Şehr-i Stanbul'un Fethi

Bu gruba ait tüm sitelerde yayınlanan makaleler, hiçbir dönemde sansür edilmemiştir. Ayrıca Nisan 2012′den
beri de redakte edilmemekte; doğrusu ve yanlışıyla eser sahibinin gönderdiği özgün hâlde yayınlanmaktadır.
Yedi tepe üzerine kurulan İstanbul'un varlığı Paleolitik Çağ'a (Yontma Taş Devri) kadar uzanır.
Tarih öncesi denilen dönemde, Trak'lar ve Megaralılar burada yerleşmişler. Trakların varlığı aslında daha çok bugün Trakya dediğimiz topraklar üzerindeymiş.

Megaralılar ise, Körler Ülkesi'nin karşısı olarak adlandırılan yarımadaya yerleşmişler. Körler Ülkesi denilen yer  bugünkü Kadıköy'dür.( Khalkedon)

Körler Ülkesi denilmesinin nedeni ise;
Bir gün Megara kralı Byton'un (Byzos) karşısına bir kâhin çıkar. Bu kâhin, Delphi Tapınağının kâhinidir.( Tapınak Saray Burnu'ndaymış bir zamanlar.) Byton isteklerini

Kader Nedir ve Soma Faciası Kader midir?

Bu gruba ait tüm sitelerde yayınlanan makaleler, hiçbir dönemde sansür edilmemiştir. Ayrıca Nisan 2012′den
beri de redakte edilmemekte; doğrusu ve yanlışıyla eser sahibinin gönderdiği özgün hâlde yayınlanmaktadır.
"Kur'an'da kadere iman var mıdır?" şeklinde sorulacak bir soruya, benim "Hayır, yoktur" deme cesaretim bulunmuyor. Benim iman derecem ve İslam anlayışım, bu soruya "Evet vardır" dememi gerektirmektedir. Ancak gelin görün ki; benim"İmanın şartı altıdır, bunlardan birisi de kader ve kazanın Allah'tan olduğuna inanmaktır" şeklinde ifade edilen ve imanın şartlarını sadece altı rakamı ile sınırlandıran dini anlayışa itirazım vardır. Tıpkı"İslam'ın şartı beştir""Namazın şartı onikidir","Abdestin şartı dörttür", "Guslün şartı üçtür" vs. şeklinde ifade edilen İslam anlayışına da itiraz ettiğim gibi. 

Zira Kur'an'da bulunan ve saymaya bile lüzum görmeksizin asırlardır 6666 olarak yanlış şekilde telaffuz edilen binlerce ayetin hükmünü bir tarafa bırakarak, bunlardan işinize

Milletvekili Danışmanları ve TBMM'deki Kölelik Sistemi

Bu gruba ait tüm sitelerde yayınlanan makaleler, hiçbir dönemde sansür edilmemiştir. Ayrıca Nisan 2012′den
beri de redakte edilmemekte; doğrusu ve yanlışıyla eser sahibinin gönderdiği özgün hâlde yayınlanmaktadır.
Soma Faciası ile bir kez daha öğrendik ki; bu ülkenin madencileri tamamıyla köle pozisyonunda çalıştırılıyorlar. Sadece maden işçileri de değil, aslında bu ülkenin bütün işçileri aşağı yukarı aynı çalışma düzeninde iş görüyorlar. İşçilerin haklarını korumakla görevli sendikalar her geçen gün biraz daha zayıflıyor, sendikalı işçi sayısı her geçen gün biraz daha azalıyor. Sebep, mevcut iktidarın çalışma hayatına egemen kıldığı taşeronluk sistemi. Taşeronların kalpleri taşlaşmış, sendikalı işçi istemiyorlar! 
 
Hükümet ise elbette bilinçli olarak, ısrarla bu düzene seyirci kalıyor. Siyasal iktidar, insanlık onuruna yakışacak şekilde yapacağı yasal düzenlemelerle çalışma hayatını iyileştireceği yerde,  İslam öncesi cahiliye dönemi Araplarının "Kader" ve "Kaza"anlayışını dayatan geleneksel İslam düşüncesinin en katı şeklini temsil eden kimi dini grupları ve cemaatleri 
facia bölgesine davet ederek

Geziler Yılı 1963

Bu gruba ait tüm sitelerde yayınlanan makaleler, hiçbir dönemde sansür edilmemiştir. Ayrıca Nisan 2012′den
beri de redakte edilmemekte; doğrusu ve yanlışıyla eser sahibinin gönderdiği özgün hâlde yayınlanmaktadır.
Bir önceki yazı: "Babaannem"...
Sanırım 63 yılının yazıydı ve gezi ekibimiz 4 ü büyük, 6 sı çocuk olmak üzere tam 10 (!) kişiden oluşuyordu. Arabada önde, babamın yanında, ablamla dayım oturuyor, arkada iki yanda kucaklarında Aytun ve Baskın'la annem ile yengem, ortalarında da ben oturuyordum.
Tomris ve Aykut ise arabanın "arka mahalle" dediğimiz bagaj bölümünde yolculuk yapıyorlardı.
     
Arabanın üstündeki bagajda ise babamın Beypazarı'nda yaptırttığı çadır da dahil olmak üzere en az yolcu yükü kadar eşya yükü vardı. Allah'tan Çakır'ın motoru kamyon motoruydu da bu kadar yüke rağmen, gezimizi salimen tamamlayarak evimize dönebildik. Tabi zaman zaman bazı arızalar oldu ve yol üstündeki tamirhanelere

Babaannem

Bu gruba ait tüm sitelerde yayınlanan makaleler, hiçbir dönemde sansür edilmemiştir. Ayrıca Nisan 2012′den
beri de redakte edilmemekte; doğrusu ve yanlışıyla eser sahibinin gönderdiği özgün hâlde yayınlanmaktadır.
Bir önceki yazı: "62'nin Armağanı"...
Bugün babaannemin yaşam öyküsünü düşündüğümde onun çok şanssız ve çilekeş bir insan olduğu görüşüne varır, kederlenirim. Küçük yaşta hem annesini hem de babasını kaybeden ve Urfa'daki ağabeyinin yanına sığınan babaannemi orada kendisinden yaşça çok büyük olan Emin dedemle evlendirmişler. Dedem oldukça varlıklı ve köklü bir aileden* geliyormuş ve o yıllarda ticaretle uğraşıyormuş. Evlendikten birkaç yıl sonra, dedem yine ticaret için çıktığı bir seferdeyken, eve onun öldüğü haberi ulaşmış.

Babaanneciğim o zaman daha 21 yaşındaymış ve iki küçük yavrusuyla dul kalmış.
Etraftan çok gençsin, evlen diye ne kadar baskı yaptılarsa da o bir daha evlenmemiş

İsrâ Nedir? Mescid-i Aksâ Nerededir? Kur'an'da Miraç Var mı?

Bu gruba ait tüm sitelerde yayınlanan makaleler, hiçbir dönemde sansür edilmemiştir. Ayrıca Nisan 2012′den
beri de redakte edilmemekte; doğrusu ve yanlışıyla eser sahibinin gönderdiği özgün hâlde yayınlanmaktadır.
Kandiller konusunda yazdıklarım, büyük ses getirdi. Yazımız geniş bir okur kitlesi tarafından ilgiyle okundu ve birçok okurum beğenilerini dile getirdiler(1). Kendilerine hassaten teşekkür ediyorum. Ancak az da olsa sağda solda yapmış oldukları yorumlarla bana hakaret eden, söven ve hatta beni "Misyonerlik" yapmakla itham edenler oldu. Şu kadarını söylemeliyim ki; her Müslüman'ın olması gerektiği gibi ben de bir misyonun sahibi olma anlamında bir misyonerim! Ancak bu misyonerlik, beni itham edenlerin sandıkları gibi başka dinlere hizmet anlamında bir misyonerlik değil, gerçek İslam'ı anlatma ve özellikle başka din ve inançlardan alıntılanarak hurafe, bid'at ve israiliyat adı altında İslam'ın üzerine örtülen kirli örtüyü kaldırıp fırlatma anlamında bir misyonerliktir. Bence bu anlamdaki bir misyonerlik, her Müslüman'ın birincil görevi olmalıdır.

Kandiller Müslümanları Oyalamak İçin Uydurulmuş Bid'at-ı Haseneler'dir

Bu gruba ait tüm sitelerde yayınlanan makaleler, hiçbir dönemde sansür edilmemiştir. Ayrıca Nisan 2012′den
beri de redakte edilmemekte; doğrusu ve yanlışıyla eser sahibinin gönderdiği özgün hâlde yayınlanmaktadır.
"Din, kitleleri teskin, terapi, tahrik ve yönlendirme aracıdır!" başlıklı bir önceki yazımızın sonunda şöyle demiştik: "Dinin, kitleleri teskin, terapi ve ikna aracı olarak kullanıldığı en uygun zamanlar, "Kutsal Gece" ya da "Kandil" adıyla bilinen özel gün ve gecelerdir. Allah'a şükürler olsun ki; bizde de bu özel gün ve gecelerden çokça bulunmaktadır! Bilindiği gibi şu anda "Kutsal" kabul edilen üç ayları idrak ediyoruz. Recep Ayı'ndayız. Recep Ayı'nın ilk Perşembeyi Cumaya bağlayan gecesi, "Regaib Kandili" olarak kutlanmaktadır ülkemizde. Bu sene de yine öyle oldu. Geçtiğimiz 1 Mayıs akşamına denk gelen "Regaib Kandili" vesilesiyle sosyal medya ve cep telefonları kandil mesajlarıyla yıkıldı! TV ekranları mevlit yayınlarıyla çınladı...".

Açlık Oyunları

Bu gruba ait tüm sitelerde yayınlanan makaleler, hiçbir dönemde sansür edilmemiştir. Ayrıca Nisan 2012′den
beri de redakte edilmemekte; doğrusu ve yanlışıyla eser sahibinin gönderdiği özgün hâlde yayınlanmaktadır.
Suzan Collins’in ‘’Açlık Oyunları’’ adlı kitabı geldi aklıma. Kitabı okuyan bilir, Kuzey Amerika’da kıyamet sonrası kurulmuş Panem’de geçiyor hikâye. Halk,12 mıntıkaya ayrılmış ve onları en gelişmiş şehir olan ‘’Capitol’’ yönetiyor. Capitol acımasız… 12 mıntıkada; tarım, balıkçılık, tekstil ve diğer temel geçim kaynaklarına dair üretim yapılıyor. Kitabın kahramanı Katniss Everdeen ise 12. mıntıkadan. Yani madencilerin çalıştığı mıntıka… Tıpkı Soma gibi...
Capitol halkı zenginlik ve ihtişam içinde, toplumun ‘’bal-kaymak’’ tabakasını oluşturuyor. Mıntıkalarda yaşayan insanlar ise hem çalışıyor hem de Capitol'e hizmet ediyor. Ayrıca her yıl ‘’Açlık Oyunları’’na katılıyorlar. O oyundan sadece bir kişi sağ

Ergenekon ve Soma Faciası

Bu gruba ait tüm sitelerde yayınlanan makaleler, hiçbir dönemde sansür edilmemiştir. Ayrıca Nisan 2012′den
beri de redakte edilmemekte; doğrusu ve yanlışıyla eser sahibinin gönderdiği özgün hâlde yayınlanmaktadır.
Bu satırların yazılmaya başlandığı an itibarıyla 282'ye ulaşan canlarımız için üç gündür ağlıyoruz milletçe!
Kimimiz için için, kimimiz hüngür hüngür,
Sizi bilmem ama ben hüngür hüngür ağlayanlardanım.
En çok da "sedyenin beyaz örtüsü kirlenmesin" düşüncesiyle kömüre bulanmış çizmesini çıkarmaya çalışan maden işçisinin tavrına ağladım ben.
Çünkü baştan ayağa asalet fışkıran bu yiğit vatan evladı, hala devletin kir götürmeyeceğine ve sedyedeki beyaz örtünün devleti temsil ettiğine inanıyor!
Böyle bir yüce duyguya kaç kişi sahip acaba bu ülkede?
Devletin malına el uzatan "GULULCÜLER" sözüm sizedir; lütfen gidin Soma'daki bu yüce ruhlu delikanlıdan biraz siyaset dersi alınız...
...
Dedim ya; ben üç gündür hüngür hüngür alıyorum!
Şu anda bu satırları yazarken bile gözlerim dolu dolu!

İnsan ve Timsah: İki Farklı Gözyaşı

Bu gruba ait tüm sitelerde yayınlanan makaleler, hiçbir dönemde sansür edilmemiştir. Ayrıca Nisan 2012′den
beri de redakte edilmemekte; doğrusu ve yanlışıyla eser sahibinin gönderdiği özgün hâlde yayınlanmaktadır. 
Soma’da maden faciası oluyor. Ölen vatan evlatlarının 400 civarında olduğu sanılıyor. “Türkiye Cumhuriyeti”ni“ yöneten "A Ka Pe Hükûmeti"nin başındaki şahıs: “İnşallah gönlümüzü ferahlatacak haberler almayı ümit ediyoruz.” diyor. Ey A Ka Pe'nin başı, Ey A Ka Peliler! O işi sizler zamanında yapacaktınız ki, sonradan karşımıza çıkıp “Ölen sayısı az olursa ferahlarız” zihniyetiyle saçmalamayacaktınız.

TBMM Adalet Komisyonu Başkanı Ahmet İyimaya gazeteciler fotoğraf çekerken hüngür hüngür ağlamışmış. Meclisteki "A Ka Pe"lilerin de gözleri yaşlıymış. Efendiler, o işi Soma linyitleriyle ilgili önergeye ret oyu verirken düşünseydiniz de görevinize ve şu an kanlı

Benim Cumhurbaşkanı Adayım Murat Bardakçı'dır

Bu gruba ait tüm sitelerde yayınlanan makaleler, hiçbir dönemde sansür edilmemiştir. Ayrıca Nisan 2012′den
beri de redakte edilmemekte; doğrusu ve yanlışıyla eser sahibinin gönderdiği özgün hâlde yayınlanmaktadır. 
Muhalefet Cumhurbaşkanlığı'na ortak aday gösterme konusunda hemfikir gibi. Ancak şu günlerde "Yerim dar-gerim dar" rolü oynuyorlar. Kendilerine göre cumhurbaşkanı olacak kişinin hasletlerini sayıyorlar ama şimdilik bir türlü isim zikretmiyorlar. Kafalarında bazı alternatif isimlerin olduğu besbelli fakat ısrarla açıklamıyorlar. Kim bilir, belki de Başbakan'ın aday olup olmasına göre açıklayacaklar kafalarındaki isimlerden birisini. Yani muhalefetin çatı adayının kim olacağını belirleyecek olan kişi de yine Tayyip Bey'dir!

Böyle olunca, kamuoyu merak içinde. Herkes kendine göre bir "Çatı Adayı" öneriyor muhalefete. Bunlardan birisi de gazeteci Fatih Altaylı. Muhalefete önerdiği dört isim

Anneler Günü

BUGÜN, CAN ANNELERİMİZİN GÜNÜ...
BUGÜN HER ŞEYİMİZ OLAN, ANNELERİMİZİN GÜNÜ!
ONLAR:
HER DERDİMİZE KOŞAN, 
GEREKTİĞİNDE BİZLER İÇİN HİÇ DÜŞÜNMEDEN HAYATLARINI FEDA EDEBİLEN,
SEVGİDEN YARATILMIŞ ANNELERİMİZ. 

Devlet Bahçeli'nin Toplumu Rahatlatacak Önerisi

Bu gruba ait tüm sitelerde yayınlanan makaleler, hiçbir dönemde sansür edilmemiştir. Ayrıca Nisan 2012′den
beri de redakte edilmemekte; doğrusu ve yanlışıyla eser sahibinin gönderdiği özgün hâlde yayınlanmaktadır.
Akrep ve AKP* başlıklı bir önceki yazımda, akrepler konusunda oldukça tafsilatlı bilgiler verdim. Akrep tarafından sokularak zehirlenmiş bir adam olarak, o yazımı okuyamayanlar için kısaca hatırlatalım ki; bir çift sürme sırasında bir akrep sol işaret parmağımı soktu ve parmağım anında uyuştu ve davul gibi şişti. Ben de önce yerden bir ayrık otu alarak parmağımı dibinden sıkıca bağladım, arkasından da elimdeki bıçakla parmağımı birkaç yerinden yararak kanı boşaltmak suretiyle büsbütün zehirlenip tahtalı köyü boylamaktan kurtuldum.

Aynı yazımda köyümüzde akrep tarafından sokularak zehirlenen bir çocuğun ise yeni kesilmiş bir koyun derisine sarılarak kurtarıldığını söylemiştim. Demek oluyor ki; taze kesilmiş yaş koyun derisinde akrep zehrine karşı panzehir etkisi yapan bir madde

62'nin Armağanı

Bu gruba ait tüm sitelerde yayınlanan makaleler, hiçbir dönemde sansür edilmemiştir. Ayrıca Nisan 2012′den
beri de redakte edilmemekte; doğrusu ve yanlışıyla eser sahibinin gönderdiği özgün hâlde yayınlanmaktadır.
Bir önceki yazı: "Ah! O Yıllar, Geçip de Giden Yıllar"...
Şimdi biraz da ÜAKL'deyken okul dışında yaşadığım bazı önemli olaylardan bahsettikten sonra artık ikinci bölümü noktalamak istiyorum.
     
Önce 1962 yılında yaşadığım iki önemli olayı anlatmalıyım.
Bunlardan ilki yakında bize yeni bir kardeş geleceği haberiyle yaşadığımız büyük sarsıntıydı (!) Bu haber bizi o kadar çok utandırmıştı ki, ne ablam ne de ben bunu okulda kimselere söyleyememiş, ancak kardeşim Baskın doğup ta gizlemek artık imkânsız hâle geldiğinde utana sıkıla söylemek zorunda kalmıştık. Ama gelen bebek öyle güzel, öyle tatlı bir bebekti ki kısa sürede hepimiz onu çok sevmiş, onsuz yapamaz olmuştuk.
Bugün de Baskın'ımız olmasaydı yaşamımızda ne büyük bir eksiklik olurdu diye düşünüyor

Ermeni Kafataslarından Piramit ve Kargalar

Bu gruba ait tüm sitelerde yayınlanan makaleler, hiçbir dönemde sansür edilmemiştir. Ayrıca Nisan 2012′den
beri de redakte edilmemekte; doğrusu ve yanlışıyla eser sahibinin gönderdiği özgün hâlde yayınlanmaktadır.
"Ne Menem Şeydir Şu Ermeni Soykırımı" adlı yazıyı aşağıdaki sözlerle bitirmiştim.
Dünyada dolaşıp duran bir fotoğraf var.
Soykırımın belgesi olarak sunuluyor.
Hani şu kafatası yığınlarından oluşan fotoğraf!..
Hani Türklerin kestiği Ermenilerin kafatasları diye anlatılan piramit yığın.
Gelecek yazımda bu olayı bir kez daha anlatmak istiyor ve ülkesine doğru hizmet eden, ülkesini seven herkesi; Allah’a emanet ediyorum.
Görüşebilmek umuduyla…

Şimdi de verdiğim sözü tutma zamanı!

Üç Mayıs ve Türk Olmanın Dayanılmaz Ezikliği

Bu gruba ait tüm sitelerde yayınlanan makaleler, hiçbir dönemde sansür edilmemiştir. Ayrıca Nisan 2012′den
beri de redakte edilmemekte; doğrusu ve yanlışıyla eser sahibinin gönderdiği özgün hâlde yayınlanmaktadır.
Dün (03 Mayıs 2014) TV'de haberleri izlerken gözüme ilişti; II. Gençlik Kurultayı'nda konuşan Bahçeli'nin arkasındaki fonda "3 MAYIS MİLLİYETÇİLER GÜNÜ" yazıyordu. Oysa biz bu günü "3 MAYIS TÜRKÇÜLER GÜNÜ" olarak biliyorduk!

Peki; MHP yönetimi "TÜRKÇÜLER" kavramının yerine "MİLLİYETÇİLER" kavramını koyunca MHP, geniş toplum kesimlerine çok daha şirin görünmeye mi başladı veya geniş toplum kesimlerinden çok daha hüsnü kabul görmeye mi başladı? Hiç sanmıyorum!

Peki sorarım size; "Milliyetçiler Günü" ne demektir?  Mesela; Tayyip Erdoğan da "Biz
  • ALINTI YAPMAK İÇİN

    • Yazarlarımızın makaleleri ve Sayın Günay Tulun'a ait şiirlerin, "Radyo-TV ile diğer basın ve yayın organlarında" yayım ilkesi: Önceden haber verme, eserin aslına sadık kalma, eser sahibiyle alıntının yapıldığı yer adlarını anlaşılır bir açıklıkla belirtmektir. Yayın öncesi bildirim imkânının bulunamadığı aniden gelişen durumlardaysa nezaket gereği, [sessizliginsesi.tr@gmail.com] adresine yayın sonrası bilgi gönderilmesini rica eder; tüm yayınlarınızın başarılı geçmesini dileriz.
  • ESER EKLEMEK İÇİN

    • "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm basılı ya da dijital yayın sayfalarında halkımızın geniş dünya ilgisine uygun olarak her türlü konuya yer verilmiştir. Yayınlanan fotoğrafların büyük bir kısmı "Kadim Okurlarımız" tarafından gönderilmiştir. Fotoğraf ve çizgi resimlerde "İlişkinlik-Telif Hakkı" konusunda tereddüt oluştuğunda bu eserleri yayından çekme hakkımız saklıdır. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm gazete, dergi, site, blog gibi yayın araçlarında yayınlanan makale ve diğer yazı türleriyle fotoğraf, resim, yorum gibi her türlü eserin; üçüncü şahıs, kurum ve kuruluşlara karşı her türlü sorumluluğu, bu eserlerin sahibi olan yazar, gönderici ve ekleyicilerine aittir. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"nun yayın organlarına kayıt edilen ya da kaydedilmek üzere gönderilen eserlerin, telif hakları konusunda problemsiz olmaları önemli ve gereklidir. Yayın Kurulu, gönderilen eserleri yayınlamaktan vazgeçebileceği gibi, dilediği yayın organlarından birinde ya da hepsinde aynı anda ya da değişik zamanlarda yayınlayabilir, yayınlamak isteyen üçüncü şahıslara, tüzel kişiliklere ve kurumlara onay verebilir ya da onlar tarafından yayınlanmasını engelleyebilir. Yalnız şu unutulmamalıdır ki bu eserler, okura saygı kuralı gereği Türkçe kurallarına uygun olmalıdır. Yazılar yayınlandıktan sonra, yazar ya da ekleyicisi; istifa, uzaklaştırılma, çıkarılma dâhil herhangi bir nedenle yazı göndermesi sonlandırılmış olsa dahi "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu Yayın Kurulları"nın oy birliği içeren onay kararı olmadan eserlerinin kayıtlarımızdan ihracını isteyemez, istediği takdirde bunun reddedileceğini en baştan bilmelidir. Gönderici ve yazarlarımızın bu konuya önceden dikkat etmeleri, ileride ihtilaf doğmaması için baştan eser göndermemeleri gerekmektedir. Yayın organlarımıza ekleme yapanlar, bu konudaki sorumluluklarını okumuş ve kabul etmiş sayılacaklardır. Uzun süre yazı göndermeyen ya da yazmayı bırakan köşe yazarlarımızın o güne kadar gönderdikleri tüm yazılar "Konuk Yazarlar" bölümüne aktarılarak yeniden yazı göndermeye başladığı güne kadar köşesi kapatılır. Köşeyi kapama ya da kapatılan köşeyi açıp açmama konusunda karar sahibi, "Sessizliğin Sesi Grubu" ile "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"dur. İhtilaf durumunda, İstanbul'un Kadıköy Mahkemeleri yetkilidir.
  • YORUM YAZMAK İÇİN

    Sayın Okurlarımız: Yorumlarınızı; Grubumuza ait "Google, Yahoo, Mynet, Hotmail, TurTc " ve diğer posta adreslerimize göndermek yerine, "Yorum bölümü açık olan sitelerimiz"deki; yorum yazmak istediğiniz yazının alt kısmında yer alan "Yorum", "Yorum Yapın", "Yorum Yaz" veya "Yorum Gönder" tuşlarını kullanarak doğrudan kaydetme olanağınız bulunmaktadır. Yazacağınız yorumlarınızın; gecikmeksizin, anında yayına girmesini dilerseniz bu yolu tercih etmenizi, saygılarımızla öneririz.

Google'da Webler Arası ve Site İçi Arama

*TATİL ve DİNLENME
Marmara Adası
DAVRAN MOTEL

*HASTANE RANDEVU SİSTEMİ
182 Merkezi Hekim Randevu Sistemi ile RANDEVU ALMA

FotoğrafımGrup Kimliğini Görüntülemek İçin Tıklayın




HABERCİDEN, "Yazarlar ve Ozanlar" ile "Sessizliğin Sesi" Gruplarına Ait Özgün Bir Kanaldır.