Atatürk Bir Güneştir ve Güneş Balçıkla Sıvanmaz

Bu gruba ait tüm sitelerde yayınlanan makaleler, hiçbir dönemde sansür edilmemiştir. Ayrıca Nisan 2012′den
beri de redakte edilmemekte; doğrusu ve yanlışıyla eser sahibinin gönderdiği özgün hâlde yayınlanmaktadır.
Önceki gün, İstanbul Esenyurt'ta MHP Seçim Bürosu'na yapılan menfur saldırıyı kınayarak ve saldırı esnasında şehit düşen Cengiz Akyıldız'a Allah'tan rahmet dileyerek yazıma başlamak istiyorum. Benim de kanaatim Sayın Bahçeli'ninki gibidir; MHP ve Ülkücüler bu provokasyona gelmemelidir. Zira MHP yükseliştedir ve bu yükseliş hem iktidarı, hem de Kürtçüleri endişeye sevk etmektedir. İşte bu endişe, MHP'nin yükselişini durdurmak için çeşitli kirli oyunların sahnelenmesine sebep olacaktır. Esenyurt olayı, bunun işaret fişeğidir. Bu bakımdan Melih Gökçek'in "Türkiye'de suikastlar olabilir" şeklindeki öngörüsü, ilk bakışta biraz absürt kaçsa da fazla yabana atılır değildir. Dolayısıyla; MHP ve Ülkücüler, bu tuzağa düşmemelidir ve intikam saikiyle istenmeyen olaylara çanak tutmamalıdırlar.

Bozoklu Celal'den Yozgatlı Bekir'e Değişen Ne?

Bu gruba ait tüm sitelerde yayınlanan makaleler, hiçbir dönemde sansür edilmemiştir. Ayrıca Nisan 2012′den
beri de redakte edilmemekte; doğrusu ve yanlışıyla eser sahibinin gönderdiği özgün hâlde yayınlanmaktadır.
Çiçeği burnunda Yozgatlı Adalet Bakanı Bekir Bozdağ'ın, 17 Aralık 2013 tarihinde patlak veren
Yolsuzluk Operasyonu'nu takip eden günlerde bizzat İstanbul'a giderek İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Turan Çolakkadı ile görüşmek, arkasından müsteşarı Kenan İpek'e İzmir Cumhuriyet Başsavcısı Hüseyin Baş'ı aratarak tehdit ettirmek ve ismi geçenlerle birlikte birçok savcı ve yargıcın yerlerini değiştirtmek suretiyle yargıya direk müdahale etmesi üzerine hakkında "Fezleke" hazırlandığını, Yozgatlı TBMM Başkanı ve Eski Adalet Bakanlarından birisi olan Cemil Çiçek'in Türkiye'de bağımsız yargı ölmüştür anlamındaki sözlerini ve Ergenekon Davası ile ünlenen Yozgatlı Zekeriya Öz'ün iktidarla cemaat arasındaki kirli savaşa kurban gidip iktidar tarafından bir anlamda "Milli Ordu'ya kurulan kumpasın figüranı" ilan edilerek tığ teber şahı merdan pozisyonuna getirildiğini duyunca, 29 Mart 2010 tarihinde yayınlanan Deli Fadik Tavrı ve Çapanoğlu Anayasası başlıklı yazım geldi aklıma.

Sayın Ertuğrul Özkök'e Açık Mektup

Başbakan'ın her saniye televizyonlarda bağırıp çağırarak gözümüze baka baka gerçekleri çarpıtmasına, Bekir Bozdağ'ın yerli yersiz gülümsemesine, Suat Kılıç'ın duble ödüllendirilmesine rağmen bakanlık ısrarına, Egemen Bağış'ın diplomasi dışı sululuğa kaçan davranışlarına, Bülent Arınç'ın artistik patinajlarına bile tahammül ettim. Benzeri olaylarda da aynı tahammülü gösterme gayretindeyim. Fakat!..
Mehmet Metiner, Ozan Kütahyalı, Nagehan Alçı, Nazlı Ilıcak, Akif Beki ve benzeri türdekilerin ikbal uğruna verdikleri mücadeleyse tahammül sınırlarımı aşıyor.
Fotoğraflarını gördüğüm, adlarını duyduğum an, feleğimi şaşırıyorum.

Oysa her karşı fikre tahammüllüydüm. Yanlışlarıysa tabii ki eleştirirdim. 
Herkes korku içinde iktidarı eleştiremezken, hiç sansür uygulamayan ve bunu deklare eden "Sessizliğin Sesi Grubu"nun* kurucusu olarak onları sık sık eleştirdim. Karşılığında ben de eleştirildim ve bunu gayet doğal karşıladım. Kısa zaman öncesine kadar da hiç kimse için, "şunun adını da suratını da görmesem" diye düşünmemiştim. Utanıyorum ama nihayet o dereceye de geldim.

Futbol Federasyonu, UEFA ve FIFA'ya Haddinden Fazla Açık Mektup

Bu gruba ait tüm sitelerde yayınlanan makaleler, hiçbir dönemde sansür edilmemiştir. Ayrıca Nisan 2012′den
beri de redakte edilmemekte; doğrusu ve yanlışıyla eser sahibinin gönderdiği özgün hâlde yayınlanmaktadır.
Önceleri babamın memuriyeti, daha sonraları da kendi işlerim  nedeniyle yurdumun hemen her coğrafi bölgesinde bulundum. Altı yaşından bu yana da futbol maçlarını izlemekteyim. Oturup hesaplamadım ama stadyumdu, sinemaydı, televizyondu derken izlediğim maç sayısının bin rakamını birkaç kez aştığına eminim. 

Sinema demem size ters gelmesin. Bugünkü gibi televizyonların olmadığı dönemde, ülkemizin ve dünyanın çeşitli ülkelerinde oynanan futbol maçları filme çekilir, bizler de onları sinemalarda izlerdik. 
Aslında konuyu futbolla sınırlandırmam yanlış oldu. 
Ülkemizde olmayan spor türleriyle bile sinemalarda tanıştığıma göre, spor karşılaşmaları sözcüklerini kullanmam daha doğru...

Orduyu Bitirdiniz Sıra Yargıya Geldi

Bu gruba ait tüm sitelerde yayınlanan makaleler, hiçbir dönemde sansür edilmemiştir. Ayrıca Nisan 2012′den
beri de redakte edilmemekte; doğrusu ve yanlışıyla eser sahibinin gönderdiği özgün hâlde yayınlanmaktadır.
Seçim korkusu başbakanı fena sarmış gözüküyor. Zira başbakan, Cumhuriyet savcılarının talimatıyla güvenlik güçlerinin yaptığı her operasyona ve yargı organlarının verdiği her karara "Zamanlaması manidar" ve "Zamanlaması anlamlı" demeye başladı. 

17 Aralık'ta gerçekleştirilen "Yolsuzluk Operasyonu" ile başlayan başbakandaki bu"Zamanlaması manidar" takıntısı, giderek tam bir paranoya halini almış gözüküyor."Yolsuzluk Operasyonu" ile başlayan başbakandaki  bu "Zamanlama manidar" takıntısı, savcılıkların emriyle güvenlik güçlerince Adana-Hatay-Gaziantep güzergâhında durdurulan her MİT TIR'ı ile devam etti ve en sonunda Yargıtay'ın "Şike Kararı" ile zirveye çıktı! Doğrusu; geçtiğimiz saatlerde Bağdat Caddesi'nde Aziz Yıldırım'ın karşılanması sırasında atılan sloganlar, başbakanın uykularını kaçırtacak türden sloganlardı; "Hükümet İstifa""Mustafa Kemal'in askerleriyiz", "Her yer rüşvet her yer yolsuzluk" ...vs.

Okulum

Bu gruba ait tüm sitelerde yayınlanan makaleler, hiçbir dönemde sansür edilmemiştir. Ayrıca Nisan 2012′den
beri de redakte edilmemekte; doğrusu ve yanlışıyla eser sahibinin gönderdiği özgün hâlde yayınlanmaktadır.
Bir önceki yazı: " Aileden Uzakta"...
Okulu anlatmaya başlamadan önce okula nasıl gittiğimizi anlatmak istiyorum. İlk yıllarda tramvayla, tramvaylar kalktıktan sonra da belediye otobüsüyle gidiyorduk. Ablamla evden Kadıköy İskelesi'ne kadar yürüyor, oradan Bağlarbaşı otobüsüne biniyor, meydanda otobüsten inerek okula yürüyor, akşamları da aynı şekilde eve dönüyorduk. Ancak güzergah üzerindeki Haydarpaşa Lisesi'nin de aynı saatlerde başlıyor ve dağılıyor olması bu otobüsleri zor binilir hale getirmişti. Bunun üzerine okul idaresinin girişimiyle sadece bizim okulumuza ait bir öğrenci otobüsü tahsis edildi. Bu otobüs sabahları belli bir saatte bizi

Ergenekon Savcısından İtiraf: İddianameler Düzmecedir!

Bu gruba ait tüm sitelerde yayınlanan makaleler, hiçbir dönemde sansür edilmemiştir. Ayrıca Nisan 2012′den
beri de redakte edilmemekte; doğrusu ve yanlışıyla eser sahibinin gönderdiği özgün hâlde yayınlanmaktadır.
Hayır hayır; Zekeriya Öz'den, Fikret Seçen'den veya diğerlerinden bahsetmiyorum. Bu savcı başka savcı. Bu savcı 2008 yılında kendisini Ergenekon Davası'nın savcısı ilan eden Tayyip Bey'dir. Tayyip Bey, henüz Ergenekon İddianamesi'nin bile hazırlanmadığı 15 Temmuz 2008 günü partisinin meclis grubunda yapmış olduğu konuşmada şöyle gürlüyordu:
"Ana muhalefet partisinin lider ve sözcülerinin son günlerdeki gayretkeşliğini tarih kaydetmiştir. Millet bunları da kaydetmiştir. Hukuki süreç henüz işlerken demokratik siyasi sürece darbe vurma iddiasıyla soruşturulan illegal yapılanmaların avukatlığına savunmak ancak demokratik

Polonezköy'den Betonezkent'e

Bu gruba ait tüm sitelerde yayınlanan makaleler, hiçbir dönemde sansür edilmemiştir. Ayrıca Nisan 2012′den
beri de redakte edilmemekte; doğrusu ve yanlışıyla eser sahibinin gönderdiği özgün hâlde yayınlanmaktadır.
Kullandığım tek sosyal paylaşım sitesinin ana sayfasında, Sayın Avniye Tansuğ’un, “Gürültü patırtı arasında Polonezköy beton talanına açıldı. Kim bilir kimler küpünü dolduracak?” notuna rastladım.
Aykırı sesler duyulmaya başladığına göre, dem o dem ki; hazır kıta hâlinde 24 Ocak gününü bekleyen ikinci yazım da tarihe salınmalıdır deyip, düştüm Polonezköy’ün ardına…

Yıl 1775... On sekizinci yüzyılın son çeyreği… Fırsatçı Prusya, gözü doymaz Rusya ve valsten başka derdi olmaz görünen uyanık Avusturya, cümbür cemaat; halklarının çıkardığı “Ohş! Niyam niyam! Ohhuşş!” sesleri arasında Polonya’yı işgal ediverir.

Polonyalılar, bayağı bir zaman sonra toparlanıp birlik olurlar ve 1830 yılında “Yeter artık!” diyerek bu niyam niyamcılara isyan ederler. Etmesine ederler de yaptıkları hesap bir türlü tutmaz. Ruslar kimine göre yüz yirmi bin kimine göreyse yüz on bin kişiyle biner Polonya’nın tepesine. Yiğitçe direnen Polonyalılar tam sekiz ay “Yürrüüü!” derler Moskof’a…

Kandil Riyakârlığı, Yargıtay'daki İmam ve Meclisteki Katır Çiltesi!

Bu gruba ait tüm sitelerde yayınlanan makaleler, hiçbir dönemde sansür edilmemiştir. Ayrıca Nisan 2012′den
beri de redakte edilmemekte; doğrusu ve yanlışıyla eser sahibinin gönderdiği özgün hâlde yayınlanmaktadır.
Cep telefonumu, dün akşam maksatlı olarak arabada bırakarak eve girdim. Oh dünya varmış yahu. Kandil gecelerinde telefonlarımız bir türlü susmuyor; dıt dıt dıt. Her önüne gelen kandil mesajı gönderiyor kardeşim. AKP'li belediyelerden tutun da belediye başkan aday adaylarına kadar. Malum önümüzde mahalli seçimler var ve yalakalığın bini bir para. 

Adam farz olan namazı kılmaz, orucu tutmaz, zekâtı vermez, hacca gitmez ama vacip olan kurbanı sektirmez. Hem de çifter çifter keser. Kandil günlerini kutlamayı asla ihmal etmez. En ağdalısından mesajlar çeker. Oruç tutmaz ama bayram kutlamalarından asla geri kalmaz. Sırf hava olsun diye çikolatanın en kıymetlisini alır. Bu sebepledir ki; güzelim "Ramazan Bayramı" bile onun ağzında olmuştur "Şeker Bayramı"! "Kurban Bayramı" ise dönüşmüştür kebap ziyafetine. Kesmiş olduğu kurbanın etlerini rakı eşliğinde ikram etmekten bile çekinmez utanmaz herif. 

Susun, Susun da Tarih Rahatça Ağlasın: Halet Çambel Öldü

Bu gruba ait tüm sitelerde yayınlanan makaleler, hiçbir dönemde sansür edilmemiştir. Ayrıca Nisan 2012′den
beri de redakte edilmemekte; doğrusu ve yanlışıyla eser sahibinin gönderdiği özgün hâlde yayınlanmaktadır.
Türk arkeolojisinin yaşayan son büyükannesi de öldü. 
Bu haber, ne televizyonlarda ne de gazetelerde hak ettiği yeri almadı. 
Televizyonları tüm gece; "Başbakan'ın içi boş ama bölücülük kokan konuşmaları, Bekir Bozdağ'ın nedeni anlaşılamayan yerli yersiz gülüşleri, tehlike geçti diye Bilal'in gün ışığına çıkarılması, Burhan Kuzu'nun tuhaf davranışları, insandan yapılan yağdanlıkların yağ kaçırmaları, milletin vekillerinin birbirlerine sopa atması" doldurmuştu. 

Sabah olunca yandaş, koldaş, yoldaş, yağdaş gazeteleri es geçip Hürriyet ne yapmış diye baktım. İşte Hürriyet'in 13 Ocak 2014 tarihli nüshasının

Aileden Uzakta

Bu gruba ait tüm sitelerde yayınlanan makaleler, hiçbir dönemde sansür edilmemiştir. Ayrıca Nisan 2012′den
beri de redakte edilmemekte; doğrusu ve yanlışıyla eser sahibinin gönderdiği özgün hâlde yayınlanmaktadır.
Bir önceki yazı: "ÜAKL Yollarında"...
Adli tatil bittiğinde annemle babam küçük kardeşimi de alarak Beypazarı'na döndüler. Biz ablamla okula başladık. Ablam aileden uzakta olmaya alışmış gibiydi ama ben bir türlü alışamıyordum. Bu benim kendimi bildim bileli onlardan ilk ayrılışımdı. Annemi, babamı ve küçük kardeşimi çok özlüyor, bize onların yokluğunu hissettirmemek için ellerinden geleni yapan anneannemle dedemi incitirim kaygısıyla gizli gizli ağlıyordum. Bir keresinde orta odadaki yüklüğe (dolap ) gizlenip ağlarken anneanneme yakalandım. Birlikte sarılıp ağlaştık. Anneannem benim o halime dayanamamış ve durumu anneme anlatmış olacak ki, kısa bir süre sonra annem küçük kardeşimi yanına alarak bizim yanımıza geldi ve okullar kapanana kadar bizimle kaldı. 

Müftü Efendi Bize "Küfürbaz" Demiş, Varın Ona Deyin ki...

Bu gruba ait tüm sitelerde yayınlanan makaleler, hiçbir dönemde sansür edilmemiştir. Ayrıca Nisan 2012′den
beri de redakte edilmemekte; doğrusu ve yanlışıyla eser sahibinin gönderdiği özgün hâlde yayınlanmaktadır.
Müfettiş olarak, görev yaptığı müftülüğe birkaç kere gitmiştim. Doğrusu çok da sevmiştim kendisini ki; bu sevgim hala da fazla eksilmiş değildir. Nedense delikanlı bir yanı vardır benim için. Teftişlerden birinde fark ettim ki; müftü efendi, yönetimindeki vakfın paralarıyla, oturduğu lojmanı baştan ayağa tefriş etmiş. Beyaz eşyadan tutun da, yatağa, bazaya, halıya, koltuk takımlarına, televizyona, perdeye, halıya, yatmış olduğu yatağın yorganına, yastığına, nevresimine ve banyodaki bornozuna varıncaya kadar alıp donatmış oturduğu lojmanı.

Bunun sebebini sorduğumda verdiği cevap;
-"Müfettişim, bugün kaymakam ve valiler de öyle yapıyorlar. Sonra gelenler sadece valizini alıp gidiyorlar. Çünkü oturdukları lojmanlar bütün eşyalarıyla hazır vaziyette. Müftüler neden aynısını yapmasınlar? Onların valilerden, kaymakamlardan neyi eksik?"

-"Olmaz hocam" dedim. "Siz bu paraları cami kapılarından 'camiye yardım', "Kur'an Kursuna yardım' diye topluyorsunuz. Şimdi bu bağış paralarını, toplama amacından başka yerlere harcarsanız Allah'ın adını ve dini kullanarak insanlara yalan söylemiş ve onları kandırmış olursunuz. Hem sizden sonra gelen müftünün hanımı, bakalım sizin hanımın beğendiği eşyaları ve beğendiği renkleri beğenecek mi? Beğenmezse ne olacak? Bunca eşya israf mı olacak..."

Şakkadak Cukkadak Lüppedek

Bu gruba ait tüm sitelerde yayınlanan makaleler, hiçbir dönemde sansür edilmemiştir. Ayrıca Nisan 2012′den
beri de redakte edilmemekte; doğrusu ve yanlışıyla eser sahibinin gönderdiği özgün hâlde yayınlanmaktadır.
Aloooooooo!
Sesim geliyor mu?
Geliyorsa mesele yok.
Demek ki siz duyacaksınız ben de boşa nefes tüketmemiş olacağım.

Malumunuzdur: Geçen günlerde, “Gezi Olayları”nı belgesel yapan “Yönetmen Serkan Koç”; Başbakan'a hakaret ile halkı tahrik ederek kin ve düşmanlığa yöneltme suçlarından, şüpheli sıfatıyla savcılıkta ifade verdi.

Belgeselin, “Belgelere, gerçek olaylara dayanan; belge niteliği taşıyan yapıt” demek olduğunu hepimiz biliriz. Yani belgeselin özelliği; gerçeklere dayanması, belge niteliğinde olmasıdır.

Şimdi, o savcıları yönlendiren “Tak derler emri alırım, şak der uygularım!” felsefesinin emredicisine sormalı: Gerçekler seni bu kadar çok mu korkutuyor? Madem korkuyorsun; “zulmetmek, devlet hazinesini talan etmek, halkın malını ona buna peşkeş çekmek, insanları yokluk içinde inim inim inletmek, bir tiran edasıyla aklına esen her şeyi yapmak, terör örgütleriyle halay çekmek” niye?

Diyanet'te Kur'an Cüz'ü Çantaları Üzerinden Yapılan Yolsuzluk

Bu gruba ait tüm sitelerde yayınlanan makaleler, hiçbir dönemde sansür edilmemiştir. Ayrıca Nisan 2012′den
beri de redakte edilmemekte; doğrusu ve yanlışıyla eser sahibinin gönderdiği özgün hâlde yayınlanmaktadır.
Geçenlerde Van Erciş Müftülüğü'nde çalışmakta olan ve çok sevdiğim ve beni de çok sevdiğine inandığım bir arkadaşım aradı.

-"Hocam" dedi, "M.S. isimli bir kişi, bizim müftülüğün resmi e-posta adresine bir e-posta göndermiş. e-postasında sizden de söz ediyor".
-"Hayırdır Saitçiğim" dedim, "M.S. ne diyor benim hakkımda?".

Sevgili Sait, şok olmuş vaziyette ve üzüntülü bir ses tonuyla okudu M.S'nin benim hakkımda yazdıklarını. M.S'nin pek çok kişi ve kurum ile birlikte Erciş Müftülüğü'ne de gönderdiği e-postada benim hakkımda yazdıkları şuydu: "Bilhassa çok merak ediyorum! 'Diyanet’teki Ebû Cehil Adaleti' başlıklı ve sair yazıları internette dolaşan eski Vakıf Müfettişi Ömer SAĞLAM; bildiklerimi bilseydi veya bir kısım belgeleri ya da sadece en son düzenlenen Müfettiş Raporlarını kendisine ulaştırsaydım acaba nasıl bir yazı yazardı? (Ne yazık ki o da birçok sıkıntıya maruz bırakıldıktan sonra sonunda işten de atılmıştır)" 

Suriye Ulusal Konseyi'nde Türkmen Bulunmuyor. Şu Hâlde...

Bu gruba ait tüm sitelerde yayınlanan makaleler, hiçbir dönemde sansür edilmemiştir. Ayrıca Nisan 2012′den
beri de redakte edilmemekte; doğrusu ve yanlışıyla eser sahibinin gönderdiği özgün hâlde yayınlanmaktadır.

2014 yılı Türkiye için bir hayli hareketli geçecek gibi gözüküyor. 17 Aralık depreminin artçı şokları hala devam ediyor. Bu şoklardan sonuncusu dün (02.01.2014) Hatay Reyhanlı'da yaşanmış bulunuyor. Suriye sınırındaki Kırıkhan'da yüklü bir TIR ele geçiriliyor. Polis ve jandarma, devlet ciddiyetine uyarak ve görevleri gereği,  şüphe üzere durdurdukları TIR'da arama yapmak istiyor. Ancak o da nesi? Hatay Valiliği söz konusu TIR'da arama yapılmasına izin vermiyor ve arkasından TIR sırra kadem basıyor! Çünkü  TIR'da taşınan malzeme "Devlet Sırrı" imiş! Jandarma ve Kırıkhan Cumhuriyet Başsavcılığına ise sadece konuya ilişkin "TUTANAK" düzenlemek kalıyor. Tutanağa göre; TIR, MİT'in kontrolünde seyrüsefer yapıyormuş!

Oysa Danıştay, adli kolluğun cumhuriyet savcısını kaale almaması yönünde yapılan "Adli Kolluk Yönetmeliği"ni iptal ederek, yönetmeliğin eski halinin, yani polis ve jandarmanın gerektiğinde savcının emrinde olduğunu düzenleyen mevzuatın geçerli olduğuna karar vermemiş miydi? Hani Türkiye bir hukuk devletiydi ve hani Türkiye'de bağımsız yargı vardı ve hiç kimse yargıya emir veremez ve etkileyemezdi.

BAĞIŞLAYIN; BİZE VERECEK KİTABINIZ YOK MU?

Bu gruba ait tüm sitelerde yayınlanan makaleler, hiçbir dönemde sansür edilmemiştir. Ayrıca Nisan 2012′den
beri de redakte edilmemekte; doğrusu ve yanlışıyla eser sahibinin gönderdiği özgün hâlde yayınlanmaktadır.
İzlenimlerime göre; iktidarın normal olarak götürmekle görevli olduğu hizmetleri esirgediği bir ilçemiz var. Uzaktan bakıldığında tuzu kuru insanların oturduğu bir yer olduğunu düşünürsünüz. 
Oysa iş hiç de öyle değil. 
Hepsi sizin gibi, bizim gibi; memur, işçi, çiftçi, esnaf ve eğer denizde balık bırakmışsak balıkçı…

Yaz biter bitmez vapur seferlerinin bile yapılmadığı, yaptırılmadığı bir yerdir orası. 
Sonbahardan itibaren saatler çok ağır geçer orada. 
  • ALINTI YAPMAK İÇİN

    • Yazarlarımızın makaleleri ve Sayın Günay Tulun'a ait şiirlerin, "Radyo-TV ile diğer basın ve yayın organlarında" yayım ilkesi: Önceden haber verme, eserin aslına sadık kalma, eser sahibiyle alıntının yapıldığı yer adlarını anlaşılır bir açıklıkla belirtmektir. Yayın öncesi bildirim imkânının bulunamadığı aniden gelişen durumlardaysa nezaket gereği, [sessizliginsesi.tr@gmail.com] adresine yayın sonrası bilgi gönderilmesini rica eder; tüm yayınlarınızın başarılı geçmesini dileriz.
  • ESER EKLEMEK İÇİN

    • "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm basılı ya da dijital yayın sayfalarında halkımızın geniş dünya ilgisine uygun olarak her türlü konuya yer verilmiştir. Yayınlanan fotoğrafların büyük bir kısmı "Kadim Okurlarımız" tarafından gönderilmiştir. Fotoğraf ve çizgi resimlerde "İlişkinlik-Telif Hakkı" konusunda tereddüt oluştuğunda bu eserleri yayından çekme hakkımız saklıdır. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm gazete, dergi, site, blog gibi yayın araçlarında yayınlanan makale ve diğer yazı türleriyle fotoğraf, resim, yorum gibi her türlü eserin; üçüncü şahıs, kurum ve kuruluşlara karşı her türlü sorumluluğu, bu eserlerin sahibi olan yazar, gönderici ve ekleyicilerine aittir. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"nun yayın organlarına kayıt edilen ya da kaydedilmek üzere gönderilen eserlerin, telif hakları konusunda problemsiz olmaları önemli ve gereklidir. Yayın Kurulu, gönderilen eserleri yayınlamaktan vazgeçebileceği gibi, dilediği yayın organlarından birinde ya da hepsinde aynı anda ya da değişik zamanlarda yayınlayabilir, yayınlamak isteyen üçüncü şahıslara, tüzel kişiliklere ve kurumlara onay verebilir ya da onlar tarafından yayınlanmasını engelleyebilir. Yalnız şu unutulmamalıdır ki bu eserler, okura saygı kuralı gereği Türkçe kurallarına uygun olmalıdır. Yazılar yayınlandıktan sonra, yazar ya da ekleyicisi; istifa, uzaklaştırılma, çıkarılma dâhil herhangi bir nedenle yazı göndermesi sonlandırılmış olsa dahi "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu Yayın Kurulları"nın oy birliği içeren onay kararı olmadan eserlerinin kayıtlarımızdan ihracını isteyemez, istediği takdirde bunun reddedileceğini en baştan bilmelidir. Gönderici ve yazarlarımızın bu konuya önceden dikkat etmeleri, ileride ihtilaf doğmaması için baştan eser göndermemeleri gerekmektedir. Yayın organlarımıza ekleme yapanlar, bu konudaki sorumluluklarını okumuş ve kabul etmiş sayılacaklardır. Uzun süre yazı göndermeyen ya da yazmayı bırakan köşe yazarlarımızın o güne kadar gönderdikleri tüm yazılar "Konuk Yazarlar" bölümüne aktarılarak yeniden yazı göndermeye başladığı güne kadar köşesi kapatılır. Köşeyi kapama ya da kapatılan köşeyi açıp açmama konusunda karar sahibi, "Sessizliğin Sesi Grubu" ile "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"dur. İhtilaf durumunda, İstanbul'un Kadıköy Mahkemeleri yetkilidir.
  • YORUM YAZMAK İÇİN

    Sayın Okurlarımız: Yorumlarınızı; Grubumuza ait "Google, Yahoo, Mynet, Hotmail, TurTc " ve diğer posta adreslerimize göndermek yerine, "Yorum bölümü açık olan sitelerimiz"deki; yorum yazmak istediğiniz yazının alt kısmında yer alan "Yorum", "Yorum Yapın", "Yorum Yaz" veya "Yorum Gönder" tuşlarını kullanarak doğrudan kaydetme olanağınız bulunmaktadır. Yazacağınız yorumlarınızın; gecikmeksizin, anında yayına girmesini dilerseniz bu yolu tercih etmenizi, saygılarımızla öneririz.

Google'da Webler Arası ve Site İçi Arama

*TATİL ve DİNLENME
Marmara Adası
DAVRAN MOTEL

*HASTANE RANDEVU SİSTEMİ
182 Merkezi Hekim Randevu Sistemi ile RANDEVU ALMA

FotoğrafımGrup Kimliğini Görüntülemek İçin Tıklayın




HABERCİDEN, "Yazarlar ve Ozanlar" ile "Sessizliğin Sesi" Gruplarına Ait Özgün Bir Kanaldır.