Çamlıca Camii Kıyamet Alametidir!

Bu makale redakte edilmemiş, üzerinde hiçbir düzeltme
yapılmadan, yazım kuralı uygulamasından, sözcüklerine
kadar; yazarının gönderdiği özgün hâlde yayınlanmıştır.
Tayyip Bey'in Çılgın Projesi
Türkiye, uzunca bir süre Tayyip Bey'in "Çılgın Projesi" ile kafa yorup meşgul oldu. Üçüncü Boğaz Köprüsü'nden tutun da Kanal İstanbul'a kadar çeşitli senaryolar yazılıp çizildi. Ancak bunların hemen tamamı fos çıktı. Daha önce benzerleri yapıldığı için Üçüncü Boğaz Köprüsü Projesi'nin çılgın bir tarafı olmadığı gibi, Kanal İstanbul da akılcı bir proje değildi. Zira İstanbul Boğazı ortada dururken, Çatalca gibi İstanbul Boğazı'na çok yakın bir noktadan ikinci bir su yolu açmak, ekonomik olmadığı gibi biraz da ahmakça bulunmuştur. Çünkü İstanbul Boğazı gibi, uluslararası anlaşmalara göre ücretsiz geçiş hakkı olan bir boğaz varken, yabancı gemiler neden para ödeyerek Kanal İstanbul'u tercih edeceklerdi? Bu sebeple, Türkiye kamuoyundan yeterli desteği alamayan Kanal İstanbul Projesi de rafa kalkmış gözüküyor.

Diyanet'teki Tartışma: Melekler Dişi mi Erkek mi?

Bu makale redakte edilmemiş, üzerinde hiçbir düzeltme
yapılmadan
, yazım kuralı uygulamasından, sözcüklerine
 kadar yazarının 
gönderdiği özgün hâlde yayınlanmıştır.
Prof. Dr. Abdülaziz Bayındır "Türkiye’de 70 dakika fazla oruç tutulmaktadır. Diyanet hemen yanlıştan dönsün. Bunun hesabını Allah’a veremezler. Diyanet’in imsak vakti 03.53, bizimkisi ise 05.04. Arada 70 dakikalık fark var. Biz büyük bir ekiple hesaplamayı yaptık. Gecenin ortasında ezan okunur mu?”(1) deyince Türkiye'de olmasa bile Diyanet merkezinde kıyamet koptu! Hele hele bir başka ünlü profesör olan Bayraktar Bayraklı “Bakara Suresi’nin 187. ayetine bakarsak, Abdülaziz Bayındır Hoca’nın söylediği doğrudur. Şimdiki imsakiyede, siyah iplik ile beyaz ipliğin görülmesi mümkün değil. İstanbul’da saat 04.00’te oruca giriyoruz, dışarısı kapkaranlık. Bizi 1 saat ya da 45 dakika önce oruca başlatıyorlar.”(2) diyerek Abdülaziz Bayındır'a destek verince Diyanet'te bir telaş başladı ki; sormayın gitsin. Bu telaş içinde hemen açıklamayı patlattı Diyanet İşleri Başkanlığı.
"Halkımız, ibadetlerini gönül huzuru içerisinde yapmaya devam edebilirler"

Şehit Cenaze Namazı Kılmak Yasaktır

Makale ayrıca redakte edilmemiş, yazarının
gönderdiği orijinal görünümle yayınlanmıştır
Vakti zamanında Bayburt yine şimdiki gibi ilken, kentin işgüzar ve ilerici valisi kente Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası getirtir. Gelen ekibe ayıp olmasın düşüncesiyle de konseri izlemeyi zorunlu kılar ve genç, yaşlı bütün Bayburtluları toplar konser alanına. Polisler, askerler, zaptiyeler tuttuğunu sokar konser meydanına…
Sonra konser başlar ve saatlerce zart zurt bir şeyler çalar orkestra. Ancak ne söylenenlerden, ne çalınanlardan hiç bir şey anlamaz garibim Bayburtlular. Onlar alışmıştır;
“De get Bayburt, de get Bayburt de get sende nem kaldı,
Hasan Kalası’nda anam kunduram kaldı,
O kundura güzel eder adamı,
Ergen kızlar alsın benim gadamı”.
Şeklinde türküler söyleyip, davul zurna eşliğinde halay çekmeye. Batı Müziğini, klasik müziği, aryayı, konçertoyu, senfoniyi kim kaybetmiş ki; onlar bulsunlar.

Fikret'in Hâluk'u Varsa Âkif'in de Aydemir Güler'i Vardır "II"

Makale ayrıca redakte edilmemiş, yazarının
gönderdiği orijinal görünümle yayınlanmıştır
Taraftarları tarafından her ne kadar aksi savunulsa da, Mehmet Akif Ersoy, Cumhuriyet'le başı hiç de hoş olmayan bir adamdır. O, muhtemelen, padişahlık olmasa bilme en azından hilafetin devam ettirileceğine inanıyordu. Ancak beklentileri çıkmayınca, Türkiye'yi terk edip, soluğu Mısır'da yakın dostu Abbas Hilmi Paşa'nın yanında almıştır. Bu arada Mustafa Kemal Paşa tarafından kendisine verilen "Kur'an'ın Türkçe çevirisini yapma" görevini de yerine getirmemiştir. Çeviriyi hazırladığı halde, bir türlü teslim etmemiş, içinde bulunduğu dini taassuptan dolayı, tercümenin asıl Kur'an yerine kaim olmayacağını, ancak zamanla böyle bir durum ortaya çıkacağını düşünerek yapmış olduğu Kur'an tercümesinin imha edilmesini vasiyet etmiş ve bu vasiyet, halen

Fikret'in Hâluk'u Varsa Âkif'in de Aydemir Güler'i Vardır " I "

Makale ayrıca redakte edilmemiş, yazarının
gönderdiği orijinal görünümle yayınlanmıştır
Tevfik Fikret ve Mehmet Akif Ersoy. Umumiyetle birbirinin çağdaşı iki şair olarak bilinir. Ancak birbirine karşı mahallelerde oturan iki şair. Çünkü Tevfik Fikret ve Mehmet Akif'in dünya görüşleri birbirinden taban tabana zıttır. Tevfik Fikret, Türkiye'ye egemen olan ve Batıcılık, İslamcılık ve Türkçülük olarak bilinen üç önemli  fikir akımından Batıcılık akımını temsil ederken, Mehmet Akif İslamcılık akımının temsilcisi ve fikir öncülerinden birisi olarak bilinir ve kabul edilir. Cumhuriyeti kuranlar, örneğin Mustafa Kemal Paşa daha çok Tevfik Fikret'in etkisinde kaldığı halde, bugünkü iktidar mensupları daha çok Mehmet Akif'in de mensubu bulunduğu düşünce yapısına sahiptirler. Bunu sadece ben değil, bugünkü iktidarın ikinci adamı olan Sayın Bülent Arınç da söylüyor. Diyor ki; Bülent Arınç; 
"Mehmet Akif'in Asım diye önüne koyduğu gençlerle Tevfik Fikret'in Haluk diye önüne koyduğu gençler birbirinden farklıdır. Akif'in hedefine koyduğu Asım diye gençliğin bugün en güzel şekliyle karşımızdaki örneği Recep Tayyip Erdoğan'dır"(1). 

Karadayı: Gulu Gulu Dansı'na Haka Dansıyla Cevap Verdik!

Makale ayrıca redakte edilmemiş, yazarının
gönderdiği orijinal görünümle yayınlanmıştır

28 Şubat döneminin Genelkurmay Başkanı, Emekli Orgeneral İsmail Hakkı Karadayı, TBMM Darbe ve Muhtıraları Araştırma Komisyonu bünyesinde oluşturulan 28 Şubat Darbesi ve 27 Nisan e-Muhtırası Alt Komisyonu’na yapmış olduğu açıklamada şu ilginç sözleri de söylemiş;
"...İslam Birliği lafları çıktı. İnsanlar, ‘Türkiye nerede gidiyor’ diye düşünmeye başladı. Merhum Başbakan, ‘bunlar fasa fiso” dedi. ‘Sürekli aydınlık için bir dakika karanlık’ eylemleri çıktı, ‘mum söndü oynuyorlar’ denildi. ‘Gulu gulu dansı’ lafı ortaya çıktı. Sonra gene bir ifade ‘kanlı mı olacak, kansız mı olacak? Bu rejim kanlı mı değişecek, kansız mı değişecek?’ Bu çok vahim bir ifade. Ne demek, ‘Kanlı mı olacak, kansız mı olacak?’ Tabii, ‘kadayıfın altı kızardı, kızarmadı’ lafları var. Bu arada tabii, dış etkileri de görmeye başladık ama biz yavaş yavaş asker olarak korkmaya başladık... 28 Şubat kararlarından sonra rahatladık ve işimize döndük. Yaklaşık 4 ay sonra

Kahraman İsmet Paşa ve Küçük Enver Meselesi

Makale ayrıca redakte edilmemiş, yazarının
gönderdiği orijinal görünümle yayınlanmıştır

Büyük Adamları Büyük Milletler Yaratır 
1.Petro olarak da bilinen Büyük Petro'yu bilir misiniz? Elbette bilirsiniz. O, Rusya'nın en büyük Çarlarından ve devlet adamlarından birisidir. Belki de birincisidir. Türk Milleti olarak her ne kadar "Deli Petro" diye aşağılasak da 1.Petro, Ruslar için büyük bir devlet adamıdır. Örneğin, birkaç gün önce 11 tane Rus Savaş Gemisi, sanki bir savaş varmışçasına boğazlarımızdan geçip Akdeniz'e açıldıysa, bunun sebebi Büyük Petro'dur. Çünkü Rusların meşhur "Sıcak denizlere inme siyaseti" onun eseridir. Oysa bizim Çorumlu (Osmancıklı) Baltacı Mehmet Paşa, 1711 yılında bu Deli Petro'yu Prut bataklıklarında kıstırıp yenmemiş miydi. Evet yenmişti. Ancak, kim ne derse desin Rus Milleti, büyük bir millet olduğu için 1.Petro'ya sahip çıkmış, o da sonunda üst üste zaferler kazanarak, milletine büyük hizmetler yaparak tarihteki yerini almıştır.

Zaman-Aydınlık İttifakı ve Zana Doktrini

Makale  ayrıca redakte edilmeden yazarın
gönderdiği orijinal şekliyle yayınlanmıştır

29 Haziran 2012 tarihli medya organlarında "Erdoğan Zana görüşmesinin saati belli oldu" başlıklı haberleri görünce(1) facebook sayfama şöyle bir not düşmüştüm:"Masanın bir tarafında 'PKK silahları bırakmalıdır' diyen Başbakan, diğer tarafında 'Silah Kürdün sigortasıdır' diyen Leyla Zana. Sahi bu iki kişi neyi görüşecekler ki?"

Görüşmenin ertesi günü (01.07.2012 günü) Leyla Zana'nın TBMM'de yapmış olduğu açıklamaları duyunca ise yine facebook sayfamda şu yorumu yapmıştım: "Terörle müzakereye devam edilmeli, Apo'ya ev hapsi getirilmeli. İşte umut bağlanan Leyla Zana'nın teklifleri..."

Zira hükümet çevrelerinde farklı bir ses, adeta bir âkil insan ve bilge kişi olarak
  • ALINTI YAPMAK İÇİN

    • Yazarlarımızın makaleleri ve Sayın Günay Tulun'a ait şiirlerin, "Radyo-TV ile diğer basın ve yayın organlarında" yayım ilkesi: Önceden haber verme, eserin aslına sadık kalma, eser sahibiyle alıntının yapıldığı yer adlarını anlaşılır bir açıklıkla belirtmektir. Yayın öncesi bildirim imkânının bulunamadığı aniden gelişen durumlardaysa nezaket gereği, [sessizliginsesi.tr@gmail.com] adresine yayın sonrası bilgi gönderilmesini rica eder; tüm yayınlarınızın başarılı geçmesini dileriz.
  • ESER EKLEMEK İÇİN

    • "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm basılı ya da dijital yayın sayfalarında halkımızın geniş dünya ilgisine uygun olarak her türlü konuya yer verilmiştir. Yayınlanan fotoğrafların büyük bir kısmı "Kadim Okurlarımız" tarafından gönderilmiştir. Fotoğraf ve çizgi resimlerde "İlişkinlik-Telif Hakkı" konusunda tereddüt oluştuğunda bu eserleri yayından çekme hakkımız saklıdır. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm gazete, dergi, site, blog gibi yayın araçlarında yayınlanan makale ve diğer yazı türleriyle fotoğraf, resim, yorum gibi her türlü eserin; üçüncü şahıs, kurum ve kuruluşlara karşı her türlü sorumluluğu, bu eserlerin sahibi olan yazar, gönderici ve ekleyicilerine aittir. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"nun yayın organlarına kayıt edilen ya da kaydedilmek üzere gönderilen eserlerin, telif hakları konusunda problemsiz olmaları önemli ve gereklidir. Yayın Kurulu, gönderilen eserleri yayınlamaktan vazgeçebileceği gibi, dilediği yayın organlarından birinde ya da hepsinde aynı anda ya da değişik zamanlarda yayınlayabilir, yayınlamak isteyen üçüncü şahıslara, tüzel kişiliklere ve kurumlara onay verebilir ya da onlar tarafından yayınlanmasını engelleyebilir. Yalnız şu unutulmamalıdır ki bu eserler, okura saygı kuralı gereği Türkçe kurallarına uygun olmalıdır. Yazılar yayınlandıktan sonra, yazar ya da ekleyicisi; istifa, uzaklaştırılma, çıkarılma dâhil herhangi bir nedenle yazı göndermesi sonlandırılmış olsa dahi "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu Yayın Kurulları"nın oy birliği içeren onay kararı olmadan eserlerinin kayıtlarımızdan ihracını isteyemez, istediği takdirde bunun reddedileceğini en baştan bilmelidir. Gönderici ve yazarlarımızın bu konuya önceden dikkat etmeleri, ileride ihtilaf doğmaması için baştan eser göndermemeleri gerekmektedir. Yayın organlarımıza ekleme yapanlar, bu konudaki sorumluluklarını okumuş ve kabul etmiş sayılacaklardır. Uzun süre yazı göndermeyen ya da yazmayı bırakan köşe yazarlarımızın o güne kadar gönderdikleri tüm yazılar "Konuk Yazarlar" bölümüne aktarılarak yeniden yazı göndermeye başladığı güne kadar köşesi kapatılır. Köşeyi kapama ya da kapatılan köşeyi açıp açmama konusunda karar sahibi, "Sessizliğin Sesi Grubu" ile "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"dur. İhtilaf durumunda, İstanbul'un Kadıköy Mahkemeleri yetkilidir.
  • YORUM YAZMAK İÇİN

    Sayın Okurlarımız: Yorumlarınızı; Grubumuza ait "Google, Yahoo, Mynet, Hotmail, TurTc " ve diğer posta adreslerimize göndermek yerine, "Yorum bölümü açık olan sitelerimiz"deki; yorum yazmak istediğiniz yazının alt kısmında yer alan "Yorum", "Yorum Yapın", "Yorum Yaz" veya "Yorum Gönder" tuşlarını kullanarak doğrudan kaydetme olanağınız bulunmaktadır. Yazacağınız yorumlarınızın; gecikmeksizin, anında yayına girmesini dilerseniz bu yolu tercih etmenizi, saygılarımızla öneririz.

Google'da Webler Arası ve Site İçi Arama

*TATİL ve DİNLENME
Marmara Adası
DAVRAN MOTEL

*HASTANE RANDEVU SİSTEMİ
182 Merkezi Hekim Randevu Sistemi ile RANDEVU ALMA

FotoğrafımGrup Kimliğini Görüntülemek İçin Tıklayın




HABERCİDEN, "Yazarlar ve Ozanlar" ile "Sessizliğin Sesi" Gruplarına Ait Özgün Bir Kanaldır.