İstanbul'da Yaz Keyfi

Bu gruba ait tüm sitelerde yayınlanan makaleler, hiçbir dönemde sansür edilmemiştir. Ayrıca Nisan 2012′den
beri de redakte edilmemekte; doğrusu ve yanlışıyla eser sahibinin gönderdiği özgün hâlde yayınlanmaktadır.
Bir önceki yazı: " Tatiller ve İstanbul"...
Yaz gecelerinin vazgeçilmezlerinden biri de yazlık sinemalardı. Hemen her mahallede böyle bir sinema vardı. Bu sinemalar genellikle apartmanlar arasında kalmış büyük bir bahçe içinde olurdu. Bahçenin bir tarafında yüksekte kocaman bir beyaz perde olur, film bu perdeye yansıtılır, seyirciler sıra sıra dizilmiş tahta sandalyelere oturarak, kapıdan aldıkları ya da dışarıdan getirdikleri kuruyemişlerini yerken filmi izlerlerdi. Çevredeki apartmanların balkonları bu sinemaların ücretsiz localarıydı. Ancak perdenin arkasında kalan apartmanların sakinleri çok şanssızdılar çünkü filmlerin sadece sesini duymakla yetinmek zorundaydılar. Tek bilete genellikle üst üste iki film gösterilir, en son vizyona giren Türk filmlerinin yanı sıra Türkçe seslendirilmiş eski yabancı filmler de oynatılırdı. Burada seyrettiğimiz filmler Beypazarı'nda aylar sonra gösterime girdiğinden tatil dönüşünde arkadaşlarımıza bunları ballandıra ballandıra anlatırdık.

Geçici Köy Korucuları Silahlı İsyana mı Hazırlanıyor?

Bu gruba ait tüm sitelerde yayınlanan makaleler, hiçbir dönemde sansür edilmemiştir. Ayrıca Nisan 2012′den
beri de redakte edilmemekte; doğrusu ve yanlışıyla eser sahibinin gönderdiği özgün hâlde yayınlanmaktadır.
İki gün önce medyaya düşen bir haber, beni oldukça düşündürdü. Düşündürmek ne kelime, korkuya bile kapıldım bir ara! Habere göre; Geçici Köy Korucuları arasında yapılan bir araştırmaya göre, korucular "Devlet bizi tasfiye ederse silahlarımızı bırakmayız" diyorlarmış! Diyarbakır Siyasal ve Sosyal Araştırmalar Enstitüsü’nün (DİSA), yapmış olduğu ve "Geçmişten Günümüze Türkiye’de Paramiliter Bir Yapılanma: Köy Koruculuğu Sistemi" ismiyle kitaplaştırdığı bir araştırmaya göre; Devlet ile PKK arasında kaldıklarını anlatan ve 1 Şubat 2013 tarihi itibarıyla sayıları toplam 49.195 olarak verilen korucuların açıklamalarının özü şuymuş: “Silahlarımızı bıraktığımızda PKK’nın hedefi oluruz. Devlet eğer güvence vermeden bizi tasfiye ederse, biz de isyan ederiz. Teröre karşı devlet dursa da biz durmayız”!(1).

Doğrusu korucuların bu çıkışı, devlet için bir tehdit mi, yoksa kendilerini emniyet ve sosyal güvenlik açısından garanti altına alma çabası mı pek kestiremedik! Ancak şu konuda haklı korucular: Devlet vatandaşının güvenliğini sağlamak ve onları terör tehdidinden emin kılmak zorundadır. Aksi takdirde, devletin acziyeti gündeme gelir ki; bu da vatandaşın devlete güvenini sarsar ve onu kendisine güvende hissedeceği başka arayışların içine iter.

2013 İstanbul'unda Bir Marmara Adası Daha Kayboldu da Haberimiz Olmadı

Bu gruba ait tüm sitelerde yayınlanan makaleler, hiçbir dönemde sansür edilmemiştir. Ayrıca Nisan 2012′den
beri de redakte edilmemekte; doğrusu ve yanlışıyla eser sahibinin gönderdiği özgün hâlde yayınlanmaktadır.
İyi saatte olsunlara mı karıştı, gulyabaniler mi götürdü, anlamak mümkün değil.
Kafamız; “Darbeci, Gezici, Ergenekoncu, Balyozcu; AVM’ci, rantçı, şakşakçı, satıcı; yalancı, iftiracı, bölücü ve bilumum cı, ci, cu, cü”lerle meşgulken, İstanbul’un bir adası daha kayıplara karıştı.
Gel de çık işin içinden.

Geçen gün, İstanbul’un ünlü “Kızıl Adaları”nı anlatan “Vordonisi Yazıları”yla ilgili bir soruyu cevaplarken, adaları saymak gerekti. Başladım tabii…
Yanımdaki arkadaş kolumu dürttü:
- Ne ada dedin, ne ada?
Sayımı yeniledim:
- Tavşan Adası, Sivriada, Yassıada…
- Anlamadım!
Yine baştan aldım:

Öğretmen Bir Peygamberin Cahil Ümmeti: Müslümanlar!

Bu gruba ait tüm sitelerde yayınlanan makaleler, hiçbir dönemde sansür edilmemiştir. Ayrıca Nisan 2012′den
beri de redakte edilmemekte; doğrusu ve yanlışıyla eser sahibinin gönderdiği özgün hâlde yayınlanmaktadır.
Zavallı İslam Dünyası; asırlardır kan ve göz yaşı içinde yüzüyor! Kimisi "Allah'u ekber" diyerek birbirini boğazlıyor, kimisi de boğazlanmaktan korktuğu için yurdunu ve yuvasını terk edip başka din mensuplarına sığınmak için çabalarken denizlerde boğuluyor! Ölen de Müslüman, öldüren de! Kaçan da Müslüman, kaçıran da! Ve üstelik Müslümanlar, bütün bunları, sözüm ona din ve Allah adına yapıyorlar. 

Ancak, din dedikleri İslam değil, kitap dedikleri Kur'an değil, Peygamber dedikleri Hz. Muhammed (s.a.v) değil! Sadece onların isimlerini kullanıyorlar. Aslında herkes kendi muhayyilesinde yaratmış olduğu dini yaşıyor. Yaşamakla kalmıyor, bir de bunu başkalarına dayatıyor. Zaten bütün kavga ve niza da buradan çıkıyor. Oysa "Ben Müslümanım" diyen herkes, gerçek Allah, gerçek Kur'an ve gerçek Peygamber etrafında toplansa hiç mesele kalmayacak, hiçbir maraza çıkmayacak. 

F ve S Tipi Evler de Dikizlenecek mi?

Bu gruba ait tüm sitelerde yayınlanan makaleler, hiçbir dönemde sansür edilmemiştir. Ayrıca Nisan 2012′den
beri de redakte edilmemekte; doğrusu ve yanlışıyla eser sahibinin gönderdiği özgün hâlde yayınlanmaktadır.
Dershanelerin kapatılacak olması, en çok Gülen Cemaati'ni telaşlandırmış bulunuyor. Öyle ya; en büyük gelir kapıları kapanmakla karşı karşıya. Cemaat, en küçük ilçelere varıncaya kadar dershanelerini yaymış bulunuyor. Dolayısıyla; dershanelerin kapatılması, en çok onları etkileyecektir. Bu sebeple; cemaatin mevkutelerinde yazan erbabı kalem, yavaştan yavaştan hükümete yaylım ateşi açmaya başladı bile. Fethullah Gülen ise cemaat mensuplarını sabırlı olmaya, incinseler de incitmemeye ve hacet namazı kılmaya davet etmiş bulunuyor...

Dershaneler kapatılır mı bilmem. Galiba hükümet bu kararından geri dönme manevraları yapmaya başladı. Zira dünkü bakanlar kurulu toplantısında Tayyip Bey, konunun taraflarının dinlenmesi ve görüşlerinin alınması konusunda Milli Eğitim Bakanı'na talimat

Gizem'den Mektup Var... Desteğinizi İstiyoruz

Büyüterek okumak için resmi tıklayınız
Greenpeace, Gazprom, Rusya ve Gizem olayını duymayan kalmamıştır. Çok uzun zamandır gündemde ve o yeri koruyor. 

Gezegenimizin geleceği için, Rus Gazprom şirketinin yaptığı ve hâlen sürdürmekte olduğu uygulamaların yanlışlığını ortaya döken ve dünyaya duyurmayı başaran barış dolu Greenpeace eyleminin içinde yer alan yiğit kızımız Gizem; bir mektup yollamış.  

O bizler için; o soğuk ülkede, o buzlar ülkesinde canını ortaya koyarken, bizler, sıcacık koltuklarımızda, sımsıcak yataklarımızda korunmaktayız soğuktan. Gizem ve arkadaşları da korunmayı hak etmedi mi sizce...

Tatiller ve İstanbul

Bu gruba ait tüm sitelerde yayınlanan makaleler, hiçbir dönemde sansür edilmemiştir. Ayrıca Nisan 2012′den
beri de redakte edilmemekte; doğrusu ve yanlışıyla eser sahibinin gönderdiği özgün hâlde yayınlanmaktadır.
Bir önceki yazı: " O Yılların Moda Oyunları"...
20 Temmuz'da, adli tatil başlar başlamaz, İstanbul'a, anneannemle dedemin yanına giderdik. Anneannemlerin ahşap evi üç katlı bir apartmana dönüştürülmüştü ve 3. katta anneannemler, 2. katta da küçük dayımlar oturuyordu. Bu yüzden evde, dayımın oğlu Aykut ve Aytun'la beraber, 5 kişilik bir çocuk ordusu oluyorduk. Birlikte oyunlar oynar, şarkılar söyler, ailecek gezmelere giderdik.

O zamanlar daha İstanbul'un her yerinden denize girilebiliyordu. Kurbağalıdere'de sandalcı teyzeden bir sandal kiralar, Fenerbahçe açıklarında demir atardık. Ben sudan çok korkardım. Herkes, benden küçükler bile korkmadan sandaldan denize atlarlar, ben

Kahraman Kime Denir?

Bu gruba ait tüm sitelerde yayınlanan makaleler, hiçbir dönemde sansür edilmemiştir. Ayrıca Nisan 2012′den
beri de redakte edilmemekte; doğrusu ve yanlışıyla eser sahibinin gönderdiği özgün hâlde yayınlanmaktadır.
Bugün 10 Kasım! Büyük bir insanın, Mustafa Kemal Atatürk´ün aramızdan ayrılışının 75. ölüm yıldönümü. Hepimiz biliyoruz ki "Birinci Dünya Savaşı" sonrasında yurdumuz tam bir enkaz hâlindeydi. Elde bir şey kalmamış, halk aç ve inanılmaz derecede fakirdi.

İşte o anda; kaybettiğimiz güveni yeniden kazandıran bir önder çıktı ortaya. Türk'ün hür ve bağımsız olarak yaşayacağını, yurdunu ve bayrağını düşmana çiğnetmeyeceğini söyleyen bir kahraman. Mustafa Kemal!..

“Atatürk’le Birlikte Slogan Attık” Desem Bana Güler misiniz?

Bu gruba ait tüm sitelerde yayınlanan makaleler, hiçbir dönemde sansür edilmemiştir. Ayrıca Nisan 2012′den
beri de redakte edilmemekte; doğrusu ve yanlışıyla eser sahibinin gönderdiği özgün hâlde yayınlanmaktadır.
Meşhur fıkradır; öbür dünyada olup bitenleri merak eden Nasrettin Hoca, komşularının bütün karşı çıkmalarına karşın bir gün mezarlıkta bulunan boş bir mezara girmiş, ne olup biteceğini beklemeye başlamış. Gece yarısına doğru yandaki yoldan bir şangırtı, bir gürültüdür kopmuş. Hoca ne olup bittiğini anlamak için başını mezardan çıkarıp bakmış. Hocanın başını çıkarmasıyla da kıyamet kopmuş! Meğer o sırada, yoldan üzerlerinde kap, kacak, çanak, çömlek ve fincan türünden züccaciye malzemeleri taşıyan bir katır kervanı geçiyormuş. Katırlar karanlığın ortasında hocayı görünce ürküp şaha kalkmışlar ve üzerlerinde bulunan onca yükü kırıp dökmüşler.

Kervancılar, bu katırlar neden ürktü diye aranıp dururken, boş mezar çukurunda duran hocayı fark etmişler ve çekip çıkarmışlar. Sonra da “Sen burada ne arıyorsun be adam” deyip hocayı bir güzel pataklamışlar. Üstü başı kan revan içinde köye dönen hocaya komşuları; 

Komedyen, Zalim, Nankör ve Dalkavuk

Sizlere, eskiye hatta düne bile gitmeden, yalnızca bugüne ait haberlerde bulabileceğiniz zulümler demetinden birkaç çeşni sunuyorum.

Okusanız da okumazsanız da; okuyup kafayı çalıştırsanız da çalıştırmasanız da; okuduktan sonra ne yapmanız gerektiğini kavrayabilseniz de kavrayamasanız da hepinize sevgiler!..

Başbakan, mikrofonları görünce her zamanki gibi yine döktürmüş:
  • Üç “durun rakamla da yazayım 3” çocuk yapın. Hatta üç de yetmez 5 “bu kez yazıyla da yazıyorum beş” çocuk istiyorum. 
Tüm kararları kendisinin aldığı “Bakanlar Kurulu”ndaysa insanın en hayati organlarından olan gözden başlayarak ağız, diş tedavi ücretleri, bunlarla ilgili ilaçlar ve bunların dışında kalan birçok ilaç da SGK kapsamı dışına atılmaya hazırlanıyor. Yani: Gözlerinden hasta mısın? Bastır parayı muayene ol! Doktor reçete mi yazdı? Bastır parayı al ilacı… Gözlük mü lazım? Göz ameliyatı mı? Anca gidersin. Basacaksın parayı, alacaksın tamamını…

Türküm, Doğruyum, Odunum, O Hâlde Yanmaya Müstahakım

Bu gruba ait tüm sitelerde yayınlanan makaleler, hiçbir dönemde sansür edilmemiştir. Ayrıca Nisan 2012′den
beri de redakte edilmemekte; doğrusu ve yanlışıyla eser sahibinin gönderdiği özgün hâlde yayınlanmaktadır.
Yıl, 1970’ler. Sovyet sisteminin dipdiri ayakta olduğu soğuk savaş yılları. Yer Özbekistan’ın başkenti Taşkent. Yavuz Bülent Bakiler, Kültür Bakanlığı adına Taşkent Film Festivali için Özbekistan’a gidiyor. Yavuz Bülent Bakiler’in Özbekistan’da geçen anılarını da anlattığı “Türkistan Türkistan” isimli kitabında can yakıcı anılar yer alıyor. Bu anılardan birisi de Taşkent’te kalmış olduğu otelde, muhtemelen birinci cihan harbinin devam ettiği yıllarda kan davası yüzünden yurtlarını terk edip önce Batum’a, oradan da Taşkent’e gidip yerleşen Diyarbakırlı bir ailenin çocuğu olan delikanlı ile aralarında geçen diyalog.

O Yılların Moda Oyunları

Bu gruba ait tüm sitelerde yayınlanan makaleler, hiçbir dönemde sansür edilmemiştir. Ayrıca Nisan 2012′den
beri de redakte edilmemekte; doğrusu ve yanlışıyla eser sahibinin gönderdiği özgün hâlde yayınlanmaktadır.
Bir önceki yazı: " Oyun Günleri"...
"Amiral Battı" oyununda yan yana iki büyük kare çizilir, bu kareler enine ve boyuna 10 a bölünerek küçük karelere ayrılır, üstlerine soldan sağa doğru harfler, sol yanlarına da yukarıdan aşağıya rakamlar yazılarak her karenin koordinatlarla tarifi sağlanırdı. (örneğin 2a, 5c vb.) Bu karelerden birincisi kendi denizimiz, ikincisi de karşımızdakinin denizi olurdu. 

Herkes karşısındakine göstermeden kendi denizine gemilerini işaretlerdi. (4 tane tekli, 3 tane ikili, 2 tane üçlü, 1 tane de 4'lü yani amiral gemisi) Tekli gemiler tek kare boyunca, ikililer iki, üçlüler 3, dörtlü ise 4 kare boyunca uzanırdı. Gemilerin birbirine değmemesi kuraldı. Oyuna başlayan bir kareyi tarif eder, örneğin 3c, 6b gibi, diğerinin o karede bir gemisi varsa ve tekliyse battı, daha büyük bir gemiyse yara aldı der ve

"Türkeş Bey" Söylemi Yanlıştır

Bu gruba ait tüm sitelerde yayınlanan makaleler, hiçbir dönemde sansür edilmemiştir. Ayrıca Nisan 2012′den
beri de redakte edilmemekte; doğrusu ve yanlışıyla eser sahibinin gönderdiği özgün hâlde yayınlanmaktadır.
Öteden beri rahatsız olduğum ve son derece hatalı bulduğum bir söylem vardır. "Nedir o rahatsız olduğunuz ve hatalı bulduğunuz söylem" derseniz; cevabım hazırdır "Türkeş Bey" söylemi! Evet, açık söylemek gerekirse ben bu "Türkeş Bey" söyleminden hem Merhum  Alparslan Türkeş adına, hem de Türk Milleti'nin ses bayrağı olan "Güzel Türkçe'miz" adına çok rahatsız oluyorum arkadaş.
 
Aslına bakarsanız bu söylem, sadece beni değil, birçok Ülkücüyü, Türk Milliyetçisini ve hatta Türkçe üzerine ihtisas yapmış birçok dil bilimciyi ve edebiyatçıyı da rahatsız etmektedir. Daha doğrusu etmelidir diye düşünüyorum. Çünkü ilk bakışta insana son derece iyi niyetli, masum ve doğru söylenmiş bir tabir gibi geliyorsa da "Türkeş Bey" söylemi, en başta Türkçe yazım kurallarına, bir başka tabirle Türkçe imla kurallarına aykırı bir söyleyiş ve yazılıştır.
  • ALINTI YAPMAK İÇİN

    • Yazarlarımızın makaleleri ve Sayın Günay Tulun'a ait şiirlerin, "Radyo-TV ile diğer basın ve yayın organlarında" yayım ilkesi: Önceden haber verme, eserin aslına sadık kalma, eser sahibiyle alıntının yapıldığı yer adlarını anlaşılır bir açıklıkla belirtmektir. Yayın öncesi bildirim imkânının bulunamadığı aniden gelişen durumlardaysa nezaket gereği, [sessizliginsesi.tr@gmail.com] adresine yayın sonrası bilgi gönderilmesini rica eder; tüm yayınlarınızın başarılı geçmesini dileriz.
  • ESER EKLEMEK İÇİN

    • "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm basılı ya da dijital yayın sayfalarında halkımızın geniş dünya ilgisine uygun olarak her türlü konuya yer verilmiştir. Yayınlanan fotoğrafların büyük bir kısmı "Kadim Okurlarımız" tarafından gönderilmiştir. Fotoğraf ve çizgi resimlerde "İlişkinlik-Telif Hakkı" konusunda tereddüt oluştuğunda bu eserleri yayından çekme hakkımız saklıdır. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm gazete, dergi, site, blog gibi yayın araçlarında yayınlanan makale ve diğer yazı türleriyle fotoğraf, resim, yorum gibi her türlü eserin; üçüncü şahıs, kurum ve kuruluşlara karşı her türlü sorumluluğu, bu eserlerin sahibi olan yazar, gönderici ve ekleyicilerine aittir. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"nun yayın organlarına kayıt edilen ya da kaydedilmek üzere gönderilen eserlerin, telif hakları konusunda problemsiz olmaları önemli ve gereklidir. Yayın Kurulu, gönderilen eserleri yayınlamaktan vazgeçebileceği gibi, dilediği yayın organlarından birinde ya da hepsinde aynı anda ya da değişik zamanlarda yayınlayabilir, yayınlamak isteyen üçüncü şahıslara, tüzel kişiliklere ve kurumlara onay verebilir ya da onlar tarafından yayınlanmasını engelleyebilir. Yalnız şu unutulmamalıdır ki bu eserler, okura saygı kuralı gereği Türkçe kurallarına uygun olmalıdır. Yazılar yayınlandıktan sonra, yazar ya da ekleyicisi; istifa, uzaklaştırılma, çıkarılma dâhil herhangi bir nedenle yazı göndermesi sonlandırılmış olsa dahi "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu Yayın Kurulları"nın oy birliği içeren onay kararı olmadan eserlerinin kayıtlarımızdan ihracını isteyemez, istediği takdirde bunun reddedileceğini en baştan bilmelidir. Gönderici ve yazarlarımızın bu konuya önceden dikkat etmeleri, ileride ihtilaf doğmaması için baştan eser göndermemeleri gerekmektedir. Yayın organlarımıza ekleme yapanlar, bu konudaki sorumluluklarını okumuş ve kabul etmiş sayılacaklardır. Uzun süre yazı göndermeyen ya da yazmayı bırakan köşe yazarlarımızın o güne kadar gönderdikleri tüm yazılar "Konuk Yazarlar" bölümüne aktarılarak yeniden yazı göndermeye başladığı güne kadar köşesi kapatılır. Köşeyi kapama ya da kapatılan köşeyi açıp açmama konusunda karar sahibi, "Sessizliğin Sesi Grubu" ile "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"dur. İhtilaf durumunda, İstanbul'un Kadıköy Mahkemeleri yetkilidir.
  • YORUM YAZMAK İÇİN

    Sayın Okurlarımız: Yorumlarınızı; Grubumuza ait "Google, Yahoo, Mynet, Hotmail, TurTc " ve diğer posta adreslerimize göndermek yerine, "Yorum bölümü açık olan sitelerimiz"deki; yorum yazmak istediğiniz yazının alt kısmında yer alan "Yorum", "Yorum Yapın", "Yorum Yaz" veya "Yorum Gönder" tuşlarını kullanarak doğrudan kaydetme olanağınız bulunmaktadır. Yazacağınız yorumlarınızın; gecikmeksizin, anında yayına girmesini dilerseniz bu yolu tercih etmenizi, saygılarımızla öneririz.

Google'da Webler Arası ve Site İçi Arama

*TATİL ve DİNLENME
Marmara Adası
DAVRAN MOTEL

*HASTANE RANDEVU SİSTEMİ
182 Merkezi Hekim Randevu Sistemi ile RANDEVU ALMA

FotoğrafımGrup Kimliğini Görüntülemek İçin Tıklayın




HABERCİDEN, "Yazarlar ve Ozanlar" ile "Sessizliğin Sesi" Gruplarına Ait Özgün Bir Kanaldır.