ALİ KEMAL'İN AİLESİNDEN DE ÖZÜR DİLENECEK Mİ?

Geçmişte Cumhuriyet'le başı derde giren ve kovuşturmaya uğrayan ne kadar şeyh, derviş, aşiret ve cemaat lideri varsa, onlardan bir şekilde devlet adına özür dilenmekte ve güya ellerinden alınan hak ve itibarları bir bir geri verilmektedir. Bu adamlardan özür dilenirken bir anlamda, bu adamların hemşerilerinden ve yöre halkından da özür dilenmektedir.

Geçmişte Cumhuriyet Hükûmetleri tarafından takibata ve tevkifata uğradıkları için, taraftarları tarafından zulme uğradıkları, yani mazlum oldukları kabul edilen bazı din adamlarının ve cemaat liderlerinin itibarlarının geri verildiği, bu kişilerin fikir ardıllarının, uzunca bir süredir devlet idaresine egemen olmalarından anlaşılmaktadır. Zira bu kişilerin takipçileri, şu veya bu şekilde uzunca bir zamandır devleti idare etmektedirler. Bize göre bu durum, adı geçen şahsiyetler adına 
fiilî, yani defakto bir özür dilemedir.

KEL ALİÇO BİZİM ATIF HOCA'YI NEDEN ASMIŞ?

Başbakan, toplumun sinir uçlarını kaşımaya son sürat devam etmektedir.
12 Eylül sorgulamasından sonra işi Dersim’e, hatta Millî Mücadele yıllarına kadar götürmüştür. CHP’ye yüklenme adına, hem de Tunceli’de PKK’ya yönelik hava destekli operasyonların gerçekleştirildiği günlerin (1) hemen akabinde, 23 Kasım 2011 günü, partisinin genişletilmiş il başkanları toplantısında yapmış olduğu konuşmada lafı 1937 yılında aynı şekilde yine Tunceli’de gerçekleştirilen benzer bir operasyona getirmek suretiyle isyancıların liderlerine sahip çıkmış, bu liderlerden Seyit Rıza’ya övgüler yağdırmış, üstelik de bu harekât sebebiyle Tunceli halkından özür dilemiştir. (2)

Bu konuşma esnasında Başbakan, elindeki belgeyi sallayarak, "23 Aralık 1938. Tunceli’den 11 bin 683 kişinin sürüldüğünü belirten, iki bin kişinin daha sürülmesini karara bağlayan bakanlar kurulu kararı. Burda da Başbakan kim biliyor musunuz? İsmet İnönü. Cumhurbaşkanı İsmet İnönü, Başbakan Celal Bayar. Anma törenlerini yapan sensin, nasıl yüzleşiyorsun tarihinle? İşte bütün bu sürgünlerin altında İnönü’nün imzaları var. Havadan bombardımanların altında imzası var. Atatürk’ün vefatından yaklaşık bir ay sonra İsmet İnönü Cumhurbaşkanı, Başbakan Celal Bayar…”

ÖĞRETMENİN ENGELENEN VEDASI

Uzun zamandır göremediğim bir öğretmen arkadaşımla karşılaştım bugün. 
Yeni emekli olmuş. 
Birbirimizle hasret giderdikten sonra oldukça koyu bir bir sohbete başladık.
Konu konuyu açtı ve sıra tabii ki asıl mesleğimize geldi.
Öğretmenliğe…
Eğitimin bittiğini, kalitesizliğin had safhada olduğunu, idarecilerin hasbelkader seçilerek koltuğa oturtulduğundan bahsettik. Tahmin edersiniz ki konu ortak dertleri kapsayınca bir o aldı sözü bir ben... O da çok doluydu ve altına imza atabileceğim inanılmaz hikâyeler anlattı.

Son okulu güzel İstanbul’umuzun; eskilerin deyimiyle mutena semtlerinden birindeydi. İşte bu okulda inanılmaz çirkinliklerin yaşandığını, çıkar için arkadaşların arkadaşlarını

Büyük Türk: ATATÜRK

Çok değil, bundan 10-15 yıl evvel aklımın ucundan dahi geçmeyen olaylarla bugün karşılaştıkça; hani derler ya, küçük dilimi yutuyorum.
Hangi televizyon kanalını açarsanız açın, bir karalamadır gidiyor.
Hepinizin fark ettiği üzere, ''Atatürk'ü Karalama Kampanyası.''
Üstelik bu konuda konuşanların büyük bir kısmı, Atatürk'ün kişisel hak ve özgürlüklerini geri vermeye çalıştığı, bu konuda; uğurlarında mücadele ettiği ''hemcinslerim.''
O kanalları izlerken utanıyorum, üzülüyorum; onun kadınlar için yaptığı reformları hâlâ öğrenmiş olmamalarına..
Üstelik bu edimleriyle ülkemizde ki belli başlı TV kanallarında yer alıyorlar.
Hiç mi tarih bilgileri yok hiç mi izanları yok!
Sanki Atatürk, bu vatanı bize hediye etmemiş; reformlar, devrimler yapmamış, kadın haklarını savunmamış…

ERZURUMLU NAFİZ KOTAN

Değerli büyüğüm Sarıkamış Dayanışma Gurubu Başkanı Prof. Dr. Bingür Sönmez Bey tarihimize hizmet noktasında yine bir ilke imza attı.
Onun tabiriyle “kazancımın zekâtıdır” inancı ve düsturu bu hizmetin ortaya çıkmasında önemli rol oynamıştır.
Övgümüz vatanına, bayrağına ve toprağına hizmet edenleredir.
Önemli bir tarih
î olayı sizlerle paylaştıktan sonra düşüncelerimi kısaca özetlemek isterim.
* * *
Erzurumlu Nafiz KOTAN [1887-1948]: Nafiz Bey, 1887 yılı Erzurum doğumludur. Erzurum’un tanınmış ve köklü ailelerinden olan Hacı Ahmet Bey’in oğludur. Babasının vefatı üzerine işlerini tasfiye ederek İstanbul’a gitmiş, kardeşi Necip Bey’le birlikte ticaret hayatına atılmıştır.
Nafiz Bey, Kurtuluş Savaşı sırasında dört tayyare alarak özellikle Sakarya Meydan Muharebesi’nin kazanılmasında büyük katkısı olmuştur.
Bu tayyarelerin Anadolu’ya gizlice gönderilme işleminden sonra Nafiz Bey, İstanbul’daki bütün varlığını paraya çevirerek Ankara’ya gelmiş, elindeki tüm parayı

TÜRKLÜK UTANILACAK BİR HASLET MİDİR?

Dün internette dolaşan Levent Kırca ve arkadaşlarının parodisini görünce hatırladım olayı. Olay 2009 yılında Uşak’ta yaşanmıştı ve Metin Deniz Savaş isimli vatandaşa, 10 Kasım günü taşımacılık filosuna ait araçlarının üzerine “Ne mutlu Türk'üm diyene” yazısını yazdığı ve Türk Bayrağı taktığı için trafik polislerince ceza kesilmişti. Dikkat edileceği gibi, bu yazı yazma ve bayrak takma olayı sadece bir güne, Atatürk’ün vefatının yıldönümü olan On Kasım’a özgü bir davranıştır.

Ha diyeceksiniz ki; “Bu davranış sadece bir güne özgü olmayıp da 365 gün olsa kaç yazar?” Kaç yazıp yazmayacağını bilemem, ancak trafik polislerinin 365 gün ceza yazacağı anlaşılıyor! Çünkü aynı habere göre, Uşak İl Emniyet Müdürü şu açıklamayı yapmıştır:
"Karayolları Trafik Kanunu'nun 26/2 maddesinde, araçlarda izin almaksızın reklam, yazı, işaret, resim, şekil, sembol, ilan, flama, bayrak ve benzerlerinin takılması, yazılmasının yasak olduğu açıkça belirtilmiştir. Yine aynı yasada, ‘Bu suçu işleyen sürücülere 61 TL, araç sahibi farklı ise sürücü ve araç sahibine ayrı ayrı 61'er TL para cezası uygulanır’ hükmü de yer almaktadır. Dikiz aynasından bakıldığında arkadaki araçların görünmesini engelleyen yazı, sembol, resim, bayrak, flama gibi işaretler yasa gereği sökülmek zorunda”.(1)

TÜRK HALKI KÖKENLERİ "TÜRK VATANDAŞLARI"

Zengin bir hâtırat mîrâsına sâhip bulunan; berâber yaşamak husûsunda müşterek arzu ve muvâfakatte samîmî olan; sâhip olunan mîrâsın muhâfazasına berâber devam husûsunda irâdeleri müşterek olan insanların birleştirilmesinden vücuda gelen cemiyete millet nâmı verilir. "Kemâl Atatürk"
* * * * *
İnternette, zaman zaman, olumlu olumsuz adımızın geçtiği yazılara rastlarız. Birkaç gün önce, olumsuz anıldığımız gene böyle bir yazıyla karşılaştık. Üstelik de bizi hocaların hocası çok değerli bir târihçimizle birlikte ve paralel anmışlar! 
Biz, hak etmesek bile kendisinin yanında yer almaktan gurur duyarız. Ancak…

BUGÜN, İŞTE O GÜNDÜR: 10 KASIM!


Bugün, 10 Kasım... 
Hani o büyük acının kaynağını söylememek için, "O Gün" diye seslediğimiz gün. Ata'mızı yâd ettiğimiz sayısız günlerden biri. 

İçimize, ister istemez bir özlem ve o özlemin taşıdığı duygusal hüzün çöküyor.

Hiçbirimiz, erişemedik ona...
Göremedik onu...
İlginç olan şudur ki: 
Çoğu zaman onu; fikir ve eserleriyle yanımızda, hemen yanıbaşımızda hissetmekteyiz...
Hem de aradan geçen bunca yıla rağmen... 

Onun; bizlere armağan ettiği eserleri korumak, geliştirmek ve bizden sonraki nesillere bir bütün olarak bırakmaktır amacımız.

BÜYÜK İNSAN, BÜYÜK KAHRAMAN

Bugün 10 Kasım!
Büyük insan, Mustafa Kemal Atatürk´ün 73. ölüm yıldönümü.
Hepimiz biliyoruz ki "Birinci Dünya Savaşı" sonrasında yurdumuz tam bir enkaz hâlindeydi. Elde bir şey kalmamış, halk aç ve inanılmaz derecede yoksuldu.

İşte o anda; kaybettiğimiz güveni yeniden kazandıran bir önder çıktı ortaya.
Türk'ün hür ve bağımsız olarak yaşayacağını, yurdunu ve bayrağını düşmana çiğnetmeyeceğini söyleyen bir kahraman. 

Mustafa Kemal!..

Zaman mı kahramanları hazırlar yoksa kahramanlar mı zamanı iyi kullanırlar?
Mustafa Kemal, 1881 yılında değil de; 1700'lerde ya da 1960'larda doğmuş olsaydı

KÜLTÜR BAKANLIĞI'NCA ATATÜRK'E UYGULANAN SANSÜR

Belki önemsiz bulup hiç dikkatinizi çekmemiştir. Belki de ilgi alanınıza hiç girmiyor. Ben oldum olası Türk halk müziğini severek dinlerim. Özellikle de Âşıklama tavrını ve deyiş türlerini dinlemeye bayılırım. Söylemesi ayıp; Türk halk müziğini icra konusunda kabiliyetimin olduğunu da söylerler. Öğünmek gibi olmasın, repertuarım da oldukça geniştir.

Geçenlerde her nedense Âşık Veysel’in Atatürk için yazıp bestelediği Atatürk’e Ağıt isimli türküsünü dinlemek istedim. Youtube’dan bulup dinledim. Sonra da bu ağıtın sözlerini bir yerlere yazmayı ve kendimce söylemeyi düşündüm. Bu sözler en doğru şekilde nerede bulunur diye düşünürken birden devlet kurumlarının internet siteleri aklıma geldi ve Kültür Bakanlığı’nın resmî internet sitesine girerek şiirin metnini aldım. Ancak o da nesi! Âşık Veysel’in söylediği türkü ile Kültür Bakanlığı’nın internet sitesinde

ATATÜRK'E KARŞI KÜTAHYALI ALÇI ŞİMŞEK

N. Alçı [Televizyondan]
Bulaşmaya hiç niyetim yoktu.
Yoktu da Atatürk'e saldırılarını hiç sıkılmadan sürdürmesi konuşmaya itti beni…
Atatürk'e diktatör deyip sonra yöneltilen sorulardan kaçan, bu haftanın sansasyonel skandalcısı Nagehan Alçı'dan söz ettiğimi anlamışsınızdır umarım.

Zorla kanıksattılar bize: Televizyonlar, gazeteler bu tür tiplemelerle dolduruldu.
Konulara vakıf olmayan insanlar bu "doldurulmuş kalabalığın" boş şeyleri aynı ağızdan konuşmaları yüzünden doğru söylediklerini zannediyorlar.
Klişeleştirdikleri sloganları da var:
Efendim, o konu kutsal mı? Bunları artık tartışmamız lazım.
Efendim, bu konu dokunulmaz mı? Bunları artık aşmamız lazım.
Efendim, şu konu sorgulanmayacak mı? Bunları artık sorgulamamız lazım.
Efendim, Türklerin yaptığı kötülükler hâlâ saklanacak mı? Tarihleriyle yüzleşmeleri lazım.

KURBAN ve BAYRAM ÜZRE

İslam’ın bayramlarından birine daha ermiş olduk. Bu vesileyle, kurban ve bayram üzerine biz de birkaç satır yazmak istiyoruz.

Kurban… Aslen Arapça olup, Allah'a manen yaklaşmak anlamına gelen fiil ve aynı fiilin aracı olmak üzere boğazlanan hayvan. İslam'da kurban kısaca işte budur. Deve, keçi, koyun ve sığır kurban olabilmekteyse de tercih edilen hayvan koyunun erkeği olan koçtur. Bu yüzden, ülkemizde kurban deyince akla gelen de gene koç olur.

İslam'ın kurbanı, Kur'an'daki bir kıssada Hz. İbrahim'le oğlu İsmail arasında ifadesini bulur. Saffat suresi bunu şu şekilde anlatır: Hz. İbrahim, oğlu İsmail (Tevrat'ta İshak) için rüyasında ilahî bir emir alır. Gene rüyasında İsmail'i kurban etmektedir. Uyandığında bunu oğluna anlatır. Oğul da tevekkülle boynunu büker, baba, madem ki öyle beni kurban edebilirsin, der. Hz. İbrahim bundan sonra İsmail'i alnı üstüne çökertir. Ama bu bir sınavdır ve Hz. İbrahim, tam bıçağına davrandığı anda durdurulmuştur. İşte tam bu sırada, hem İbrahim’in ödülü, hem de oğul İsmail’in yerine kurban edilmek üzere gökten bir koç indiri­lir. Şu var ki, ilahiyatın ilk kurbanı bu değildir. Çok daha öncesi de vardır:

SYLVIE'NİN ŞARKISI

Sylvie Vartan - Wiki
Geçmişte bir gün, tüm Türkiye radyolarına bir şarkı düşer. Bir dönem, gençliğin göz bebeği olan bir şarkıcının; o müthiş günlerinin sonlarına doğru söylediği güzel bir şarkı. Hemen hemen duyan herkes benimser onu. Birincide olmazsa ikincide, ikincide olmazsa mutlaka üçüncüde… 

Türkiye'deki plak satışları da bayağı yüksektir.
Hiç düşmeyecekmiş gibi, geniş kitlelerin dilindedir artık. Türk müziğinden başkasını çalmamaya yeminli pikaplardan bile taşar o ses…
Fransızca söylenmiştir ama bizden bir türkü gibidir. Hüzün doludur. 
Fransızca bilmeden dinleyenlerde dahi bir özlem, bir kavuşma arzusu yaratır.

Yetmez!
  • ALINTI YAPMAK İÇİN

    • Yazarlarımızın makaleleri ve Sayın Günay Tulun'a ait şiirlerin, "Radyo-TV ile diğer basın ve yayın organlarında" yayım ilkesi: Önceden haber verme, eserin aslına sadık kalma, eser sahibiyle alıntının yapıldığı yer adlarını anlaşılır bir açıklıkla belirtmektir. Yayın öncesi bildirim imkânının bulunamadığı aniden gelişen durumlardaysa nezaket gereği, [sessizliginsesi.tr@gmail.com] adresine yayın sonrası bilgi gönderilmesini rica eder; tüm yayınlarınızın başarılı geçmesini dileriz.
  • ESER EKLEMEK İÇİN

    • "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm basılı ya da dijital yayın sayfalarında halkımızın geniş dünya ilgisine uygun olarak her türlü konuya yer verilmiştir. Yayınlanan fotoğrafların büyük bir kısmı "Kadim Okurlarımız" tarafından gönderilmiştir. Fotoğraf ve çizgi resimlerde "İlişkinlik-Telif Hakkı" konusunda tereddüt oluştuğunda bu eserleri yayından çekme hakkımız saklıdır. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm gazete, dergi, site, blog gibi yayın araçlarında yayınlanan makale ve diğer yazı türleriyle fotoğraf, resim, yorum gibi her türlü eserin; üçüncü şahıs, kurum ve kuruluşlara karşı her türlü sorumluluğu, bu eserlerin sahibi olan yazar, gönderici ve ekleyicilerine aittir. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"nun yayın organlarına kayıt edilen ya da kaydedilmek üzere gönderilen eserlerin, telif hakları konusunda problemsiz olmaları önemli ve gereklidir. Yayın Kurulu, gönderilen eserleri yayınlamaktan vazgeçebileceği gibi, dilediği yayın organlarından birinde ya da hepsinde aynı anda ya da değişik zamanlarda yayınlayabilir, yayınlamak isteyen üçüncü şahıslara, tüzel kişiliklere ve kurumlara onay verebilir ya da onlar tarafından yayınlanmasını engelleyebilir. Yalnız şu unutulmamalıdır ki bu eserler, okura saygı kuralı gereği Türkçe kurallarına uygun olmalıdır. Yazılar yayınlandıktan sonra, yazar ya da ekleyicisi; istifa, uzaklaştırılma, çıkarılma dâhil herhangi bir nedenle yazı göndermesi sonlandırılmış olsa dahi "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu Yayın Kurulları"nın oy birliği içeren onay kararı olmadan eserlerinin kayıtlarımızdan ihracını isteyemez, istediği takdirde bunun reddedileceğini en baştan bilmelidir. Gönderici ve yazarlarımızın bu konuya önceden dikkat etmeleri, ileride ihtilaf doğmaması için baştan eser göndermemeleri gerekmektedir. Yayın organlarımıza ekleme yapanlar, bu konudaki sorumluluklarını okumuş ve kabul etmiş sayılacaklardır. Uzun süre yazı göndermeyen ya da yazmayı bırakan köşe yazarlarımızın o güne kadar gönderdikleri tüm yazılar "Konuk Yazarlar" bölümüne aktarılarak yeniden yazı göndermeye başladığı güne kadar köşesi kapatılır. Köşeyi kapama ya da kapatılan köşeyi açıp açmama konusunda karar sahibi, "Sessizliğin Sesi Grubu" ile "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"dur. İhtilaf durumunda, İstanbul'un Kadıköy Mahkemeleri yetkilidir.
  • YORUM YAZMAK İÇİN

    Sayın Okurlarımız: Yorumlarınızı; Grubumuza ait "Google, Yahoo, Mynet, Hotmail, TurTc " ve diğer posta adreslerimize göndermek yerine, "Yorum bölümü açık olan sitelerimiz"deki; yorum yazmak istediğiniz yazının alt kısmında yer alan "Yorum", "Yorum Yapın", "Yorum Yaz" veya "Yorum Gönder" tuşlarını kullanarak doğrudan kaydetme olanağınız bulunmaktadır. Yazacağınız yorumlarınızın; gecikmeksizin, anında yayına girmesini dilerseniz bu yolu tercih etmenizi, saygılarımızla öneririz.

Google'da Webler Arası ve Site İçi Arama

*TATİL ve DİNLENME
Marmara Adası
DAVRAN MOTEL

*HASTANE RANDEVU SİSTEMİ
182 Merkezi Hekim Randevu Sistemi ile RANDEVU ALMA

FotoğrafımGrup Kimliğini Görüntülemek İçin Tıklayın




HABERCİDEN, "Yazarlar ve Ozanlar" ile "Sessizliğin Sesi" Gruplarına Ait Özgün Bir Kanaldır.