Ne Güzel Çocuklardık Biz

Bu gruba ait tüm sitelerde yayınlanan makaleler, hiçbir dönemde sansür edilmemiştir. Ayrıca Nisan 2012′den
beri de redakte edilmemekte; doğrusu ve yanlışıyla eser sahibinin gönderdiği özgün hâlde yayınlanmaktadır.
Ne güzel çocuklardık biz.. 
İlkokula başladığımız ilk gün, kızlar ve erkekler koro halinde ağlamıştık. 
Anne kucağından ilk ayrı kalışımızda, hepimiz biraz ürkek ve bilinmezlerle dolu bir yeni döneme başlamanın korkularıyla yüz yüzeydik. Ama sevdik okulumuzu, öğretmenlerimizi. Hepsi; almaktan çok vermeye hevesli, samimi ve anne babalarımız gibi içtendiler. İlk günden başlayarak bize okumayı, vatan sevgisini, iyi vatandaş olmayı ve elbette okumayı yazmayı öğretmeye başladılar. Defterlerimize çiziktirdiğimiz o ilk yamuk yumuk çizgilerle başladık okul çağlarımıza. Bir sayfa sağa, bir sayfa sola, sonra dik ve yatay çizgiler... 

Defterlerimizin kırmızı veya mavi renkli yağlı ve kolayca yırtılıveren kapları olurdu. Alamayanlar gazete kâğıtlarıyla da kaplayabilirdi. Temiz ve tertipli olmak; defterine,

IŞİD'in Türkiye Kolu ve AKP'li Süheyl Batum

Bu gruba ait tüm sitelerde yayınlanan makaleler, hiçbir dönemde sansür edilmemiştir. Ayrıca Nisan 2012′den
beri de redakte edilmemekte; doğrusu ve yanlışıyla eser sahibinin gönderdiği özgün hâlde yayınlanmaktadır.
İki gün önceydi. Ankara'da bahçemizin bulunduğu ilçeden Ankara'ya dönüyordum. İlçe merkezinde bir polis memuru aracıma yaklaşarak, Ankara'ya kadar kendisini alıp almayacağımı sordu. "Ne münasebet" dedim, "buyur, birlikte gidelim". Hal hatır sordum. Doğu illerinden birisine mensup olan polis memuru, Ankara'da bir karakolda çalışıyormuş. Huzurlu bulduğu için de bizim ilçede oturuyormuş.

Yolda sağdan soldan konuşurken, söz Irak'tan açıldı. Ben Irak'ta olan bitenin mezhepler arası mücadele olduğunu söyleyerek, yanı başımızda vuku bulan bu olaylar sebebiyle ülkemizin de risk altında bulunduğunu, bu konuda Atatürk ve silah arkadaşlarına ne kadar teşekkür etsek az olduğunu, zira "Laiklik" ilkesini benimsemekle Türkiye'yi en azından şimdiye kadar bu tür çatışmalardan büyük ölçüde koruduklarını

MHP'nin Gücü, Bahçeli'nin Bilgeliği, Kılıçdaroğlu'nun Uzlaşmacı Kişiliği

Bu gruba ait tüm sitelerde yayınlanan makaleler, hiçbir dönemde sansür edilmemiştir. Ayrıca Nisan 2012′den
beri de redakte edilmemekte; doğrusu ve yanlışıyla eser sahibinin gönderdiği özgün hâlde yayınlanmaktadır.
Muhalefetin büyük kısmı tarafından Cumhurbaşkanı adayı olarak önerilen Ekmeleddin İhsanoğlu'nun adaylığı konusunda CHP İzmir Millevekil Mustafa Balbay şöyle diyor: "Şu anda Kemal Kılıçdaroğlu'yla Devlet Bahçeli bir ortak uzlaşı adayı olarak Ekmeleddin İhsanoğlu'nu önerdi. Bu aday en net ifadeyle CHP'nin adayı değildir. Bu, dinci faşist gidişe karşı toplumun yüzde 55'ini buluşturabileceği beklentisiyle belirlenmiş bir ortak paydanın ürünüdür..."(1).

CHP'li Haluk Koç'un sözleri de aşağı yukarı Mustafa Balbay ile aynı. Şu sözler ona aittir:"İhsanoğlunun ülkeyi içinde bulunduğu ortamdan bir denge unsuru olarak çekip çıkarabilecek, hem Doğu hem Batı da saygınlığı olan, güvenilir ve itibarlı bir Türkiye fotoğrafını

Üniversite Yarışı

Bu gruba ait tüm sitelerde yayınlanan makaleler, hiçbir dönemde sansür edilmemiştir. Ayrıca Nisan 2012′den
beri de redakte edilmemekte; doğrusu ve yanlışıyla eser sahibinin gönderdiği özgün hâlde yayınlanmaktadır.
Bir önceki yazı: "Geziler Yılı 63"...
Lise son sınıfa geldiğimde beni en çok düşündüren şey bir sonraki yıl kendime nasıl bir yol çizeceğim olmuştu. O yıl ablam Robert Kolej (bugünkü Boğaziçi Üniversitesi) Kimya Mühendisliği Bölümü'nü kazanmış ve okul birincisi olması nedeniyle de yatılı burslu olarak üniversite eğitimine başlamıştı. Benim aklımda ise birbiriyle ilgisi olmayan birkaç meslek vardı. Tabii bunları düşünmemde büyüklerimin etkisi yadsınamazdı.
     
Babam hukuk fakültesine gitmemi çok istiyordu. Ona göre hukuk eğitimi her şeyden önce insanın kendi haklarını savunabilmesi için gerekliydi. Emekli olduktan sonra kendisi avukatlık yapmayı düşündüğünden sanırım beni yetiştirmek ve birlikte avukatlık yapmak fikri de ona cazip geliyordu.

653 Yıllık Gelenek

Bu gruba ait tüm sitelerde yayınlanan makaleler, hiçbir dönemde sansür edilmemiştir. Ayrıca Nisan 2012′den
beri de redakte edilmemekte; doğrusu ve yanlışıyla eser sahibinin gönderdiği özgün hâlde yayınlanmaktadır.
Yıl 1346…
Orhan Gazi’nin kardeşi Süleyman Paşa, kırk askeri takmış peşine Domuzhisar’a yürüyor. Orası da Bizans toprağı o zamanlar. İskân siyaseti malumunuz, fethedilen yerlere Türkler yerleştirilecek ki, Rumeli yavaş yavaş ele geçirilsin, Türkleşsin. 

Neyse, askerlerin maşallahı var, güçleri kuvvetleri de yerinde. Domuzhisarı da fethetmişler zaten, keyiflerine diyecek yok. Bir tek yorgunluk zorluyor onları ama şikâyet etmiyorlar. ‘’Ha gayret’’ diye gaza gelip, öteki yerleri de ele geçiriyorlar. 

Geri dönüş vakti. Sonraki durak: Samona. 

IŞİD ve İkinci Kerbela Faciası

Bu gruba ait tüm sitelerde yayınlanan makaleler, hiçbir dönemde sansür edilmemiştir. Ayrıca Nisan 2012′den
beri de redakte edilmemekte; doğrusu ve yanlışıyla eser sahibinin gönderdiği özgün hâlde yayınlanmaktadır.
"İslam dünyasının hala kanayan yarası hangisidir?" diye bir soru sorulsa, sanırım konuyu bilen Müslümanların çoğunluğu, "Kerbela Faciası" der. Peki, neden Kerbela Faciası? Öyle ya; Müslüman'ın Müslüman'ı boğazlayıp öldürdüğü olay sadece M.680 yılında vuku bulan Kerbela Faciası değil ki. Müslümanlar, hemen her dönemde birbirlerini boğazlayıp, kitleler halinde öldürebilmiş din mensuplarıdır. Hem de hiç çekinmeden. Üstelik bütün bunları İslam adına yaptıklarını söyleyerek yapmışlardır. Hem de hiç utanmadan ve hiç sıkılmadan... 

Mesela M. 656 yılında yaşanan Cemel Vakası ve M. 657 yılında yapılan Sıffin Savaşı da Müslüman'ın Müslüman'ı acımasızca öldürdüğü hadiselerdendir. Üstelik Kerbela'da 70 küsur kişi öldürüldüğü halde, Cemel Vakası'nda 10-13 bin, Sıffin Savaşı'nda tam 70.000 Müslüman öldürülmüştür! Hatta bunların pek çoğu, Hz. Peygamber'in yakın arkadaşlarıdır. İçlerinde Talha b. Ubeydullah ve Zübeyr b. Avvam gibi, rivayete göre;

Sen mi Geldin Sebastian?

Bu gruba ait tüm sitelerde yayınlanan makaleler, hiçbir dönemde sansür edilmemiştir. Ayrıca Nisan 2012′den
beri de redakte edilmemekte; doğrusu ve yanlışıyla eser sahibinin gönderdiği özgün hâlde yayınlanmaktadır.
Antidepresan kullanmayan var mı? Neden mi sordum? Etrafımdaki… 
Tamam, etrafımda pek az insan var, ama olanların hemen hemen hepsi de anti depresan bağımlısı. ‘’Getir hapımı Sebastian, sinirlerim çok bozuk’’ modunda dolaşıyorlar. Hatta kullanmayanlar bile kullanıyormuş gibi yapıyor. Bir çeşit moda akımı falan herhâlde… Nasıl 70’lerin kıyafetleri bugün yine vitrinlerdeki mankenlerin üstünde boy gösteriyorsa, 2000’li yılların başlarında insanların popüler kültür hâline getirdiği bu antidepresan akımı, son günlerde yine moda. Tuhaf bir ‘’retro’’ yaşıyoruz. 

Bence bunlar hep yalnızlık yüzünden. Sadece arkadaş edinememek, sosyal olamamak falan değil ama yalnızlık. Kimisi yalnız olmayı tercih ediyor, sessizliği seviyor, daimi bir

Irak'ın Yeni Saddam Hüseyin'i IŞİD Lideri El-Bağdadi mi?

Bu gruba ait tüm sitelerde yayınlanan makaleler, hiçbir dönemde sansür edilmemiştir. Ayrıca Nisan 2012′den
beri de redakte edilmemekte; doğrusu ve yanlışıyla eser sahibinin gönderdiği özgün hâlde yayınlanmaktadır.
İlk olarak Suriye'deki iç savaş münasebetiyle duyduk IŞİD ismini. Diğer pek çok terör örgütü gibi bu örgüt de Suriye'de Beşar Esat'ı devirmek için mücadele ediyordu. Özgür Suriye Ordusu(ÖSO) ismi verilen yapay teşkilatın şemsiyesi altına girdi mi emin değilim; eğer girdi ise Türkiye tarafından da hoşgörü ile karşılandı demektir. Muhtemelen militanlarının Türkiye'ye giriş çıkışlarında bazı kolaylıklar sağlandı kendilerine. Yaralanan militanları Türkiye'de tedavi edilmiş de olabilir. Ayrıca Türkiye'den gönderilen gıda yardımı ve mühimmatlardan da istifade ettirilmiş olabilirler ÖSO yönetimi tarafından. Zira ÖSO yönetimi, Türkiye'de birkaç kere toplantı yaptı. Örgütün lideri olan Muaz El-Hatip, devlet protokolüyle karşılanıp uğurlandı Türkiye'de.

Gazeteci Nevzat Çiçek'in dediğine göre; IŞİD'in temeli El-Kaide'nin lideri Usame Bin

Bayrak Düştü Ezanın Susması Yakındır

Bu gruba ait tüm sitelerde yayınlanan makaleler, hiçbir dönemde sansür edilmemiştir. Ayrıca Nisan 2012′den
beri de redakte edilmemekte; doğrusu ve yanlışıyla eser sahibinin gönderdiği özgün hâlde yayınlanmaktadır. 
Şu kopan fırtına Türk ordusudur Yârabbi!
Senin uğrunda ölen ordu budur Yârabbi!
Tâ ki yükselsin ezanlarla müeyyed nâmın,
Gaalib et, çünkü bu son ordusudur İslâm'ın!
...
Önde yalın kılıç Türkmen Başbuğu,
Ardında Oğuzun elli bin tuğu,
Andırır Altaylardan kopan bir çığı,
Budur Peygamberin övdüğü Türkler,
YA ALLAH BİSMİLLAH ALLAHUEKBER.
...
Deniz ufkunda bu top sesleri nerden geliyor? 

Pardon Kimi Aramıştınız?

Bu gruba ait tüm sitelerde yayınlanan makaleler, hiçbir dönemde sansür edilmemiştir. Ayrıca Nisan 2012′den
beri de redakte edilmemekte; doğrusu ve yanlışıyla eser sahibinin gönderdiği özgün hâlde yayınlanmaktadır.
Son yıllarda ülkemiz yeni bir dolandırıcılık çeşidi daha kazandı: Telefonda dolandırıcılık. Ana haber bültenlerinde, gazetelerde, tv programlarında ve sosyal medyada çeşitli uyarılar da yapılıyor zaten. Onları bilmeyen, duymayan kalmadı. Gelin görün ki onlar, sanki her gün anonsları yapılmıyormuş gibi bu işi gayet normal, sakin ve bir o kadar da profesyonel bir biçimde yapıyor, hatta her gün daha da büyüyorlar. Alınan tedbirler mi yetersiz bilmiyorum ama bir kez de ben uyarmak istedim. Neden mi? Çünkü o dolandırıcılarla tanışma fırsatı buldum. Hatta aramızda samimi, şeker bir diyalog bile geçti diyebilirim.

Diyanet'teki Deniz Fenerleri

Bu gruba ait tüm sitelerde yayınlanan makaleler, hiçbir dönemde sansür edilmemiştir. Ayrıca Nisan 2012′den
beri de redakte edilmemekte; doğrusu ve yanlışıyla eser sahibinin gönderdiği özgün hâlde yayınlanmaktadır.
Özellikle 2009 yılından itibaren, Diyanet'te yoğun bir kadrolaşma hareketinin yaşandığını, bu anlamda ne kadar Türk Milliyetçisi, Atatürkçü ve Cumhuriyetten yana adam varsa, bunların hepsinin bir şekilde pasifize edildiğini, bu köşelerde zaman zaman dile getirdim. Maalesef bu kadrolaşma furyasından en çok etkilenenler de Ülkücü kimlikleriyle ön plana çıkan zevat olmuştur. Bunlardan emekliliği gelenler derhal emekli edilerek, emekliliği gelmeyenler daha sıradan ve kızak görevlere atanarak sahneden indirilmişlerdir!

Türkiye Diyanet Vakfı'nda ise bu iş, daha radikal şekilde ve İş Akitleri'nin haksız yere feshi ile kendisini göstermiştir ki; iş akdi feshedilen personelin tamamı açmış oldukları davaları kazanarak Türkiye Diyanet Vakfı'nı mahkûm ettirmişlerdir! Ancak ne var ki;

Cennet Kadınlarının Giysisi Çarşaf mıdır Yoksa Mini Etek mi

Bu gruba ait tüm sitelerde yayınlanan makaleler, hiçbir dönemde sansür edilmemiştir. Ayrıca Nisan 2012′den
beri de redakte edilmemekte; doğrusu ve yanlışıyla eser sahibinin gönderdiği özgün hâlde yayınlanmaktadır.
Selçuk Ü. İlahiyat Fakültesi'nde "Bölüm Başkanı" seviyesinde görevli Prof. Dr. Orhan Çeker'e ait olduğu söylenen şöyle bir paylaşım dolaşıyor sosyal medyada:
-Kadın, yüzünü de kapamalı.
-Dar giysi, tesettür olmaz.
-Parfümlüye cennet olmaz.
-Saç boyama caiz değil.
-Konuşurken kırıtmamalı.
-Kadının evden çıkması caiz değil.
...
Prof. Dr. Orhan Çeker bu sözleri ne zaman söyledi ve bu sözler gerçekten kendisine mi ait bilmiyorum. Ancak şu sözlerin Orhan Çeker'e ait olduğunu ve adı geçenin bu sözleri
  • ALINTI YAPMAK İÇİN

    • Yazarlarımızın makaleleri ve Sayın Günay Tulun'a ait şiirlerin, "Radyo-TV ile diğer basın ve yayın organlarında" yayım ilkesi: Önceden haber verme, eserin aslına sadık kalma, eser sahibiyle alıntının yapıldığı yer adlarını anlaşılır bir açıklıkla belirtmektir. Yayın öncesi bildirim imkânının bulunamadığı aniden gelişen durumlardaysa nezaket gereği, [sessizliginsesi.tr@gmail.com] adresine yayın sonrası bilgi gönderilmesini rica eder; tüm yayınlarınızın başarılı geçmesini dileriz.
  • ESER EKLEMEK İÇİN

    • "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm basılı ya da dijital yayın sayfalarında halkımızın geniş dünya ilgisine uygun olarak her türlü konuya yer verilmiştir. Yayınlanan fotoğrafların büyük bir kısmı "Kadim Okurlarımız" tarafından gönderilmiştir. Fotoğraf ve çizgi resimlerde "İlişkinlik-Telif Hakkı" konusunda tereddüt oluştuğunda bu eserleri yayından çekme hakkımız saklıdır. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm gazete, dergi, site, blog gibi yayın araçlarında yayınlanan makale ve diğer yazı türleriyle fotoğraf, resim, yorum gibi her türlü eserin; üçüncü şahıs, kurum ve kuruluşlara karşı her türlü sorumluluğu, bu eserlerin sahibi olan yazar, gönderici ve ekleyicilerine aittir. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"nun yayın organlarına kayıt edilen ya da kaydedilmek üzere gönderilen eserlerin, telif hakları konusunda problemsiz olmaları önemli ve gereklidir. Yayın Kurulu, gönderilen eserleri yayınlamaktan vazgeçebileceği gibi, dilediği yayın organlarından birinde ya da hepsinde aynı anda ya da değişik zamanlarda yayınlayabilir, yayınlamak isteyen üçüncü şahıslara, tüzel kişiliklere ve kurumlara onay verebilir ya da onlar tarafından yayınlanmasını engelleyebilir. Yalnız şu unutulmamalıdır ki bu eserler, okura saygı kuralı gereği Türkçe kurallarına uygun olmalıdır. Yazılar yayınlandıktan sonra, yazar ya da ekleyicisi; istifa, uzaklaştırılma, çıkarılma dâhil herhangi bir nedenle yazı göndermesi sonlandırılmış olsa dahi "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu Yayın Kurulları"nın oy birliği içeren onay kararı olmadan eserlerinin kayıtlarımızdan ihracını isteyemez, istediği takdirde bunun reddedileceğini en baştan bilmelidir. Gönderici ve yazarlarımızın bu konuya önceden dikkat etmeleri, ileride ihtilaf doğmaması için baştan eser göndermemeleri gerekmektedir. Yayın organlarımıza ekleme yapanlar, bu konudaki sorumluluklarını okumuş ve kabul etmiş sayılacaklardır. Uzun süre yazı göndermeyen ya da yazmayı bırakan köşe yazarlarımızın o güne kadar gönderdikleri tüm yazılar "Konuk Yazarlar" bölümüne aktarılarak yeniden yazı göndermeye başladığı güne kadar köşesi kapatılır. Köşeyi kapama ya da kapatılan köşeyi açıp açmama konusunda karar sahibi, "Sessizliğin Sesi Grubu" ile "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"dur. İhtilaf durumunda, İstanbul'un Kadıköy Mahkemeleri yetkilidir.
  • YORUM YAZMAK İÇİN

    Sayın Okurlarımız: Yorumlarınızı; Grubumuza ait "Google, Yahoo, Mynet, Hotmail, TurTc " ve diğer posta adreslerimize göndermek yerine, "Yorum bölümü açık olan sitelerimiz"deki; yorum yazmak istediğiniz yazının alt kısmında yer alan "Yorum", "Yorum Yapın", "Yorum Yaz" veya "Yorum Gönder" tuşlarını kullanarak doğrudan kaydetme olanağınız bulunmaktadır. Yazacağınız yorumlarınızın; gecikmeksizin, anında yayına girmesini dilerseniz bu yolu tercih etmenizi, saygılarımızla öneririz.

Google'da Webler Arası ve Site İçi Arama

*TATİL ve DİNLENME
Marmara Adası
DAVRAN MOTEL

*HASTANE RANDEVU SİSTEMİ
182 Merkezi Hekim Randevu Sistemi ile RANDEVU ALMA

FotoğrafımGrup Kimliğini Görüntülemek İçin Tıklayın




HABERCİDEN, "Yazarlar ve Ozanlar" ile "Sessizliğin Sesi" Gruplarına Ait Özgün Bir Kanaldır.