10. Yıl Nutku [MUSTAFA KEMAL ATATÜRK]

Türk Milleti!
Kurtuluş Savaşı’na başladığımızın on beşinci yılındayız.
Bugün Cumhuriyetimizin onuncu yılını doldurduğu en büyük bayramdır.
Kutlu olsun!
*
Şu anda, büyük Türk milletinin bir ferdi olarak, bu kutlu güne kavuşmanın en derin sevinci ve heyecanı içindeyim.
*
Yurttaşlarım!
Az zamanda çok ve büyük işler yaptık. Bu işlerin en büyüğü, temeli, Türk kahramanlığı ve yüksek Türk kültürü olan Türkiye Cumhuriyeti’dir. Bundaki muvaffakiyeti, Türk milletinin ve onun değerli ordusunun bir ve beraber olarak, azimkârane yürümesine borçluyuz. Fakat yaptıklarımızı asla kâfi göremeyiz; çünkü, daha çok ve daha büyük 
işler yapmak mecburiyetinde ve azmindeyiz.

Cumhuriyeti Ölümüne Kurduk Ölümüne Sahip Çıkarız

Bu gruba ait tüm sitelerde yayınlanan makaleler, hiçbir dönemde sansür edilmemiştir. Ayrıca Nisan 2012′den
beri de redakte edilmemekte; doğrusu ve yanlışıyla eser sahibinin gönderdiği özgün hâlde yayınlanmaktadır.
"Büyük Millet Meclisi'nin Bütün İslam Âlemine Beyannamesi (09 Mayıs 1920)"

İslam Dünyasına

"Güney çöllerinin bir köşesinde arzın seslerini dinleye dinleye yatan şanlı Peygamberimizin ruhlarımızla birleştirdiği İslam kardeşlerimiz, DİN-İ MÜBÎN'İN SON ASKERİ, kuşatılmış bir kale içinde size hitap ediyor.

Her yerden üstümüze saldırarak, yüksele yüksele Osmanlı ülkesini büsbütün boğmak isteyen ölüm kuvvetleri tehlikelerle çevrili bir ada içinde kalmış gibiyiz. Size nidalarını yetiştirmek isteyenler, öfke ve kin ufuklarından kopup gelen tehdit ve küfürler, yalan ve iki yüzlülük gürültüleri arasında gerçeğin sesini duyurmayı başarabilecekler mi?

Bir Çanta Bir Çoban Bir Öykü

Böyle bir konuyu yavaş yavaş, insanı hazırlaya hazırlaya vermenin hiçbir anlamı yok. Doğrudan söze girip başlayacaksın anlatmaya...
Şaşıran şaşırır, şaşırmayanlarsa akıllarındaki ilk şeyi söyler.

Olayı, duymamış okurlarımız için özetliyorum.
Sarıkamış şehitlerini anmak için, bu yılın Temmuz ayında yapılan "Top Yolu Yürüşü” sırasında, içinde değerli bir telefonla özel eşyalar bulunan bir çanta, 3153 metre yükseklikteki Naldöken Tepesi'yle bir sonraki güzergâh arasında düşürülür. Davarları otlatan bir çoban çantayı bulur. Ait olduğu kişinin adresini araştırır. O adrese erişir. Bulduklarını paketler. İşini gücünü bir arkadaşına emanet edip kilometrelerce yolu kat ederek kente iner. Verir bir kargo şirketine, gönderir.

Oyun Günleri

Bu gruba ait tüm sitelerde yayınlanan makaleler, hiçbir dönemde sansür edilmemiştir. Ayrıca Nisan 2012′den
beri de redakte edilmemekte; doğrusu ve yanlışıyla eser sahibinin gönderdiği özgün hâlde yayınlanmaktadır.
Bir önceki yazı: "Arkadaşlar"...
Yağ satarım, bal satarım oyununda bir daire şeklinde yere otururduk. Arkaya bakmak yasaktı. Hep bir ağızdan "yağ satarım, bal satarım, ustam ölmüş ben satarım" diye bağırırken ebe olan elinde bir mendille arkamızda dönerdi. Karar verdiği bir zamanda mendili usulca birinin arkasına bırakıp koşmaya başlardı. O zaman herkes mendilin bırakıldığını anlar, arkasını yoklardı. Mendili bulan kalkıp ebeyi kovalamaya başlar, bu arada onu yakalayıp ebeliyebilirse yerini kaybetmez, ancak yakalayamadan ebe onun yerine oturursa yerini kaybeder ve ebe olurdu. 

Bazen de beştaş oynardık. Beş küçük taşla oynanan bu oyunda kural taşlardan birini havaya atarak o düşene kadar diğer taşları kurallara göre avuçlayıp taşı tutmaktı.

Türk Tarihinin Derinliklerinden Yansıyan Kahramanlık Ruhu VI son

Bu gruba ait tüm sitelerde yayınlanan makaleler, hiçbir dönemde sansür edilmemiştir. Ayrıca Nisan 2012′den
beri de redakte edilmemekte; doğrusu ve yanlışıyla eser sahibinin gönderdiği özgün hâlde yayınlanmaktadır.
Sözlükler “Kahraman” kelimesine, “savaşta veya tehlikeli bir durumda yararlık gösteren kimse, alp, yiğit. Bir olayda önemli yeri olan kimse.”(58), “Yiğitliği, gözü pekliği, üstün nitelikleriyle dikkati çeken kimse; yiğit, batur, alp”(59)şeklinde anlam vermektedirler.“Serdengeçti” kelimesini ise “Fedai”(60), “Osmanlı Ordusu’nda fedai ve gönüllü askerlere verilen ad -Ölüm eri ya da dalkılıç da denirdi-. Serdengeçti birliklerinin görevleri, düşmana baskın düzenlemek, düşman ordusu içine beklenmedik saldırılarda bulunarak karşı tarafın moralini çökertmek, kuşatma sırasında bir kalenin ele geçirilmesi için ön hareketi gerçekleştirmek, düşman kuşatmasının yarılmasında öncülük etmek, düşmanın her türlü yığınını ortadan kaldırarak savaş gücünü azaltmak vb. idi”(61)şeklinde tanımlamaktadırlar.

Hz. Peygamber'in Başında Gözyaşı Döken Başkumandan V

Bu gruba ait tüm sitelerde yayınlanan makaleler, hiçbir dönemde sansür edilmemiştir. Ayrıca Nisan 2012′den
beri de redakte edilmemekte; doğrusu ve yanlışıyla eser sahibinin gönderdiği özgün hâlde yayınlanmaktadır.
Onca karalamalar ve saldırılar içinde şahsiyetini, karakterini ve dünya görüşünü anlamakta güçlük çektiğimiz Şehid Enver Paşa’nın hayatında bilinmeyen birçok karanlık nokta bulunmaktadır ki; bu noktalar özellikle ve ısrarla görmezden gelinmeye çalışılmaktadır. Enver Paşa deyince akla hemen İttihat ve Terakki, II. Abdulhamid, Birinci Dünya Savaşı ve özellikle Sarıkamış Faciası gelmektedir. Oysa böyle bir değerlendirme topal, böyle bir kanaat büyük ölçüde kördür, önyargılarla beslenmektedir.

Leyla Hanım'ın Voksi'si

Bu gruba ait tüm sitelerde yayınlanan makaleler, hiçbir dönemde sansür edilmemiştir. Ayrıca Nisan 2012′den
beri de redakte edilmemekte; doğrusu ve yanlışıyla eser sahibinin gönderdiği özgün hâlde yayınlanmaktadır.
Yakın arkadaşlarımdan Leyla'nın, bir zamanlar; emektar mı emektar, külüstür mü külüstür bir VosWos'u vardı.
70 küsur model falan... Muhtemelen…
Hani şu kaplumbağa denenlerden...
Gerçi günümüze uygun bir arabası daha vardı ama VosWos'u da kullanırdı sıkça...

Bir gün iş seyahatine çıkması gerekti. Öyle durumlarda birçokları gibi Havaş otoparkına kadar kendi aracıyla gelir, otosunu orada bırakır; seyahat dönüşünde de taksilerle kovalamaca oynayıp sinirlerini bozmadan kendi aracına binip evinin yolunu tutardı.
O gün, bir haftalığına şehir dışına çıkarken, kanımca, diğer arabası otoparkta zarar

Kocatepe Camii'nde Namaz Kılmak Caiz Değildir [Ömer Sağlam]

Bu gruba ait tüm sitelerde yayınlanan makaleler, hiçbir dönemde sansür edilmemiştir. Ayrıca Nisan 2012′den
beri de redakte edilmemekte; doğrusu ve yanlışıyla eser sahibinin gönderdiği özgün hâlde yayınlanmaktadır.
Aykırı ilahiyat profesörü Yaşar Nuri Öztürk'e bakılırsa; Türkiye'de bırakın kişi ismi taşıyan yeni camilerde, İstanbul'da Fatih, Bayezit, Mihrimah Sultan, Süleymaniye ve Sultan Ahmet gibi tarihi camilerde, Edirne'deki Selimiye Camii'nde ve Ankara'daki Hacı Bayram Camii'nde bile namaz kılmak asla caiz değildir! Yani buralarda ne vakit namazı, ne cuma ve bayram namazı kılınamaz!
 
Yaşar Nuri Öztürk'ün konuya ilişkin fetvası şöyle: "Ahmet'in, Mehmet'in camii, Hasan'ın camii.. Bir şey daha söyleyeyim. Ey ahali iyi dinle. Kişilerin adlarına izafe edilen camilerde şer'an namaz caiz değildir, kılınamaz. Tevhidin temel undelerinden birine aykırıdır. Cin Suresi 18'e aykırıdır. İbadete şirk koşmak, Allah dışında birini katmaktır."(1).

Enver Paşa ve Türkistan Millî Mücadelesi IV

Bu gruba ait tüm sitelerde yayınlanan makaleler, hiçbir dönemde sansür edilmemiştir. Ayrıca Nisan 2012′den
beri de redakte edilmemekte; doğrusu ve yanlışıyla eser sahibinin gönderdiği özgün hâlde yayınlanmaktadır.
Enver Paşa’nın hayatının en ilginç yanlarından birisi de hiç şüphesiz onun Türkistan’da yürütmüş olduğu hürriyet mücadelesidir. Bu mücadele, tamamen Alperence, serdengeçtice ve belki de tamamen tarihe bir kahramanlık destanı bırakmak istercesine yapılmıştır. Çünkü soyunmuş olduğu mücadele, onun bir başına altından kalkamayacağı kadar büyük bir mücadele idi ve etrafında ne bir mücadele gücü vardı ne de görüş birliği. Her grup kendi başına Ruslara karşı mücadele ediyordu. Enver Paşa ise her ne kadar “Buralar benim ata yurdum” dese de gerçekte Türkistan’da bir yabancı idi ve etrafında ancak bir avuç Türk Serdengeçtisi vardı.

Üç Beyinsiz mi Yoksa Üç Şahsiyetli Adam mı III

Bu gruba ait tüm sitelerde yayınlanan makaleler, hiçbir dönemde sansür edilmemiştir. Ayrıca Nisan 2012′den
beri de redakte edilmemekte; doğrusu ve yanlışıyla eser sahibinin gönderdiği özgün hâlde yayınlanmaktadır.
Her ne kadar II. Abdulhamid hayranı olan ve ona “Ulu Hakan Abdulhamid Han” nazarıyla bakan Necip Fazıl tarafından topa tutulmuş olsalar da ve Mustafa Müftüoğlu gibi bazı yazar ve edipler tarafından  “Üç Beyinsiz!” olarak nitelendirilseler de(26) İttihat ve Terakki Partisi’nin üç lideri Talat, Enver ve Cemal Paşalar, birinci Dünya Savaşı’na girişimizin sorumluluğunu üzerlerine almış ve ülkeyi terk etmişlerdir. Şüphesiz bu davranış, onurlu bir davranıştır. Peki terk etmeselerdi ne olurdu? Terk etmeseler belki de talih onlara güler, yeni devletin kuruluşu belki de onlara nasip olurdu. Ya da çıkacak paşalar kavgası sebebiyle Türk Milli Mücadelesi başarıya ulaşamaz veya en azından bu başarı gecikir ve ülkede kardeş kanı dökülmüş olurdu. Çünkü onlar da en azından diğer komutanlar kadar güçlü kişilerdi ve ülkede onları destekleyen insanlar da vardı.

Millî Mücadele ve Enver Paşa-II

Bu gruba ait tüm sitelerde yayınlanan makaleler, hiçbir dönemde sansür edilmemiştir. Ayrıca Nisan 2012′den
beri de redakte edilmemekte; doğrusu ve yanlışıyla eser sahibinin gönderdiği özgün hâlde yayınlanmaktadır.
Bilindiği gibi tarih boyunca hak, sürekli olarak kuvvetlinin olmuştur. Genelde galip gelenler haklı, mağlup olanlar ise haksız görülmüştür. İttihat ve Terakki Partisi’nin ileri gelenlerinin, Birinci Dünya Savaşı’nda hatalar yaptıkları kesindir. Bunun elbette savunulacak bir yanı yoktur. Hatta Enver Paşa’nın Doğu Cephesi’ndeki hataları yüzünden 90.000 (kimilerine göre de bunun yarısı kadar) Türk evladının Sarıkamış Dağları’nda donarak öldükleri de doğrudur(10).

Sahipsiz Kahraman Enver Paşa "Nevzat Kösoğlu'na İthaf" I

Bu gruba ait tüm sitelerde yayınlanan makaleler, hiçbir dönemde sansür edilmemiştir. Ayrıca Nisan 2012′den
beri de redakte edilmemekte; doğrusu ve yanlışıyla eser sahibinin gönderdiği özgün hâlde yayınlanmaktadır.
2005 yılının Şubat ayı içinde "ENVER PAŞA(SAHİPSİZ KAHRAMAN)" başlığı ile uzunca bir yazı yazmış ve bu yazıyı bir dizi halinde google gruplarından birisinde yayınlamıştım(1).

Bu yazı dizisi, oldukça dar bir kitleye ulaşmakla birlikte o tarihlerde son derece ilgi görmüş, özellikle akademik çevreden övgü dolu mesajlar gelmiştir. Hatta bu yazı, zaman içinde internet ortamında pek çok yerde yayınlanmış, daha da kötüsü kopya çekilmiş ve aşırılmıştır. Üzülerek söylemek isterim ki; bu aşırma işini yapanlar da genelde bizimle aynı dünya görüşünü paylaşanlar olmuştur. Örneğin "Ferhat Sarıkaya" isimli kişi, 01 Ağustos 2010 tarihinde yazımızı bizim koyduğumuz başlıkla ve ancak kendi ismiyle yayınlarken(2)"Bozkurtlar Dirilecek" nickini kullanan vatandaş 13 Kasım 2011 tarihinde  bizim bu yazımızı "Turan Orduları Komutanı Kahraman Enver Paşa"başlığıyla yayınlamıştır(3)

"Camiler Haftası" ve Diyanet'te İbretlik Bir Şirket Hikâyesi

Bu gruba ait tüm sitelerde yayınlanan makaleler, hiçbir dönemde sansür edilmemiştir. Ayrıca Nisan 2012′den
beri de redakte edilmemekte; doğrusu ve yanlışıyla eser sahibinin gönderdiği özgün hâlde yayınlanmaktadır.
Bilindiği gibi; her senenin 1-7 Ekim günleri, Türkiye'de "Camiler ve Din Görevlileri Haftası" olarak kutlanmaktadır. Bu kutlamalara ilk olarak 1986 yılında "Camiler Haftası" olarak başlanmış, 2003 yılına gelince araya bir de "Din Görevlileri" kavramı sokuşturulmuştur.
Bu hafta, öylesine kutlanan bir haftadır aslında. Bana göre; sanki Diyanet'in o günkü yöneticileri, "hemen her kurumun özel bir haftası olduğu halde, bizim neden böyle bir haftamız yok"diye düşünerek böyle bir hafta ihdas etmişlerdir. 2003 yılına gelince ise bu sefer bakmışlar hemen her meslek grubunun özel bir haftası var bizim niye yok deyip işin içine bir de "Din Görevlileri" kavramını tıkıştırmış veya sıkıştırmışlardır!

Rusya, Dünya, Gizem ve Greenpeace İçin

Saygıdeğer Ekselansları

Greenpeace eylemcilerinin; “siz, biz, çocuklarımız, torunlarımız, halklarımız kısaca tüm dünyamızın geleceğini korumak adına” Prirazlomnaya'ya karşı protesto eylemi yaparken gemilerine baskın yapılarak tutuklandıkları, şiddet gösterilerek öldürülmekle tehdit edildikleri, tüm bunlar yetmezmiş gibi bir de korsanlıkla suçlandıkları malumunuzdur.  

Ülkeniz Rusya’dan ve siz ekselanslarından;
- Karbon di oksit ve benzeri tehlikeli salınımlar yüzünden dünya üzerindeki hayatı tehdit eden faaliyetlere hiç olmazsa dünyamız ve atmosferimizdeki dengeler  düzelinceye kadar ara vermenizi,

Arkadaşlar "Semiramis Kanbak"

Bu gruba ait tüm sitelerde yayınlanan makaleler, hiçbir dönemde sansür edilmemiştir. Ayrıca Nisan 2012′den
beri de redakte edilmemekte; doğrusu ve yanlışıyla eser sahibinin gönderdiği özgün hâlde yayınlanmaktadır.
Bir önceki yazı: "Babam ve Biz"...
Tatilimizin Beypazarı'nda geçirdiğimiz bölümünde, okulların kapanmasıyla arkadaşlarımızla gidip gelmelerimiz ve sokak oyunlarımız sıklaşır, günün büyük bir bölümünü sokakta oyun oynayarak geçirirdik. 
Şimdi size biraz bu oyunlardan bahsetmek istiyorum... 

Seksek oynardık, mesela. 
Yere tebeşir ya da kiremit parçasıyla dikine kocaman bir dikdörtgen çizer, bunu önce boyuna ortadan ikiye, sonrada enine 3 eşit parçaya bölerdik. 

Ortaya 6 boşluklu bir şekil çıkardı. 
Yere; yassı, orta boyda bir taş koyar (Bu taşları dere kenarında arayıp buluyorduk ve bizim için çok kıymetliydiler.), sol baştan başlayarak bu taşa tek ayak

İslam Dünyası İkinci Cahiliye Çağına Girmiş Bulunmaktadır

Bu gruba ait tüm sitelerde yayınlanan makaleler, hiçbir dönemde sansür edilmemiştir. Ayrıca Nisan 2012′den
beri de redakte edilmemekte; doğrusu ve yanlışıyla eser sahibinin gönderdiği özgün hâlde yayınlanmaktadır.
"Araplara gelince eskiden beri boyun eğdikleri iç ve dış birtakım etkenler, bunların din ve ahlak itibarıyla çeşitli kabilelere ayrılmalarını ve düşünce, gelenek, siyaset bakımlarından da birbirlerinden farklı olmalarını gerektirmiştir. Araplar İranlılara, Romalılara, Yahudilere, Âsurîlere, Babillilere, Sabiilere ve o zaman var olan Hıristiyan fırkalara komşu bulunuyorlardı. Sonra, senenin aylarında genel panayırlar kurulmaya başladı ki Yarımadanın her tarafından, yakın, uzak bu panayırların hepsine akın akın halk gelirdi. İşte Bahreyn’deki Hecer, Muşakkar, Şihr ve Yemen’deki Uman, San’a, sonra Hadramavt, Zilhicaz ile Mekke yakınındaki Mucenne ve Nahle ile Tâif arasındaki Ukâz bunlardandır. 
  • ALINTI YAPMAK İÇİN

    • Yazarlarımızın makaleleri ve Sayın Günay Tulun'a ait şiirlerin, "Radyo-TV ile diğer basın ve yayın organlarında" yayım ilkesi: Önceden haber verme, eserin aslına sadık kalma, eser sahibiyle alıntının yapıldığı yer adlarını anlaşılır bir açıklıkla belirtmektir. Yayın öncesi bildirim imkânının bulunamadığı aniden gelişen durumlardaysa nezaket gereği, [sessizliginsesi.tr@gmail.com] adresine yayın sonrası bilgi gönderilmesini rica eder; tüm yayınlarınızın başarılı geçmesini dileriz.
  • ESER EKLEMEK İÇİN

    • "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm basılı ya da dijital yayın sayfalarında halkımızın geniş dünya ilgisine uygun olarak her türlü konuya yer verilmiştir. Yayınlanan fotoğrafların büyük bir kısmı "Kadim Okurlarımız" tarafından gönderilmiştir. Fotoğraf ve çizgi resimlerde "İlişkinlik-Telif Hakkı" konusunda tereddüt oluştuğunda bu eserleri yayından çekme hakkımız saklıdır. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm gazete, dergi, site, blog gibi yayın araçlarında yayınlanan makale ve diğer yazı türleriyle fotoğraf, resim, yorum gibi her türlü eserin; üçüncü şahıs, kurum ve kuruluşlara karşı her türlü sorumluluğu, bu eserlerin sahibi olan yazar, gönderici ve ekleyicilerine aittir. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"nun yayın organlarına kayıt edilen ya da kaydedilmek üzere gönderilen eserlerin, telif hakları konusunda problemsiz olmaları önemli ve gereklidir. Yayın Kurulu, gönderilen eserleri yayınlamaktan vazgeçebileceği gibi, dilediği yayın organlarından birinde ya da hepsinde aynı anda ya da değişik zamanlarda yayınlayabilir, yayınlamak isteyen üçüncü şahıslara, tüzel kişiliklere ve kurumlara onay verebilir ya da onlar tarafından yayınlanmasını engelleyebilir. Yalnız şu unutulmamalıdır ki bu eserler, okura saygı kuralı gereği Türkçe kurallarına uygun olmalıdır. Yazılar yayınlandıktan sonra, yazar ya da ekleyicisi; istifa, uzaklaştırılma, çıkarılma dâhil herhangi bir nedenle yazı göndermesi sonlandırılmış olsa dahi "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu Yayın Kurulları"nın oy birliği içeren onay kararı olmadan eserlerinin kayıtlarımızdan ihracını isteyemez, istediği takdirde bunun reddedileceğini en baştan bilmelidir. Gönderici ve yazarlarımızın bu konuya önceden dikkat etmeleri, ileride ihtilaf doğmaması için baştan eser göndermemeleri gerekmektedir. Yayın organlarımıza ekleme yapanlar, bu konudaki sorumluluklarını okumuş ve kabul etmiş sayılacaklardır. Uzun süre yazı göndermeyen ya da yazmayı bırakan köşe yazarlarımızın o güne kadar gönderdikleri tüm yazılar "Konuk Yazarlar" bölümüne aktarılarak yeniden yazı göndermeye başladığı güne kadar köşesi kapatılır. Köşeyi kapama ya da kapatılan köşeyi açıp açmama konusunda karar sahibi, "Sessizliğin Sesi Grubu" ile "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"dur. İhtilaf durumunda, İstanbul'un Kadıköy Mahkemeleri yetkilidir.
  • YORUM YAZMAK İÇİN

    Sayın Okurlarımız: Yorumlarınızı; Grubumuza ait "Google, Yahoo, Mynet, Hotmail, TurTc " ve diğer posta adreslerimize göndermek yerine, "Yorum bölümü açık olan sitelerimiz"deki; yorum yazmak istediğiniz yazının alt kısmında yer alan "Yorum", "Yorum Yapın", "Yorum Yaz" veya "Yorum Gönder" tuşlarını kullanarak doğrudan kaydetme olanağınız bulunmaktadır. Yazacağınız yorumlarınızın; gecikmeksizin, anında yayına girmesini dilerseniz bu yolu tercih etmenizi, saygılarımızla öneririz.

Google'da Webler Arası ve Site İçi Arama

*TATİL ve DİNLENME
Marmara Adası
DAVRAN MOTEL

*HASTANE RANDEVU SİSTEMİ
182 Merkezi Hekim Randevu Sistemi ile RANDEVU ALMA

FotoğrafımGrup Kimliğini Görüntülemek İçin Tıklayın




HABERCİDEN, "Yazarlar ve Ozanlar" ile "Sessizliğin Sesi" Gruplarına Ait Özgün Bir Kanaldır.