MUHALEFET SİVAS'IN DOĞUSUNDA İKTİDAR KÂBUSLARDA

CHP’yi dizayn etmek maksadıyla Deniz Baykal’a komplo düzenleyenler, çok fena şapa oturmuş durumdalar! Onlar, muhtemelen, Deniz Baykal’ın yerine, statükoya sıkı sıkıya bağlı ve karizması da Deniz Baykal’dan daha düşük birisinin geleceğini hesap ediyorlardı. Ancak bu komplocuların hesapları tutmamış gözüküyor. Sanırım şu anda kara kara ne yapacaklarını düşünüyorlardır. Çünkü yağmurdan kaçarken doluya tutulmuş durumdalar. Zira CHP’nin liderlik koltuğuna oturan Sayın Kılıçdaroğlu, ortalığı hallaç pamuğu gibi atmaya başlamıştır. Hâlbuki Deniz Baykal, tam da komplocuların dişine göre bir liderdi; etliye, sütlüye karışmaz, proje üretmez, bütün mesaisini ve enerjisini Tayyip Erdoğan’a cevap yetiştirmek, bir de parti içi meseleler ve kurultay yapmak için harcardı.

Oysa Sayın Kılıçdaroğlu öyle mi?.. Tam tersine, şimdi Başbakan ona cevap yetiştirmekle meşgul. Üst üste patlatmış olduğu projeler, muhtemelen bütün Türkiye gibi Tayyip Bey’in de başını döndürmüş bulunuyor. Döndürmüş bulunuyor ki; Sayın

SADRAZAM UZUN TAYYİP PAŞA'NIN MAKSADI MEMUZİN Mİ YOKSA LİMUZİN Mİ?

20 Mayıs akşamı Show TV’de yayınlanan “Doğruya Doğru” isimli programa konuk olan CHP Genel Başkan Yardımcısı Gürsel Tekin’den bir kez daha duyduk, “Başbakan freni patlamış kamyon gibi üstümüze geliyor…” lafını. Sayın Tekin, aynı programda, Başbakan'ın üslubunun, mahalle kahvelerinde bile kullanılmadığını, Bahçeli’ye “Şerefsiz”, Kılıçdaroğlu’na “Alçak” ve “Yürüyen yalan”, CHP’ye ise “Çete” benzetmesi yaptığını ve“Cibilliyetsiz”, yani “soysuz” dediğini de hatırlatarak, Başbakan hakkında dava açacaklarını söyledi.

Anlaşılıyor ki; Başbakan'ın haksız saldırıları ve hakaretleri karşısında CHP’de bıçak kemiğe iyice dayanmış bulunuyor. Çünkü daha yakın geçmişte yine aynı TV kanalında yayınlanan“Siyaset Meydanı” isimli programda bizzat Sayın Kılıçdaroğlu’ndan duyduk; Başbakan hakkında “Tazminat davası” açmayacaklarını. Demek ki; Başbakan'ın tavrı

MİTHAT PAŞA

Tarih okumayı sever misiniz?
Çoğunuzdan "Evet!" sözcüğünün geleceğini biliyorum.
Ben de severim. Bilhassa "Osmanlı Tarihi"ni...
Ayrıcalıklıdır benim için.
Bu yüzden size, Osmanlının son dönemlerinde yaşamış tarihî bir kişiliğin; büyük devlet adamı Mithat Paşa’nın yaşamından bir kesit aktarmak istiyorum.
*
Bilindiği üzere, Mithat Paşa'nın çabaları sonucu, 23 Aralık 1876'da “Kanuni Esasi” kabul

MHP'NİN KASETLE İMTİHANI

Anadolu toprakları, Halide Edip Adıvar’ın deyimiyle bir zamanlar “Türk’ün Ateşle İmtihanı”na sahne olmuştur. Şimdi de bir partinin, MHP’nin ateşle imtihanına sahne olmaktadır. Bir zamanlar büsbütün Türkiye’yi ortadan kaldırmak isteyen karanlık güçler, şimdi de şu veya bu şekilde Türk Milliyetçiliği’ni kendisine ilke edinmiş MHP’yi ortadan kaldırma azim ve kararlılığında gözüküyorlar. Bütün maksatları, parti tabanının başka partilere kaymasını sağlayarak MHP’yi barajın altında bırakmak ve böylece partiyi büsbütün ortadan kaldırmaktır. Barajın altında kalır mı bilinmez, ancak MHP’nin bu imtihandan hasarla çıkacağı ortadadır. Umarız, çok büyük hasar görmeden atlatır MHP

DORUKTAKİ ARSLAN


Arnold Ludwig
ABD’li Prof. Arnold Ludwig; yirminci yüzyıl içinde ülke yönetmiş tüm siyaset önderlerini, uzun ve yorucu bilimsel metotlar kullanarak incelemiş.
İnceleme sonuçlarını da kolay okunabilmesi için oldukça akıcı ve eğlenceli bir dille kitap hâlinde yayınlamış.
Uzun ve yorucu derken, tam on sekiz yıldır konu…

Yıl 2002 ve kitabı yayınlayan kuruluşun adı da Kentucky Üniversitesi…
Hadi, kitabın orijinal adını da vereyim de bitsin bu iş: KING of THE MOUNTAIN The Nature of Political Leadership
 
2002 yılında yayınlanan bu ilginç ve önemli kitap, nedense basın ve siyasetçilerimiz arasında fazla yankı bulmamış. Bu nedenle toplumun da gözünden kaçmış; belki de işine gelmeyenler tarafından kaçırılmış. Bir Ermeni ya da bir Yunanlının adı, bu kitap nedeniyle ön plana çıksaydı, yerle göğün onlar tarafından nasıl bir sevinçle

ANNELER GÜNÜ

BUGÜN, CAN ANNELERİMİZİN GÜNÜ...
BUGÜN HER ŞEYİMİZ, ANNELERİMİZİN GÜNÜ!
ONLAR;
HER DERDİMİZE KOŞAN,
GEREKTİĞİNDE
 BİZLER İÇİN HİÇ DÜŞÜNMEDEN HAYATLARINI

BAŞBAKAN CHP'YE NEDEN HAKSIZ YÜKLENMELERDE BULUNUYOR?

Başbakan'ın seçim meydanlarında sık sık gündeme getirdiği ve kendisine “yine dini siyasete alet etmeye başladı” dedirten yersiz çıkışları ve yüklenmeleri mevcuttur. Bu yüklenmeler, Sayın Kılıçdaroğlu ve Binnaz Toprak’ın gaf ve pot bile sayılmayacak derecedeki iki küçük söyleminden dolayı CHP’ye yapılmaktadır. Başbakan, tıpkı mal bulmuş mağribi misali bu iki küçük söylem üzerinden, ısrarla CHP’nin dinsiz bir parti olduğunu vurgulamaya çalışmaktadır. İsmi geçen iki CHP yöneticisinin söyleminden dolayı “CHP’nin gerçek yüzü işte budur” demektedir.

Peki, nedir bu söylemler?

CHP’li Binnaz Toprak, geçtiğimiz Nisan Ayı’nda “Kanaltürk” isimli özel televizyonda katılmış olduğu bir tartışma programında, diğer katılımcıların, Kars’ta yıkımına karar verilen heykelin, aslında sinir bozucu ve korkunç olduğu gerekçesiyle yıkılmasının doğru olduğu anlamında laflar etmesi üzerine, bahse konu heykele, sanata ve özgür düşünceye sahip çıkma adına şöyle diyor:

GİDENİN ARDINDAN

Biten bir ilişkinin ardından yaşanan garip bir süreç vardır. 
Bu “garip” süreç; ilişkiyi yaşayan taraflardan gidenin, ne hissettiği, ne yaptığı bilinmeyen ne idüğü belirsiz durumdur.
Kalan, yani ilişkinin bitmesini istemeyen taraf için de acıklı bir hâldir.
Kalanı mecburen dinlemekle ve teselli etmekle yükümlü yakın arkadaş grubu içinse “Çin işkencesine maruz kalma” veya “kurbanlık koyun olma” süreci olarak adlandırılabilir.

Her zaman giden veya kalan üzerine yazılır, çizilir, konuşulur, yorumlar yapılır ama ele alınıp incelenmesi gereken bir taraf daha vardır ki, bu da teselli görevini üstlenmiş kişilerin durumudur. Bu kişilerin hâli çok daha patolojiktir.Belki de bu süreçte en üzülünesi kişiler bu arkadaş veya arkadaş grubudur.

CENNET NEREDEYDİ?

Eskiden büyüklerimiz, çocuk büyütme işinin; (!) “İğneyle kuyu kazmak” olduğunu düşünürlerdi.
Çok da haksız değillermiş hani!
Ben de yaşamdaki en zor meşguliyetin çocuk büyütmek olduğuna inanırım.
Doğumundan itibaren büyük bir yükümlülük altına girer aile…
Toplumumuzda baba, genelde otoriter bir rol üstlendiğinden; çocuk yetiştirme görevi, yazılmamış bir yasayla anneye verilmiştir.
Okulu, eğitimi, gelişmesi derken neredeyse her şeyiyle anne ilgilenir.
Çocuklarımın okul toplantılarına her gittiğimde gördüğüm manzara, en fazla üç

ÇİNGENE ASALETİ!


Yakın zaman önce… Edirne’de, aslında bilindik olan bir manzaraya rastlamışızdır. Manzarada, sırtına torbasını vurmuş bir Çingene kadın, çöp konteynerinde nafaka aramaktadır. Sigara paketinden daha küçük makinemiz o sıra yanımızda olduğundan, uzaktan ve kendisine hissettirmeden onun bir pozunu çekebilmişizdir. Yanlış anlaşılmasın ki, kadıncağız yiyecek değil, ekonomik değeri olan metal, kâğıt, plastik gibi diğer atık maddeleri toplamaktadır. Bir sonraki gece, “şöyle bir hava alayım” diye dışarıya çıktığımızda, bu kere de tek

KOPYACI BÜYÜK USTA ve SAROS-BOLAYIR KANAL PROJEMİZ

Nasreddin Hoca, Cuma namazı öncesi hutbesini okumak üzere minbere çıkmış. Cemaate o günkü gündeme uygun tavsiye ve öğütlerde bulunacaktır bulunmasına da aklına, “Muhterem Müslümanlar“dan başka bir şey gelmemiş. Zira o günkü hutbenin metnini ve konusunu unutmuştur hoca. “Muhterem Müslümanlar bugünkü hutbenizin konusu“ cümlesini birkaç kere yinelerse de gerisini bir türlü getirememiş. Bu sırada minberin dibinde oturmakta olan ve Hoca'nın müşkül durumunu gören oğlu daha fazla dayanamamış ve babasına şöyle seslenmiş;
-“Babacığım madem hutbenin konusu aklına gelmiyor. Minberden inmekde mi aklına

KANAL İSTANBUL DİYE

Başbakan, “çılgın” dediği son projesini açıklamıştır: Kanal İstanbul… Projenin uygulanması düşünülen yeri de yaklaşık olarak belirttikten sonra, buraya şehir kuracağını eklemiştir. İşte, konumuz da buradan hareketle daha çok İstanbul üzerine olacaktır.

Biz önce projenin adına takmış bulunmaktayız. Evet, İngiltere değil, ABD’nin İngilizcesinden kaçınılmaz olarak kelimeler almaktayız. E, bâri kurallar bizim kalsın canım! “Kanal İstanbul” niye? Şuna “İstanbul kanalı” diyemez miyiz? Nitekim, dünyâdaki benzer kanalları böyle anmakta değil miyiz? İşte Şüveyş, işte Panama, işte
  • ALINTI YAPMAK İÇİN

    • Yazarlarımızın makaleleri ve Sayın Günay Tulun'a ait şiirlerin, "Radyo-TV ile diğer basın ve yayın organlarında" yayım ilkesi: Önceden haber verme, eserin aslına sadık kalma, eser sahibiyle alıntının yapıldığı yer adlarını anlaşılır bir açıklıkla belirtmektir. Yayın öncesi bildirim imkânının bulunamadığı aniden gelişen durumlardaysa nezaket gereği, [sessizliginsesi.tr@gmail.com] adresine yayın sonrası bilgi gönderilmesini rica eder; tüm yayınlarınızın başarılı geçmesini dileriz.
  • ESER EKLEMEK İÇİN

    • "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm basılı ya da dijital yayın sayfalarında halkımızın geniş dünya ilgisine uygun olarak her türlü konuya yer verilmiştir. Yayınlanan fotoğrafların büyük bir kısmı "Kadim Okurlarımız" tarafından gönderilmiştir. Fotoğraf ve çizgi resimlerde "İlişkinlik-Telif Hakkı" konusunda tereddüt oluştuğunda bu eserleri yayından çekme hakkımız saklıdır. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm gazete, dergi, site, blog gibi yayın araçlarında yayınlanan makale ve diğer yazı türleriyle fotoğraf, resim, yorum gibi her türlü eserin; üçüncü şahıs, kurum ve kuruluşlara karşı her türlü sorumluluğu, bu eserlerin sahibi olan yazar, gönderici ve ekleyicilerine aittir. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"nun yayın organlarına kayıt edilen ya da kaydedilmek üzere gönderilen eserlerin, telif hakları konusunda problemsiz olmaları önemli ve gereklidir. Yayın Kurulu, gönderilen eserleri yayınlamaktan vazgeçebileceği gibi, dilediği yayın organlarından birinde ya da hepsinde aynı anda ya da değişik zamanlarda yayınlayabilir, yayınlamak isteyen üçüncü şahıslara, tüzel kişiliklere ve kurumlara onay verebilir ya da onlar tarafından yayınlanmasını engelleyebilir. Yalnız şu unutulmamalıdır ki bu eserler, okura saygı kuralı gereği Türkçe kurallarına uygun olmalıdır. Yazılar yayınlandıktan sonra, yazar ya da ekleyicisi; istifa, uzaklaştırılma, çıkarılma dâhil herhangi bir nedenle yazı göndermesi sonlandırılmış olsa dahi "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu Yayın Kurulları"nın oy birliği içeren onay kararı olmadan eserlerinin kayıtlarımızdan ihracını isteyemez, istediği takdirde bunun reddedileceğini en baştan bilmelidir. Gönderici ve yazarlarımızın bu konuya önceden dikkat etmeleri, ileride ihtilaf doğmaması için baştan eser göndermemeleri gerekmektedir. Yayın organlarımıza ekleme yapanlar, bu konudaki sorumluluklarını okumuş ve kabul etmiş sayılacaklardır. Uzun süre yazı göndermeyen ya da yazmayı bırakan köşe yazarlarımızın o güne kadar gönderdikleri tüm yazılar "Konuk Yazarlar" bölümüne aktarılarak yeniden yazı göndermeye başladığı güne kadar köşesi kapatılır. Köşeyi kapama ya da kapatılan köşeyi açıp açmama konusunda karar sahibi, "Sessizliğin Sesi Grubu" ile "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"dur. İhtilaf durumunda, İstanbul'un Kadıköy Mahkemeleri yetkilidir.
  • YORUM YAZMAK İÇİN

    Sayın Okurlarımız: Yorumlarınızı; Grubumuza ait "Google, Yahoo, Mynet, Hotmail, TurTc " ve diğer posta adreslerimize göndermek yerine, "Yorum bölümü açık olan sitelerimiz"deki; yorum yazmak istediğiniz yazının alt kısmında yer alan "Yorum", "Yorum Yapın", "Yorum Yaz" veya "Yorum Gönder" tuşlarını kullanarak doğrudan kaydetme olanağınız bulunmaktadır. Yazacağınız yorumlarınızın; gecikmeksizin, anında yayına girmesini dilerseniz bu yolu tercih etmenizi, saygılarımızla öneririz.

Google'da Webler Arası ve Site İçi Arama

*TATİL ve DİNLENME
Marmara Adası
DAVRAN MOTEL

*HASTANE RANDEVU SİSTEMİ
182 Merkezi Hekim Randevu Sistemi ile RANDEVU ALMA

FotoğrafımGrup Kimliğini Görüntülemek İçin Tıklayın




HABERCİDEN, "Yazarlar ve Ozanlar" ile "Sessizliğin Sesi" Gruplarına Ait Özgün Bir Kanaldır.