Türkiye’nin Aydınlık Yüzü ODTÜ’ye Kara Cübbeli Tepki

Makaleler, Nisan 2012'den beri redakte edilmemekte ve
eser sahibinin gönderdiği özgün hâlde yayınlanmaktadır
Başlığa bakıp da “nasıl olur” demeyin lütfen. Burası Türkiye, bal gibi de olur işte. Evet, ODTÜ’de yaşanan olaylardan bahsediyorum. Üzülerek söylemeliyim ki; bu olayları herkes kendi penceresinden bakarak yorumluyor. Onun için de objektif bir şey çıkmıyor ortaya.

Bu sebeple ne “…Gençlik olayı falan değil bu. Bu KCK ve PKK'nın Ankara 'da kıyama durması, başkaldırmasıdır. Ortadoğu kurulduğu günden bu yana hiç bir zaman bizim olmamıştır. Yani; bir Türk Üniversitesi olmamıştır. Amerikalıların kurduğu, öğrencileri mezun olduklarında Rusya'ya değil de kapağı Amerika'ya atan Amerikan komünistleri görünümünde olmuşlardır. Tıpkı yüz yıl önceki Amerikan kolejleri gibi, kendi gençlerimizi alıp bize düşman nesiller yaptıkları gibi…”(1) şeklindeki indî değerlendirmelere katılıyoruz, ne de “ODTÜ’de olup bitenler asla

Din Adamlarının Kanı Ne Kadar Asildir!?

Makaleler, Nisan 2012'den beri redakte edilmemekte ve
eser sahibinin gönderdiği özgün hâlde yayınlanmaktadır
Hayır hayır; düşündüğünüz gibi değil. Bu yazı kesinlikle bir kan ve intikam yazısı değildir. Tamamıyla insani ve vicdani içerikli bir yazıdır. Gerçi benim hiçbir yazım, intikam amacı ve art niyet taşımaz ama gelin görün ki; bazı art niyetliler, ısrarla benim bazı yazılarımın“intikam” amacı taşıdığını söyleyip dururlar sağda solda. Ne yazıktır ki; bunu yapanlar da genelde benim, yürüttükleri görev sebebiyle kendilerine saygı duyduğum din adamları veya en azından dindar geçinen ancak gerçekte “dinci” tabir edilen, dini siyasete bulamış ve dolayısıyla başlarındaki beyaz sarığa leke sürmüş insanlardır.

DED’e Teşekkür Sadedinde
Evet, bu yazımda, vaktiyle yaşadığım ve aklımdan hiç çıkmayan bir anımı paylaşacağım

Göktürk-2 ve Bilge Kağan’ın 1300 Yıl Sonra Gerçekleşen Kehaneti

Makaleler, Nisan 2012'den beri redakte edilmemekte ve
eser sahibinin gönderdiği özgün hâlde yayınlanmaktadır
Her milletin olduğu gibi, büyük Türk Milleti’nin de mukaddes değerleri vardır. Bu değerler, günü geldiğinde etrafında millet olarak kümeleşip yumak olacağımız değerlerdir. Mukaddes değerlerimizi Dini Değerler ve Milli Değerler olarak iki ana gruba ayırmak mümkündür. Dini değerlerimiz, aynı dine mensup milletlerin ortak mukaddes değeri olarak çok daha geniş kapsamlıdır. Milli değerlerimiz ise Türk Milleti’ne özgü olmakla, çok daha dar kapsamlıdırlar. Milli değer denilen şey, bazen bir kavram, bazen bir kişi, bazen bir gelenek, bazen bir davranış kalıbı ve bazen de bir coğrafi yer adı veya coğrafya parçası olabilir. 

Mesela Türk Milleti için Oğuz Han, yani Mete bir Milli Değer’dir. Atilla, Bumin Kağan,

Gaziantepli Bir Kahraman: Arabınoğlu Tevfik Çavuş*

Makaleler, Nisan 2012'den beri redakte edilmemekte ve
eser sahibinin gönderdiği özgün hâlde yayınlanmaktadır
"...Fransızları uzaktan karşılayan Türk savaşçılarından ancak altmış tanesi Antep’in içine girebildi. Diğerleri muhtelif gruplar halinde civar köy ve araziye çekilmek zorunda kaldılar. Kuşatma içerisindekilerle, Antep’e gelen Fransız kuvvetleri, direnişin en güçlü olduğu Samsak Tepe’ye önce yüzlerce topçu mermisi atarak siperler ve mazgalları tamamen dağıtıp tahrip ettiler, birçok şehit ve yaralı verildi. Sağ kalan çok az savaşçının da büyük bir bölümü çeşitli yerlerinden yaralanmış halde zorlukla geri çekilebildiler. Tepede hiç durmadan Fransızlara ateş eden, Yıldırım Taburunun herkesçe bilinip tanınan, meşhur makineli tüfek çavuşu Antepli Arabınoğlu Tevfik Çavuş ve yanındaki birkaç savaşçının da şehit düşmesiyle, son tüfek sesi kesildi.

Tevfik Çavuş Sina’da İngilizlere karşı gene makineli tüfeği ile gözleri ilerde sürekli gözetleyip düşmana darbeler indirirken, kendi birliğinin dağılıp çekildiğinin bile farkında

1914 KIŞINDA SARIKAMIŞ KARLARI


Sabah; çok karanlık, kuşkucu bir ayazla
Acımasız, bir tül gibi iniverdi yamaçtan.
Ellerim mi çok beyaz, karları mı bu dağın?
Can yâri görmez olmuş, vatan benim sunağım.

"Sarıkamış Olayları"ndan Birkaç Küçük Not

Ana konu, Osmanlı-Rus Savaşıdır. 
Bunu tarih kitaplarında okuma imkânımız olduğu için; nedenini, nasılını, kim demiş, kim yapmışını burada irdelemeyeceğiz. Amaç, Sarıkamış olayları hakkında yanal bilgiler yoluyla aydınlanmak olduğuna göre, o günlerin sosyal ve sosyoekonomik yapılarıyla ülkeler arası ilişkilerini de bir yana bırakarak başlıyoruz okumaya...

Osmanlıca Ne Türkçedir Ne de Gereklidir

Makaleler, Nisan 2012'den beri redakte edilmemekte ve
eser sahibinin gönderdiği özgün hâlde yayınlanmaktadır
Birçok kez söylediğim gibi yine açıkça söylüyorum ki; 3x4 eğitim sistemine de, ortaokul ve liselerde “Peygamberimizin Hayatı” ve “Kur’an-ı Kerim”in seçmeli ders olarak okutulmasına da karşıyım. Zira bana göre her iki düzenleme de hem yanlıştır hem de fuzulidir.

Bakınız bu ülkede; 1980 Askeri Darbesi’nden sonra okullarda zaten zorunlu din dersleri vardı. Bu derslerde temel İslami bilgilerin yanı sıra, en azından namaz kılacak derecede bazı dua ve sureler de ezberletiliyordu çocuklara. Öte yandan gerek Diyanet’e bağlı Kur’an Kursları’nda, gerekse bazı tarikat ve cemaatlerce “Öğrenci Yurdu” ve“Pansiyon” adı altında işletilen mekânlarda yoğun bir şekilde dini tedrisat

Hindileristan Kuçuları

Bazen aşkla şevkle bazen de bezdiğim hâlde bezmemiş görünerek, Türkçemle ilgili mücadeleyi sürdürmekteyim; ama...

Aması şu: İtiraf edeyim ki, sözcüklerin doğru yazılış ve telaffuzundan  umudumu kesmek üzereyim. Hele hele Türkçeyi doğru dürüst konuşamayan insanların Türkçe öğretmenliği yaptığını gördükten sonra... Yerimde siz olsanız ne yazardınız? İşte bu konuda, benim de onu yazdığımı varsayın lütfen!

Yıllar önceki bir yazımda yazdığım gibi; Türkçe ve edebiyat denildi mi hemen, eskiler dolar gönül perdeme. Mükemmel öğretmenlerle yetiştik biz.
Düriye Güneri, Seyfi Bey, Bahire Orbay, Zeki Öztanrısever, İbrahim Işık, büyük Türkçeci ve Türkçe âşığı Sedat Günay, Hayrettin Mutlu, büyük şair Bekir Sıtkı

Çakma Nişantaşılının Gözüyle Ahmet Altan

Makaleler, Nisan 2012'den beri redakte edilmemekte ve
eser sahibinin gönderdiği özgün hâlde yayınlanmaktadır.
Şu Ahmet Hakan Coşkun, gerçekten de sosyologlar ve toplum bilimciler için laboratuar görevi görecek derecede enteresan bir adamdır! O, Bülent Arınç gibi eski mahallelilerinin gözünde “Haylaz İmam-Hatipli”, yeni taşınmış olduğu mahalle sakinlerinin gözünde ise “Dağdan gelip bağdakini kovan adam”dır. Aslen Yozgatlıdır, kendisi imam, babası müftüdür ama şimdilerde değme Nişantaşılılara taç çıkarttıracak derecede Nişantaşılıdır. Elbette o bir Çakma Nişantaşılıdır(1). Çünkü kırk yılık Kâni’nin, öyle kısa sürede Yâni olmayacağını o da bilir, millet de bilir… 

Ahmet Hakan Coşkun, enteresanlığına dün bir yenisini daha ekledi ve kendisi gibi adı Ahmet olan birisini, gazeteci Ahmet Altan’ı,  tam bir demokrasi havarisi, özgürlük

Wow Xqw! Yeah Wow!

Türkçe!
Dünyanın en güzel dili.
Bunu yıllardır anlatmaya çalışanlardan biri de benim.

Bazı kişi ve kurumların, üzerinde sürekli oyunlar oynamasına rağmen hâlâ, "Yazıldığı gibi okunan, okunduğu gibi yazılan tek dil"dir Türkçem.

Bu büyük ata mirasına sahip çıkıp onu korumamız ve bozmaya çalışanlara yardımcı olmaktan korkmamız gerek. Unutmayalım ki bağımsızlıklarını kaybeden devletlerin tarihlerini incelediğimizde, karşımıza hep aynı sonuçlar çıkıyor. Açıkça görünen şu:  

O ülkelerin, önce dil ve ona bağlı olarak da özgün düşünme yapıları bozulmuş; kültürleri alaşağı edilmiş... Ardından; müstemleke olmanın adı çağdaşlık yapılarak toplumun psikolojik güdülmesi tamamlanmış, aklı başında her itiraz; alayla ve bizde de sıkça

Çukurcalı Reşo Emmi’nin Mektubu

Makaleler, Nisan 2012'den beri redakte edilmemekte ve 
eser sahibinin gönderdiği özgün hâlde yayınlanmaktadır.
Tekin Acar Kozmetik’in genç genel müdürü Bülent Başaran demiş ki; “Doğu hızla büyüyor! Doğuda kozmetik harcaması artıyor, yeni pazarlar oluşuyor! ”Eee, herkesin büyümesi, daha doğrusu herkesin büyüme tarifi kendine göre.
Kozmetikçinin tarifi de böyle.

Karıncaya sormuşlar;
-“Karınca kardeş, kendinden ağır yükleri nasıl taşıyorsun?”  diye,
Karınca cevap vermiş;
-“Peki, siz benim onca yükü taşırken kaç batman yağımın eridiğini biliyor musunuz?”
-“Adam sende, senin zaten ne kadar cüssen var ki kaç batman yağın eriyecek” dediklerinde karınca her zaman olduğu gibi şu hikmetli cevabı vermiş;

Açılan İlk İstif: Basamaklı Piramitler "KAYIP KITALAR KİTABI 12"

Yığa yığa*, ama istifleye istifleye* gittik ya!
İşte o istifi fazla büyütmeden giriyorum konuya…
Son sözcüklerden başlasam daha kolay olacak gibi…
Basamaklı piramit denince, akla hemen, bugün Çin sınırları içinde kalan dağlık “Qin Ling Shan” bölgesindeki, giriş çıkışı yabancılara yasaklanmış topraklar geliyor. Asker ya
  • ALINTI YAPMAK İÇİN

    • Yazarlarımızın makaleleri ve Sayın Günay Tulun'a ait şiirlerin, "Radyo-TV ile diğer basın ve yayın organlarında" yayım ilkesi: Önceden haber verme, eserin aslına sadık kalma, eser sahibiyle alıntının yapıldığı yer adlarını anlaşılır bir açıklıkla belirtmektir. Yayın öncesi bildirim imkânının bulunamadığı aniden gelişen durumlardaysa nezaket gereği, [sessizliginsesi.tr@gmail.com] adresine yayın sonrası bilgi gönderilmesini rica eder; tüm yayınlarınızın başarılı geçmesini dileriz.
  • ESER EKLEMEK İÇİN

    • "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm basılı ya da dijital yayın sayfalarında halkımızın geniş dünya ilgisine uygun olarak her türlü konuya yer verilmiştir. Yayınlanan fotoğrafların büyük bir kısmı "Kadim Okurlarımız" tarafından gönderilmiştir. Fotoğraf ve çizgi resimlerde "İlişkinlik-Telif Hakkı" konusunda tereddüt oluştuğunda bu eserleri yayından çekme hakkımız saklıdır. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm gazete, dergi, site, blog gibi yayın araçlarında yayınlanan makale ve diğer yazı türleriyle fotoğraf, resim, yorum gibi her türlü eserin; üçüncü şahıs, kurum ve kuruluşlara karşı her türlü sorumluluğu, bu eserlerin sahibi olan yazar, gönderici ve ekleyicilerine aittir. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"nun yayın organlarına kayıt edilen ya da kaydedilmek üzere gönderilen eserlerin, telif hakları konusunda problemsiz olmaları önemli ve gereklidir. Yayın Kurulu, gönderilen eserleri yayınlamaktan vazgeçebileceği gibi, dilediği yayın organlarından birinde ya da hepsinde aynı anda ya da değişik zamanlarda yayınlayabilir, yayınlamak isteyen üçüncü şahıslara, tüzel kişiliklere ve kurumlara onay verebilir ya da onlar tarafından yayınlanmasını engelleyebilir. Yalnız şu unutulmamalıdır ki bu eserler, okura saygı kuralı gereği Türkçe kurallarına uygun olmalıdır. Yazılar yayınlandıktan sonra, yazar ya da ekleyicisi; istifa, uzaklaştırılma, çıkarılma dâhil herhangi bir nedenle yazı göndermesi sonlandırılmış olsa dahi "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu Yayın Kurulları"nın oy birliği içeren onay kararı olmadan eserlerinin kayıtlarımızdan ihracını isteyemez, istediği takdirde bunun reddedileceğini en baştan bilmelidir. Gönderici ve yazarlarımızın bu konuya önceden dikkat etmeleri, ileride ihtilaf doğmaması için baştan eser göndermemeleri gerekmektedir. Yayın organlarımıza ekleme yapanlar, bu konudaki sorumluluklarını okumuş ve kabul etmiş sayılacaklardır. Uzun süre yazı göndermeyen ya da yazmayı bırakan köşe yazarlarımızın o güne kadar gönderdikleri tüm yazılar "Konuk Yazarlar" bölümüne aktarılarak yeniden yazı göndermeye başladığı güne kadar köşesi kapatılır. Köşeyi kapama ya da kapatılan köşeyi açıp açmama konusunda karar sahibi, "Sessizliğin Sesi Grubu" ile "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"dur. İhtilaf durumunda, İstanbul'un Kadıköy Mahkemeleri yetkilidir.
  • YORUM YAZMAK İÇİN

    Sayın Okurlarımız: Yorumlarınızı; Grubumuza ait "Google, Yahoo, Mynet, Hotmail, TurTc " ve diğer posta adreslerimize göndermek yerine, "Yorum bölümü açık olan sitelerimiz"deki; yorum yazmak istediğiniz yazının alt kısmında yer alan "Yorum", "Yorum Yapın", "Yorum Yaz" veya "Yorum Gönder" tuşlarını kullanarak doğrudan kaydetme olanağınız bulunmaktadır. Yazacağınız yorumlarınızın; gecikmeksizin, anında yayına girmesini dilerseniz bu yolu tercih etmenizi, saygılarımızla öneririz.

Google'da Webler Arası ve Site İçi Arama

*TATİL ve DİNLENME
Marmara Adası
DAVRAN MOTEL

*HASTANE RANDEVU SİSTEMİ
182 Merkezi Hekim Randevu Sistemi ile RANDEVU ALMA

FotoğrafımGrup Kimliğini Görüntülemek İçin Tıklayın




HABERCİDEN, "Yazarlar ve Ozanlar" ile "Sessizliğin Sesi" Gruplarına Ait Özgün Bir Kanaldır.