası değil!) görüşmelerin derhal başlatılması için gereken neyse yapılmasını adeta emrediyor. Bu ne cür’et, ne menem bir alçaklık ve küstahlık! Hani, hâkim ve hükümran, soylu ve saygın, uluslar arası itibara sahip Anavatan siyasetçileri nerede?

Aynı anda palikaryanın Ege’de mevcut ve aidiyeti mutlak Türk 16 ada ve 1 kayalıktaki (muhtemelen dâhili bedhahlar ile anlaşmalı), bütün Türk Milleti’ni utandıran, kamu vicdanını rencide eden ve sızlatan menfur, küstah ve kalleş işgalleri sürüyor. Dünyanın 5 silâh üreticisi ve önde gelen “ilâh+silâh+ilâç” taciri mel’unların bu gasp, işgal ve adaletsizlikten haberi yok. Belki var da, çılgın bir çatışma, kalıcı bir savaş çıksın diye kirli, irinli ve kanlı ellerini iştahla ovuşturuyorlar. Bu nevi âdi kene, akrep ve vampirlerden başka ne beklenebilir ki?..

Bunların kanlı-kirli oyun, menfur tuzak, alçaklık, kalleşlik, yalancılık, soytarılık, çifte standart, iki yüzlülük ve sahtekârlıklarından dolayı İslâm âlemi kan revan içinde. Ukrayna nâ hak yere ihanet şebekeleri ile cebelleşiyor. Libya, Mısır ve Pakistan, sapkın kâfir lejyonlarının anarşi, terör-tedhiş ve tehdit kıskacında! Başta, Çin mezalimine maruz Doğu Türkistan olmak üzere; Türkmen diyarları, Bosna Hersek, Karabağ, Güney Afrika Müslümanları ile Nyammar insanlık düşmanlarının insafına terk edilmiş durumda. Şimdi muhataplara sormak lâzım:

Ülkemizi, dolayısıyla Türk ve İslâm âlemini adım/adım kaos, derin kriz, başıboşluk, otorite zaafı, haksızlık, kanunsuzluk, kuralsızlık ve yolsuzluk bataklığına sürükleyen (hayatta olanlardan) Süleyman Demirel, A. Necdet Sezer, Deniz Baykal, Tansu Çiller, Mesut Yılmaz, Devlet Bahçeli ile (bir avuç anarşisti/teröristi haklamakta acze düşen) dönem Genel Kurmay Başkanları ve Ergenekon furyası ile hapislere atıldığı.; Terör-tedhiş örgüt başı diye suçlandığı halde, ülkenin en kritik günlerinde dut yemiş bülbül gibi suskun sabık liderlerine ne demeli?

Ya da şimdilerde sayıları 89’u bulan siyasi parti nam teşekküller ne yapar? Anayasa da ‘demokrasinin vazgeçilmez unsurları’ olarak tanımlanan 89 siyasi teşebbüs/teşekküle rağmen; Memlekette neden ve niçin demokrasi, adalet, ahlâk/dirlik-düzen/disiplin ve hukuk yok? 2820 sayılı kanuna göre kurulan teşebbüslerin sebep ve hikmeti nedir? Sadece, parti kisvesi altında menfaat sağlamak, kart dağıtmak, kerhane ve kumarhane işletmeciliği yapmak mı acaba?

MİSAK-I MİLLİ ZAMANI
Âlemin gâvuru 2. Sevr’e uğraşıyor. Yeniden, Türk ve Osmanlı bakiyesi Orta Doğu, İslâm coğrafyası ve dünya nimetleri talan ediliyor. Bu korsanlığa seyirci kalınamaz. Şimdi ‘Misak-ı Milli’yi teşmil zamanı. Kancık, kahpe, dönme-devşirme ve kriptolar geri dursun.

Haydin yiğit, iyi-dürüst, İmanlı-şuurlu, onurlu-sorumlu, Türk ve mert olanlar ileri. 
Mustafa Nevruz Sınacı

Seçtirilen ... Çıktı

Bu gruba ait tüm sitelerde yayınlanan makaleler, hiçbir dönemde sansür edilmemiştir. Ayrıca Nisan 2012′den
beri de redakte edilmemekte; doğrusu ve yanlışıyla eser sahibinin gönderdiği özgün hâlde yayınlanmaktadır.

Yokus Pokus Sanatı başlıklı yazıya bir okur yorum yapmış. 
"Mesut bey seçim bittikten sonra çıktın gene ringlere, yerel seçimler öncesi dut yemiş bülbüle dönmüştün, kayıkçı kavgası seninki benim nazarımdaki inandırıcılığını kaybettin."

Sağ olsun. Bizim gibi küçük kasabada yazı yazanlar için bu tek tük yorumlar büyük değer taşır, her ne kadar herkes kendi içini temizlemek için yazıyor olsa da dışarıdan olumlu ya da olumsuz bir tepki almak, yaptığınızın bir işe yaradığını göstermesi açısından önemlidir.

Okurumuz bizim yerel seçimler öncesinde ortadan yok olduğumuzu, şimdilerde ise

Muhammed Hamidullah'a Göre DİB, IŞİD'in Amblemini Kullanmıştır

Bu gruba ait tüm sitelerde yayınlanan makaleler, hiçbir dönemde sansür edilmemiştir. Ayrıca Nisan 2012′den
beri de redakte edilmemekte; doğrusu ve yanlışıyla eser sahibinin gönderdiği özgün hâlde yayınlanmaktadır.
Aynı zamanda emekli bir müftü olan CHP İstanbul Milletvekili İhsan Özkes, geçenlerde şöyle bir açıklama yaptı medyaya:
"Ne kadar ilginç tir ki Diyanet İşleri Başkanlığı’nın bastırdığı not defteri ile IŞİD’in amblemi aynı. Neden böyle bir amblem kullanma gereği hissedildi. Çünkü iki yıl önce IŞİD yeni yeni palazlanıyordu. Böyle bir dönemde Diyanet bu amblemi neden kullandı. IŞİD, AKP’nin yanlış politikalarının ürünüdür. AKP ile Diyanet İşleri Başkanlığı arasındaki ilişkiyi de biliyorsunuz. Anlatmaya gerek yok”(1).

İhsan Özkes'in bahsetmiş olduğu not defteri, Diyanet tarafından 2013 yılında yapılan Kutlu Doğum Haftası kutlamaları çerçevesinde bastırılıp dağıtılan bloknottur.

Kobani Bahane Ayaklanma Provası Şahane

Bu gruba ait tüm sitelerde yayınlanan makaleler, hiçbir dönemde sansür edilmemiştir. Ayrıca Nisan 2012′den
beri de redakte edilmemekte; doğrusu ve yanlışıyla eser sahibinin gönderdiği özgün hâlde yayınlanmaktadır.
PKK terör örgütü ile bu örgütün meclisteki uzantısı olan HDP-BDP bloğunun ve bu örgütün şehir yapılanması olan KCK'nin kışkırtmasıyla, Türkiye, birkaç gündür tabiri caizse cayır cayır yanıyor. Hainler, sadece Doğu ve Güneydoğu illerinde değil, ülkenin hemen her yerinde yerleşim yerlerinin altını üstüne getirdiler. 

Kobani Bahane Ayaklanma Provası Şahane 
Teröristler (sempatizan değil), okul, hastane, ambulans, karakol, ev, işyeri, banka, belediye otobüsü, çöp kamyonu, askeri araç, polis aracı, öğrenci yurdu, parti binası önlerine ne çıkarsa yakıp yıktılar. Patnos'ta koskoca belediye Binasını yakıp, küle çevirdiler. Yakıp yıkmakla kalmadılar, kadınları ve çocukları devreye sokarak duvarlarını

Komplo

Bu gruba ait tüm sitelerde yayınlanan makaleler, hiçbir dönemde sansür edilmemiştir. Ayrıca Nisan 2012′den
beri de redakte edilmemekte; doğrusu ve yanlışıyla eser sahibinin gönderdiği özgün hâlde yayınlanmaktadır.
Adım adım yaklaşıyor…
Alıştıra alıştıra geliyor…
Sindire sindire ilerliyor…

BÖL, PARÇALA, YUT…

Atatürk, Kurtuluş savaşı ile yedi düvel emperyalist güçleri büyük bir bozguna uğratmıştı.
Anadolu’yu vatan bilen tüm etnik kimlikler birlik ve beraberlik içinde omuz omuza savaşmışlardı. Ancak hepsi Türk

Selamla ODTÜ'yü

Bu gruba ait tüm sitelerde yayınlanan makaleler, hiçbir dönemde sansür edilmemiştir. Ayrıca Nisan 2012′den
beri de redakte edilmemekte; doğrusu ve yanlışıyla eser sahibinin gönderdiği özgün hâlde yayınlanmaktadır.
Bir önceki yazı: "Yeni Heyecanlar"...
Nihayet okulun açılma zamanı gelmişti. Bizimkiler hafta sonunda beni Ankara'ya getirip yurda yerleştirdiler. Yatakhane kalabalıklaşmış, yurdun dört bir yanından gelen kız öğrenciler Bülten Sokak'taki yurdu doldurmuştuk. Galiba içlerinde evine en yakın olan bendim. Bu defaki gurbetim 100 km. lik bir mesafeydi ve hafta sonları evime gidip dönmem hiç mesele değildi. Onun için bir burukluk hissetmiyor, sadece yeni bir yaşama başlamanın heyecanını duyuyordum içimde.

Yeni ve kalabalık bir ortama girdiğinizde önce sizin için herkes aynıdır ancak bir süre sonra, elektrik diyorlar ya şimdilerde, biz de öyle diyelim, elektrik alıp vermeye başlarsınız ve bazıları size kardeş kadar yakınlaşır, bazıları ise o kadar nötr kalır ki bir

Çocuk

Gruplarımıza ait tüm sitelerde yayınlanan makaleler, hiçbir dönemde sansürlenmemiştir. Nisan 2012′den''
beri de redakte edilmemekte; doğru ve yanlışıyla eser sahibinin gönderdiği özgün hâlde yayınlanmaktadır
Kusmak istedim. Öfkemi ya da nefretimi kusar gibi değil. 
Gerçek anlamda kusmak. Sanki içimdeki herşeyi kustuktan sonra rahatlayacakmışım gibi hissettim. Kustuğumda sanki içimdeki herşey çıkıp gidecek gibi hissettim.
Bütün acılarım, gözyaşlarım, yalnızlığım... 
İstedim.
Çok istedim. Yalnızlıktan kurtulmak için herşeyi göze alabilirdim.
Boğazımın yanışını, gözlerimden akan yaşları... Hepsine hazırdım, bütün fiziksel acılara... Yeterki içimi kaplayan yalnızlığım gitsin istedim.
Olmadı. Yapamadım. Sanki inadına içerde kaldı. Çıkmadı yine dışarı. Sindi kalbimin yan köşesine. Sana olan aşkımın yanına. Sokuldu oraya.

Arkadaşlar Aranızda Müslüman Var mı?

Gruplarımıza ait tüm sitelerde yayınlanan makaleler, hiçbir dönemde sansürlenmemiştir. Nisan 2012′den''
beri de redakte edilmemekte; doğru ve yanlışıyla eser sahibinin gönderdiği özgün hâlde yayınlanmaktadır
Ermeni Aram Efendi ve ailesi, uzun yıllardır Müslümanların yoğun olarak yaşadıkları mahallede oturuyordu. Müslüman ailelerle de arası oldukça iyiydi.
Müslümanlar da onu kendilerinden sayar, dini günlerde bile onu Müslümanlardan ayırmazlardı. Kandil günlerinde helva, aşure günlerinde aşure, Kurban bayramında ise et verirlerdi. Aram Efendi Müslümanların bu türlü davranışlarından son derece memnun ancak biraz da mahcuptu. Öyle ya Müslümanlar sürekli kendisine ikramda bulunuyor, ancak kendisi onlara bir karşılık veremiyordu. Mali durumu ise, bayramlarda kendisine kurban eti getiren Müslüman komşularından çok daha iyiydi Aram Efendi'nin.

Protesto

Gruplarımıza ait tüm sitelerde yayınlanan makaleler, hiçbir dönemde sansürlenmemiştir. Nisan 2012′den''
beri de redakte edilmemekte; doğru ve yanlışıyla eser sahibinin gönderdiği özgün hâlde yayınlanmaktadır
Protesto ediyorlarmış…
Kimi?..
IŞİD denilen terör örgütünü…

Peki ya siz…
PKK denilen terör örgütü ve onun yandaşları değil misiniz?

Yakarak yıkarak, kamu mallarına zarar vererek, Atatürk heykeline saldırarak, son olarak da Türk bayrağını yakarak mı IŞİD’i protesto ediyorsunuz?

T.C. askeri diye Türk Ordusunun, güvenlik güçlerimizin binlercesini şehit ettiniz. 
Şimdi de Türk ordusundan medet mi umuyorsunuz?

IŞİD Sempatizanı Korkak Din Adamları

Gruplarımıza ait tüm sitelerde yayınlanan makaleler, hiçbir dönemde sansürlenmemiştir. Nisan 2012′den''
beri de redakte edilmemekte; doğru ve yanlışıyla eser sahibinin gönderdiği özgün hâlde yayınlanmaktadır
Eskiler, "sükut ikrardan gelir" demişler. Bana göre de el-hak öyledir; sükut ikrardan gelir. Eğer siz, insanlara zararı dokunan kötülük, çirkinlik, pislik, engel ve tehlike karşısında tepkinizi göstermeyip susuyorsanız o kötülüğe, çirkinliğe, pisliğe, engele ve tehlikeye ortaksınız demektir. Bazen yerli, yersiz söyleniyor olsa da son zamanlarda sık sık tekrar edilen çok güzel bir slogan vardır; "susma sustukça sıra sana gelecek". Onun için susmamak ve Firavun'a karşı İbrahim'in yanında yer alan karınca misali tarafını belli etmek gerekiyor.

Hz. Peygamber'in bu konuda söylenmiş çok güzel hadisleri vardır. Onlardan birisi şöyledir: "Bir yerde bir kötülük gördüğünüzde, onu elinizle def ediniz. Elinizle def etmeye gücünüz yetmiyorsa dilinizle uyarınız. Ona da gücünüz yetmiyorsa kalbinizden buğuz ediniz. Ancak bu sonuncusu imanın en zayıf derecesidir".

Yokus Pokus Sanatı

Gruplarımıza ait tüm sitelerde yayınlanan makaleler, hiçbir dönemde sansürlenmemiştir. Nisan 2012′den''
beri de redakte edilmemekte; doğru ve yanlışıyla eser sahibinin gönderdiği özgün hâlde yayınlanmaktadır
Geçen yazıyı soruyla bitirmiştik, soruyla başlayalım;
“Sahi milletvekilleri ne işe yarar?”

Zorlamanın âlemi yok, kestirmeden söyleyelim; “Hiçbir işe yaramazlar!”.
Kızmaca darılmaca yok.
Bir işe yarasalardı, üç taneden iki taneye düşünce, düşen tanenin değerini şıp diye anlamamız gerekirdi. İki tane parti liderinin, 300 bin kişi içinden inci tanesi gibi seçip bulunmaz Hint kumaşı misali önümüze seçin diye sürdüğü bu üç arkadaştan birisi, altı aydır Meclis’te değil. Basbayağı yok yani!
Daha ilginci, bu yok oluş ve özürlü hâl kimsenin umurunda değil. Çünkü, demokrasicilik arada bir oynamamıza izin verilen komik bir oyundan ibaret. 

İslamcı Eğitim Savunucularının Önde Gideni: Mümtazer Türköne

Bu gruba ait tüm sitelerde yayınlanan makaleler, hiçbir dönemde sansür edilmemiştir. Ayrıca Nisan 2012′den
beri de redakte edilmemekte; doğrusu ve yanlışıyla eser sahibinin gönderdiği özgün hâlde yayınlanmaktadır 
IŞİD ve HSYK yaygaraları arasında kaynayıp gidiyor orta dereceli okullarda türbanın serbest bırakılması kararı. Bazı okullarda, yeni yönetmelik henüz resmi gazetede yayınlanmadan uygulama başlamıştı, şimdi resmi gazete prosedürü de tamamdır. Bundan sonra ilkokulun 5. sınıfından itibaren bütün ortada dereceli okullar birer Kur'an Kursu ve İmam-Hatip lisesidir artık. Esasen din dersleri ağırlıklı müfredatın uygulamaya başlamasıyla bu iş büyük ölçüde bitmişti, bu okullarda türbanın serbest bırakılmasıyla şekil şartları da tamamlanmış oldu.
  • ALINTI YAPMAK İÇİN

    • Yazarlarımızın makaleleri ve Sayın Günay Tulun'a ait şiirlerin, "Radyo-TV ile diğer basın ve yayın organlarında" yayım ilkesi: Önceden haber verme, eserin aslına sadık kalma, eser sahibiyle alıntının yapıldığı yer adlarını anlaşılır bir açıklıkla belirtmektir. Yayın öncesi bildirim imkânının bulunamadığı aniden gelişen durumlardaysa nezaket gereği, [sessizliginsesi.tr@gmail.com] adresine yayın sonrası bilgi gönderilmesini rica eder; tüm yayınlarınızın başarılı geçmesini dileriz.
  • ESER EKLEMEK İÇİN

    • "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm basılı ya da dijital yayın sayfalarında halkımızın geniş dünya ilgisine uygun olarak her türlü konuya yer verilmiştir. Yayınlanan fotoğrafların büyük bir kısmı "Kadim Okurlarımız" tarafından gönderilmiştir. Fotoğraf ve çizgi resimlerde "İlişkinlik-Telif Hakkı" konusunda tereddüt oluştuğunda bu eserleri yayından çekme hakkımız saklıdır. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm gazete, dergi, site, blog gibi yayın araçlarında yayınlanan makale ve diğer yazı türleriyle fotoğraf, resim, yorum gibi her türlü eserin; üçüncü şahıs, kurum ve kuruluşlara karşı her türlü sorumluluğu, bu eserlerin sahibi olan yazar, gönderici ve ekleyicilerine aittir. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"nun yayın organlarına kayıt edilen ya da kaydedilmek üzere gönderilen eserlerin, telif hakları konusunda problemsiz olmaları önemli ve gereklidir. Yayın Kurulu, gönderilen eserleri yayınlamaktan vazgeçebileceği gibi, dilediği yayın organlarından birinde ya da hepsinde aynı anda ya da değişik zamanlarda yayınlayabilir, yayınlamak isteyen üçüncü şahıslara, tüzel kişiliklere ve kurumlara onay verebilir ya da onlar tarafından yayınlanmasını engelleyebilir. Yalnız şu unutulmamalıdır ki bu eserler, okura saygı kuralı gereği Türkçe kurallarına uygun olmalıdır. Yazılar yayınlandıktan sonra, yazar ya da ekleyicisi; istifa, uzaklaştırılma, çıkarılma dâhil herhangi bir nedenle yazı göndermesi sonlandırılmış olsa dahi "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu Yayın Kurulları"nın oy birliği içeren onay kararı olmadan eserlerinin kayıtlarımızdan ihracını isteyemez, istediği takdirde bunun reddedileceğini en baştan bilmelidir. Gönderici ve yazarlarımızın bu konuya önceden dikkat etmeleri, ileride ihtilaf doğmaması için baştan eser göndermemeleri gerekmektedir. Yayın organlarımıza ekleme yapanlar, bu konudaki sorumluluklarını okumuş ve kabul etmiş sayılacaklardır. Uzun süre yazı göndermeyen ya da yazmayı bırakan köşe yazarlarımızın o güne kadar gönderdikleri tüm yazılar "Konuk Yazarlar" bölümüne aktarılarak yeniden yazı göndermeye başladığı güne kadar köşesi kapatılır. Köşeyi kapama ya da kapatılan köşeyi açıp açmama konusunda karar sahibi, "Sessizliğin Sesi Grubu" ile "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"dur. İhtilaf durumunda, İstanbul'un Kadıköy Mahkemeleri yetkilidir.
  • YORUM YAZMAK İÇİN

    Sayın Okurlarımız: Yorumlarınızı; Grubumuza ait "Google, Yahoo, Mynet, Hotmail, TurTc " ve diğer posta adreslerimize göndermek yerine, "Yorum bölümü açık olan sitelerimiz"deki; yorum yazmak istediğiniz yazının alt kısmında yer alan "Yorum", "Yorum Yapın", "Yorum Yaz" veya "Yorum Gönder" tuşlarını kullanarak doğrudan kaydetme olanağınız bulunmaktadır. Yazacağınız yorumlarınızın; gecikmeksizin, anında yayına girmesini dilerseniz bu yolu tercih etmenizi, saygılarımızla öneririz.

Google'da Webler Arası ve Site İçi Arama

*TATİL ve DİNLENME
Marmara Adası
DAVRAN MOTEL

*HASTANE RANDEVU SİSTEMİ
182 Merkezi Hekim Randevu Sistemi ile RANDEVU ALMA

FotoğrafımGrup Kimliğini Görüntülemek İçin Tıklayın




HABERCİDEN, "Yazarlar ve Ozanlar" ile "Sessizliğin Sesi" Gruplarına Ait Özgün Bir Kanaldır.